"O günden sonra sabahları selamlaşarak, öğle tenefüsleri beraber yemek yiyerek, çıkışları da vedalaşarak git gide yakınlaşmaya başlamıştık.
Böylece Jungwoo'nun, benim gibi ruhu çekilmiş birinin aksine cıvıl cıvıl ve hayat dolu olmasını anlamam ve hayatımda kocaman bir gökkuşağı oluşturması da uzun sürmemişti.
Ondan önceki hayatım tamamen çöplükten ibaretken düzeltmeye çalıştığım 3 yıllık gibi bir süreçte hiçbir ilerleme kaydedememiştim. Tek yaptığım çoktan binbir renge, en çok da siyaha, boyanmış bir tuvali temizlemeye çalışmaktı.
Fakat o bana yeni bir tuvale geçiş yapabileceğimi göstermişti. Hatta bununla da kalmayıp içimdeki canlı renklerin farkına varmamı sağlayarak aslında ne kadar güzel işler başarabileceğimi de öğretmişti.
Tabii bütün bu süslü laflar sadece temsili olarak geçerli. Aslında ikimiz de konu resme gelince kelimenin tam anlamıyla birer umutsuz vakaydık çünkü."
