Kapak güzel. İsim hoş. Ama yazım yanlışları...
Örneğin daha dakika bir gol bir derken tanıtımda "ben buradayım!!" Diyen bir 'kapatıcaksınız' var. (*kapatacaksınız) Gereken yerlerde virgül göremezken hiç olmadık yerlerde, efenime söyleyeyim cümlenin sonunda virgüller görüyoruz. Demeyeyim demeyeyim diyorum ama "...sadece bir ay, nefes almak için son bir ay." Neden şu cümleye benim yaptığım gibi virgül ya da nokta koymaz, kendine, güzelim çalışmaya yazık edersin ki! İşin kötüsü sadece burada da değil çoğu yerde var bunlar. Şöyle bir iki tane olsa sesimi bile çıkarmayacak, üç maymunu oynayacağım oysa. Ama gerçekten rahatsız edici derecede göze batıyorlar.
Bunlara bile gözümü yumsam ortada ciddi bir sorun daha var. O da "..." şu. Cümlenin sonuna nokta yerine kullanmışsın resmen. Anladım, etkileyicilik katmaya çalışıyorsun...ama bu kadar sık kullanırsan...olmaz...neden biliyor musun... göz kanatıyor...
Kahkaha atacağım? Soru bildiren bir cümle değilken soru işareti koyman ne kada mantıklı? (*şu an ayrı yazılır. Çünkü şu ve an başlı başına apayrı kelimelerdir. Bir araya gelmeleri de çılgınlıktır.) Geri kalan yuvarlaklar da az önce bahsettiğim gibi üç noktanın yoğun kullanıldığı yerler." Demekti? " bu da bir soru değil. Acilen nokta kullanmaya başlaman lazım ama üçlü olanından değil.
Bitti mi? Bitmedi. Daha birçok yazım kuralı hatası vardı ama ben sadece ufak birkaç örnekle olayı kapatmanın yerinde olacağını düşünüyorum.
Şimdi geldik kitabın anlatım tarzına. Yine birkaç ss ile devam ediyorum.
Açıp elime koydu... hmm dondurmayı... elime...Sence de burada rahatsız edici bir şey yok mu? Bu cümledeki anlatımı iyileştiremez misin?
Cümledeki sıkıntıları anlıyorum ama nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Bir şey anlatmaya çalışmışsın ama onu detaylandırmaya çalışırken her şey iç içe girmiş sonunda da böyle öznesi nesnesi nerede diye sorsalar durup düşünmek gerektiği bir cümle kurulumu çıkıvermiş. Kulağa hoş gelmiyor, okurken ağızda nahoş bir tat bırakıyor. İşin kötüsü kitabın çoğu yerinde var bu.
Benim eleştirip eleştirmemekte ikileme düştüğüm ikinci bir konu ise kitabın fazla günlük ve salaş yazılmış olması. Bir yandan dur denis, bu kitap zaten kalp hastası bir ay ömrü kalmış bir kızın günlüğü! Elbette salaş, sade bir anlatımı olacak. Diğer yanımsa hâlâ şunu savunmakta; " yahu peki tamam, ama biraz daha süslü yazılamaz mıydı? Ölmekte olan genç bir kız var elimizde. Hayat dolu cıvıl cıvıl bir şey. Uçmalı kaçmalı metaforlar, duygu- durum betimlemeleri okusak şöyle bol bol hoş olmaz mıydı?" O yüzden kesin bir şey söylemekten kaçıyor, iç seslerimin birbirlerini yemesine karşın suskun bir tanık olmaya devam ediyorum. Nötrüm, tercih meselesi.
Evvet peki ya kurgu? Babanın o hüzünlü sessizliği, annenannenin tükürükleri, kuzen ve hala. Hepsini güzel oturtmuşsun. He bir de şu Oğuz. Yahu birinci sınıf tıp öğrencisi nasıl stajyer oluyor LENDLWMSLAŞ dedim ama hemen sonra kitabın ilk bölümündeki notunu hatırladım. Olabiliyor'muş gibi düşünüp yoluma devam ettim tabii. Ama en sondaki Fatmanur'un hoppadanak ayaklanması da biraz abartı geldi. Yalan söyleyemeyeceğim ama sevmiyorum böyle ana karakterin etrafında dönen mucizeler silsilesini. Belki aşırı realist olmamdan sebep bu. Ha başkası sever, bir şey diyemem. Yine de genel olarak güzel bir kurgu. Akıp gidiyor diyemem, anlatım bana göre hala biraz yavan. Ama yerin dibine de gömmüyorum. Biraz daha üzerinde dursan çok da iyi şeyler çıkarabileceğini görebiliyorum çünkü. Bu arada tüm bölümleri teker teker okudum. Katlanamayıp üç beş bölümden sonra eleştiri yağmuruna tuttuklarım da var.
Eh, benden bu kadar. İyi günler, mutlu okumalar efenim.
-denis
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kitap eleştirileri with denis
Non-FictionALIMLAR DURDU. İSTEKTE BULUNMAYIN. Gururunuzu okşamayacağım. Eleştireceğim.