Gözlerim aralandığında rahat bir yataktaydım. Gözüme yapay ışık yerine yakıcı güneş vuruyordu. Elimle yüzümü korumaya çalıştım. Etrafıma bakarken yüzümün şiştiğini hissedebiliyordum, ne kadar uyumuştum hiçbir fikrim yoktu.
Ayaklarım yataktan sarktığında kollarımı iki yana açarak gerindim. Küçük kulübede tek başımaydım. Chanyeol'ün beni bırakıp gitme ihtimali moralimi bozmuştu. Her ne kadar sevişmemiş olsak da kendimi kötü hissetmiştim. Tek elimle enseme tutunurken kapının açılmasıyla başımı kaldırdım.
''Mükemmel zamanlama.''
Chanyeol elindeki domateslerle mırıldandığında kaşlarımı çattım. Her birini lavabonun içine attıktan sonra kapıyı kapatmış, ayakkabılarını çıkarıp kenara attıktan sonra ise yanıma gelmeye başlamıştı. Başında yine o hasır şapka vardı. Üzerine yine siyah atlet geçirmişti.
Onu süzmeyi bıraktığımda çoktan yatağa atmıştı kendini. Ellerini başının altında birleştirip bana baktığında ben hala gözümü ovalıyordum. Sırıttı.
''Ne bu, güzellik uykusu falan mı?''
''Ne saçmalıyorsun?''
''Diyorum ki öğlen oldu güzelim, ailen sabah seni sordu.''
Gözlerim ailemle birlikte açıldığında elime uzanarak kavramış, göğsünün üzerine yerleştirmişti.
''Merak etme, sabahladığımızı ve uyuduğunu söyledim. Memnun oldular.''
Elimi göğsünden çekerek saçlarımı geriye taramak için kullandım. Gözleri yine üzerimdeydi. Boğazımı temizledikten sonra ''Tamam'' demiş, dizlerimi kendime doğru çekmiştim.
''Sen ne yaptın?'' diye sordum ister istemez. Dudaklarını ıslattı.
''Biraz seni izledim. Dudaklarını aralamış bir bebek gibi uyuyordun koynumda.''
Dalga geçtiğinde elimin tersiyle yüzüne vurmuştum. Bileğimi sertçe tutarak doğruldu. Kaşları çatık bir şekilde üzerime geldiğinde korkuyla yutkunmuştum. Gözlerine tereddütle bakarken öpücük kondurdu dudaklarıma.
''Öperim, yapma.'' dedi. Geri yattığında tuttuğu elimi göğsüne yerleştirdi.
''Bipolar falan mısın sen?'' diye söylendiğimde o kendi gününü anlatmaya devam etmişti.
''Yapmam gerekenleri yaptım, birkaç kez seni kontrol ettim ama uyanmamıştın. Şimdi yemek yapıp seni uyandıracaktım, anneme malzeme almak için gittim ama uyanmışsın.''
''Beni duymuyor musun?'' dedim gözlerinin içine bakarken. Beni görmezden gelerek bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Sinirlenmiştim işte, kızdırıyordu bir şekilde beni. Görmezden gelinmek sevmediğim bir davranıştı ve yineledi, sorumu bir kez daha göz ardı etti.
''Seni öpmeme kızıyor musun?''
''Kızıyorum.'' dedim biraz yüksek sesle. Kıkırdadı yine karşımda, elimi çekmek istedim ama sıkı sıkı tuttu parmaklarımı. Dudaklarına yasladı ve minik bir öpücük kondurdu. Gevşemiştim, fark etmişti. Elimin üstü dudaklarına yaslıyken gözlerini kapattı.
''Amma da sinirlendin küçük yılan.'' dedi bana.
''Bu yılan seni ısıracak.'' dememle üzerine eğilmem aynı zaman diliminde gerçekleşmişti. Elimi tutan elini dişlemek için çabalarken bana bir şekilde izin vermeyişi ve sırtımı yatakla buluşturması alışık olmadığım bir refleksti. Bu şaşkınlık yüzüme de yansırken üzerime eğildi.
''Benimle savaşmak için çok küçüksün. Sana merhamet etmem için yalvarmalısın.'' Dedi.
Kaşlarımı çattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Kralın Bir Soytarısı Vardır | Chanbaek
Fanfiction''Benimle savaşmak için çok küçüksün. Sana merhamet etmem için yalvarmalısın.'' Dedi. Kaşlarımı çattım. ''Köylü.'' dedim ona. Biraz tavırlı söyledim. Yakaladığı bileklerimi başımın üzerine sabitlerken tekrar etti. ''Merhamet etmemi iste.'' dedi. ''T...