Bahar hızla odayı aşıp Yiğit'in yanına eğildi.
“Yiğit Bey!” diyordu bir yandan çaresizce. Eli ayağı birbirine karışmış, tüm düşünebilme yeteneğini kaybetmiş gibiydi.
“İyi misiniz? Neyiniz var?”
Yiğit zorla nefes almaya çalışırken dudaklarının arasından bir kelime çıktı. Bahar anlayabilmek için iyice ona eğildi ama hiçbir şey anlayamıyordu.
“Ambulans!” dedi ayağa kalkıp “Ambulans çağıracağım!”
Yiğit’in dudaklarının arasından kesin bir “Hayır!” cevabı çıktı bu kez.
Bahar korkuyla ona döndü tekrar.
“Ne yapacağım?” dedi telaşla.
“Çekmecede…” Yiğit’in boğuk sesiyle konuşmaya çalıştı “inhaler var.” Boğazından gelen hırıltı kelimelerin anlaşılmasını iyice zorlaştırıyordu.
Bahar hiçbir şey anlamasa da gayretle çekmeceleri karıştırmaya başladı.
“İnhaler ne ki?” diye bağırıyordu bir yandan da. “Neyi aradığımı bile bilmiyorum!”
“Fısfıs! Astım fısfısı!” Yiğit masanın yanında iyice iki büklüm olmuştu. Israrla nefes almaya çalışıyor ama başaramıyor gibiydi. Elinde olsa sanki odadaki tüm havayı içine çekecekti.
Bahar doğru şeyi bulma umuduyla çekmecenin sol köşesindeki boruya benzer zımbırtıyı telaşla Yiğit’e verdi.
“Bu mu? Lütfen bu olsun!”
Yiğit telaşla kafasını sallayarak inhaleri Bahar’ın elinden alıp titreyen elleriyle boğazına sıktı. Fıs sesi geldikten sonra bir süre sessizlik eşlik etti ikisine. Yiğit’in boğazındaki hırıltının sesi azalırken Bahar korkuyla onu izliyordu hala.
“İyi misin?” dedi Bahar’a bakarak. Hala zor nefes alıyor gibiydi ama az önceki durumuyla kıyaslanamazdı tabiki.
“Bunu benim sana sormam- size sormam gerekmez mi?”
Bahar hala Yiğit’in yanında dizlerinin üzerinde oturuyordu.
“Bu beni öldürmez merak etme. Sigaradan oldu sanırım.”
Masadan destek alıp kalktıktan sonra elini uzatıp Bahar’ın da kalkmasına yardımcı oldu.
“Astımdan dolayı mı böyle oldunuz? Astım hastası mısınız?”
Sadece başını sallamakla yetindi Yiğit. Elindeki inhaleri dağılmış çekmecelerden birine koydu.
“Ve sigara mı içiyorsunuz?” Bahar’ın sesi kızgınlıkla şaşkınlık arasında yükselmişti.
“Şu an beni sorguluyor musun?”
“Tamam astımla ilgili çok şey bilmiyorum ama en azından sigaradan uzak durmak gerektiğini biliyorum. Sizin hastalığınız bu kadar ilerlemişken bir de sigara mı içiyorsunuz?”
“Bahar Hanım bana hesap sormayı keser misiniz?”
Özellikle böyle seslenmişti ona. Aralarındaki ilişkiyi ve sınırı göstermeye çalışıyordu. “Bir temizlikçi çağır da şuraları toplasın.”
Bahar yere bakınca ortadaki sehpanın altına doğru giden porselen kırıklarını gördü. İçeri dalmasının sebebi bu kupanın sesiydi.
“Ben hallederim.”
“Sen git de yüzünü yıka. Hala kendine gelememiş gibi görünüyorsun. Ben çağırırım temizlikçiyi.”
Bahar kuruyan gözyaşlarını daha yeni fark etmişti, Yiğit ona bunu dediği zaman. Korkudan ağladığını hiç fark etmemişti.
“Peki efendim” dedi içindeki kızgınlığın belli olduğu bir tavırla. Dağılmış makyajını temizlemek için odadan çıktı.
**
Bahar mutfağında kahvaltılık gevreğini yerken dış kapının açılmasıyla aceleyle Ceren girdi içeri. Dün gelememiş, iş yerindeki olayların bir kısmını telefondan dinlemişti. Ayakkabılarını kapının eşiğine fırlatıp dolaptan aldığı sütle kendine de bir kase kahvaltılık gevrek hazırlamaya başladı.
“Anlat.” Dedi Bahar’ın karşısındaki sandalyeye otururken.
“Dün telefonda anlattım ya. Bugün niye geldin ki? Okula geç kalacaksın.”
Bahsettiği okul anaokuluydu. Ceren bir anaokulu öğretmeniydi. Yaz sezonu olmasına rağmen çalışmaya devam ediyordu.
“Evet okula geç kalacağım bu yüzden de hızlı anlatman gerekiyor. Astım olayı ne?”
“Telefonda anlattıklarımı da mı dinlemedin? Astım hastalığı varmış işte. Krizi tutmuş.”
“Sen de onu kurtardın mı? Yani onun kahramanı mı oldun?”
“Hayır, sadece ortalıkta ağlayarak fısfısını bulmak için odanın içinde koşturan sekreteri oldum. Adı da inhalermiş bu arada.”
“Kimin?”
“Fısfısın.” Ağzına bir kaşık gevrek attı. “Şimdiye dek hiçbir sekreterinin bunu öğrenmemesi için çaba sarf ediyormuş. Eğer denk gelmeseydim ben de hiç bilemeyecektim yani.”
“Haa…” dedi Ceren düşünceli bir şekilde gözlerini kısıp. “Toz istemem, tüy istemem, çiçek istemem tavırları da mı bu yüzdenmiş?”
“Hı-hı, alerjisi varmış. Toz, polen gibi şeylerden uzak durması gerekiyormuş. Hiç kimseye söylemememi özellikle tembihledi. Şirkette pek kimse bilmiyor sanırım.”
“Yani şimdi sen patronunun sırdaşı oldun.”
Ceren pis sırıtışının ardından kasede kalan son lokmayı da ağzına attı.
“Hadi git artık,” dedi Bahar da ayaklanarak. “Senin yüzünden ben de geç kalacağım işime.”