Güneş yavaş yavaş gücünü yitirip batarken etrafa puslu bir hava sahipti. Çocukların oynarken sevinç çığlıkları mahalle boyunca yankılanırken, ben oturduğum merdiven basamaklarında ellerim çenem de onları izliyordum.
Aralarında en haşarı olan Can birden avazı çıktığı kadar bağırarak koşturmaya başladı. "Akşam ebesi!" Duydukları iki kelime ile çili yavrusu gibi dağılan çocuklar birbirlerini ebelemeye çalışarak sona kalacak akşam ebesini arıyordu.
Birkaç dakika süren koşuşturma annelerin pencereden gelen kızgın sesleri ile sekteye uğramıştı. Çocuklar birbirine bakışarak anlaştıktan sonra ben daha ne olduğunu anlamadan üzerime çöreklenmişlerdi bile. Kahkahalarımız birbirine karışmıştı. Hepsinin sobelediği akşam ebesi ben olmuştum. Oğlanların saçını karıştırıp kızların da yanaklarını mıncırdıktan sonra ayaklandım. Ellerim belimdeki yerini almış tam bir anne moduna geçmiştim. "Hadi hadi yeter bu kadar eğlence. Herkes evlere."
"Ama Papatya abla biz ne güzel oynuyorduk." Nazlı üzgünce başını omzuna yatırarak tüm duygu sömürüsünü kullanmayı hedefliyordu.
"Evet, katılıyorum. Hiç bize soran yok eve gitmek istiyor muyuz diye!" Can'dan şaşırtmayan cümle gelirken bıkkınca kollarımı göğsümde birleştirdim.
"Var mısınız bugün kuralı çiğneyip eve gitmeyelim?" Sen neden gaza geliyorsun Mehmet... Çocuklar hep birlikte birbirlerine bir şey derken belinde hissettiğim temas ile hafifçe sıçrarken refleks ile arkama döndüm.
Kaşları çatılı, ela gözleri kısılı çocuklara bakan, nişanlım Doğan dışında kimse değildi. Sardığı belimi kendine çekerken sokağa göz ucu ile bakındım. Her ne kadar karanlık çökmüş olsa da birilerinin böyle görebilme ihtimali yok değildi. Bir ay önce yüzükler takılmış olsa da hala da utanıyordum.
"Siz benim sevgilimi tek buldunuz da üstüne mi gidiyorsunuz?" Az önce gürleyip özgürlük naraları atan çocuklar neredeyse mum olmuş Doğan'a bakıyordu. Birkaçı şimdiden geri geriye gitmeye başlamıştı. Kaçma ihtimali düşünüyorlardı.
Aralarında samimi olduğum ve Doğan'dan nedensizce haz etmeyen Can kollarını hoşnutsuz bir eda ile göğsünde birleştirdi. "Yok abi biz de eve gidiyorduk şimdi." Kağan bir adım daha geri gidip diğerlerine baktı. "Değil mi?"
"Evet evet. Ay annem seslendi duydunuz mu? Duydunuz duydunuz! İyi akşamlar Papatya abla!" Koşarak cümleler kuran Eda ile hepsi koşmaya başladı. Hepsinin ağızdan da tek bir cümle döküldü. "İyi akşamlar Papatya abla!"
Doğan'a dönerek yalancı bir kızgınlıkla söylendim. "Utanmıyor musun küçücük çocukları korkutmaya?"
Omuz silkerek yönünü tamamen bana çevirdi. Bir parmağı ile yüzüme düşen saçı arkaya atarken oldukça yavaştı. "Boşver onları. Hem benim mahalledeki ağırlığım gitmemiş onu öğrenmiş oldum." Gözlerimi devirirken Can yalandan öksürüp araya girdi.
"Yani burada benim olduğumu fark edecek misiniz diye bekliyorum ama nerede?" Doğan beni soluna alıp saraken bende başımı omzuma yaslayarak birbirlerini asla sevemeyen ikiliyi izlemeye başladım.
"Sen niye buradasın gitsene evine?" Can ona göz devirerek bizim evin merdivenlerini tırmandı. Kapıyı açmadan laf söylemeyi ihmal etmedi tabi ki. "Annemler burada bu akşam. Sen ne diye geldin bu saatte gitsene evine?"
Doğan ise muzur bir ifade ile kaşları ile beni işaret etti. "Nişanlımı özledim, geldim." Omuz silkerek amaçladığı hedefe ulaştı. Can ona ters ters baktıktan sonra eve girerek kapıyı aralık bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANILGI
RomanceHer masal da bir prens bir de prenses vardır. Prens, prensesi kötülerin elinden kurtarır, onu düştüğü yerden kaldırırdı. Ve masal sonsuza kadar mutlu biterdi. Papatya'nın masalı başlamıştı. Kötülerin elinde, üzüntü çukuruna düşmüştü fakat onu kurta...