Ertesi sabah uyandığımda ilk işim üzerimi değiştirip dişlerimi fırçalamak olmuştu. Hızlıca bir sütlü çay içmiş, evden çıkmıştım. Garip bir enerjiyle piyanomun başına geçip oturdum ve klavyenin üzerindeki kapağı kaldırdım. Parmaklarım tuşların üzerinde birkaç saniye durduktan sonra, gönlümden geçen parçayı çalmaya başlamıştım.
Şarkının ilk nakaratında, uzakta kepçeyi görmüştüm. Yavaş adımlarla yanıma gelirken elinde bir sopa vardı. Yine hasır şapkalarından takmıştı. Üzerinde kaslarını belli eden bir atlet, altında da dizlerinin hizasında biten kot şort. Gözlerimi ondan çekerken dudaklarımda bir tebessüm oluşmuştu. Tuşlara daha heyecanla basarken yanıma gelmiş, çitlere yaslanarak beni dinlemeye başlamıştı. Bende hiç bozmadan şarkımı çaldım ve bitirdim. Garip bir gülümsemeyle yüzüme bakan adam, kalın sesiyle konuştu.
''Bugün keyiflisin.''
''Nereden anladın?''
''Hareketli çalıyorsun.''
''Evet bugün biraz öyle oldu.''
Piyanonun başından kalkmadan ona doğru döndüm. İkimiz de sessiz kaldık. Sadece rüzgarın sesini işitiyordum. Bu beni biraz utandırmıştı. Ellerimi bacaklarımın arasına yerleştirip başımı kaldırdım.
''Evimde olsaydım seni davet ederdim ama burada pek yapılacak bir şey yok.''
Ardımdaki eve bakarak omuz silktim. Neden yaptığımı da bilmiyorum garip bir hisle doluvermiştim bu sabah.
''Ben ardındaki ev gibi bir evde yaşıyorum ama.''
''O senin sorunun ama.''
Piyanonun klavyesini kapağıyla örtüp ayağa kalktım. Gitmek için hazırlanıyordum fakat bu sadece blöftü. Nereye gideceğimi ya da ne yapacağımı bilmiyordum.
''Kız kardeşin kız kardeşimle iyi anlaşıyor.''
Dile getirdiğinde, o ana kadar kardeşimin nereye kaybolduğunu fark etmemiştim. Şaşkınlıkla suratına bakıp, ''Tüm gün ne yapıyorlar ki?'' diye mırıldandım. Kız kardeşim benim gibi değildi. Kesinlikle farklı kafa yapılarına sahiptik ama burada neler yaptığını merak etmiştim.
''Yaşadığın yer güzel mi sanıyorsun?''
Bir anda çıkıştığında kaşlarımı havaya kaldırdım. Böyle bir tepki beklemiyordum bu yüzden biraz duraksamıştım.
''Ne demek istiyorsun sen?''
Daha fazla konuşmama izin vermeden çitleri atladı ve evimin alanını işgal etmeye başladı.
''Demek istiyorum ki, yaşadığın yeri güzelleştiren sensin. Sensiz evin soğuk betondan ibaret.''
Gözlerimi aşağıya doğru çevirip birkaç saniye yeri izledim. Buna verebileceğim bir cevabım yoktu bu yüzden en mantıklı olanını yaptım.
''Kanıtla o halde.''
Bu sefer onun kaşları havalandığında, yanlış bir şey yaptığımı düşünmeye başlamıştım. Eli bileğimi kavradığında ise kesinlikle yanlış bir şey yaptığıma emin olmuştum.
Çok değil, kısa süre sonra kaldığım yerin neredeyse birebir örneğiyle karşı karşıya kalmıştım. Chanyeol eliyle kapıyı işaret ettiğinde kaşlarımı hafifçe çattım.
''Sana güvenmiyorum.''
''Kardeşin içeride, abartma.''
Gözlerimi devirdim ve omuzlarımı silktim. Benim canım kesinlikle değerliydi. Oraya girecek değildim diyordum ki, kapının açılmasıyla düşüncelerim koşa koşa uzaklaşmıştı yanımdan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Kralın Bir Soytarısı Vardır | Chanbaek
Fanfic''Benimle savaşmak için çok küçüksün. Sana merhamet etmem için yalvarmalısın.'' Dedi. Kaşlarımı çattım. ''Köylü.'' dedim ona. Biraz tavırlı söyledim. Yakaladığı bileklerimi başımın üzerine sabitlerken tekrar etti. ''Merhamet etmemi iste.'' dedi. ''T...