3 - The Fear

44 4 2
                                    

⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀
Sessizlik.

Olduğum yerde, kulağımdaki yokluğunu hissettiğim ve beni her bir saniye biraz daha kendinden soğutan o şey..

Yorgunluktan olsa gerek, bulunduğum konum kendimden geçmemek için hiçbir neden barındırmıyordu sanki. Bir kaç dakika sonra gireceğim öğle molasını düşünerek kendimi tutuyor, bakışlarımı parmaklarım arasındaki kağıt parçalarından ayırmamaya özen gösteriyordum. Öyle ki hemen karşımdaki koltukta oturan çocuk, hâlinden gayet memnunmuşçasına bıçak bile açmıyordu ağzını. Bense her haftanın bu günü ve zamanlarında olduğu gibi, odada bir başımaymışçasına geçirdiğim saatleri sayıyordum.

En sonunda tahammül edememiş olacağım ki elimdeki dosyaları önüme bırakmış ve bakışlarını inatla bana çıkarmayan çocuğa doğru çevirmiştim. Bir şeyler söylemek istiyordum fakat her zaman olduğu gibi sessizlikle karşılanacağımın bilinciyle kendimi geri çekiyor ya da bir adım bekliyordum. Fakat içimdeki karamsarlığıyla beni boğmayı ihmal etmeyen o his, umutlarımı yavaştan öldürüyordu.

"Bugün ne yemek istersin?" demiştim içimdeki o bunaltıcı hissi yok sayarak. Kendimde bugünki son istekle bakışlarımı Min Yoongi'nin dosyasından çekerek ona çevirmiş ve bakmadığı gözlerindeki ifadeleri okumaya çalışmıştım. "Kimbap olduğunu duydum. Henüz tadına bakmamış olmalısın, Bay Kwon yemek yemeyi pek sevmediğini söyledi."

Gerçekten öyle olacak ki, oldukça zayıftı. Yüzü her ne kadar öyle durmasa da, bazen yürümekte zorlanıyor bile sayılırdı. Verdiğimiz ilaçlar dışında doğru düzgün beslendiğini bile düşünmüyordum.

Cümlemi bitirdiğim gibi kısa bir süre beklemiştim içimdeki umudu biraz daha azaltmamak adına. Ardından etrafı tekrar yoklayan sessizlik, bana güzel bir cevap vermiş oldu ki tekrardan kendi düşüncelerime dalmada karar kılmıştım. Bakışlarım tamamen onun üstünde dolanır olmuştu, geldiğinden beridir ne tek bir mimiği oynamış ne de hareket etmişti. Öyle olacak ki bazen bunu yapışına hayranlık duyuyordum.

"Et sevmem."

Kulaklarımda yankılanan sesle beraber bakışlarımi diktiğim yerden karşıma çevirmiştim. İlk kez duyduğumdan olsa gerek, kalın tını bir süre olduğu yerde kestirmişti sanki. Min Yoongi belli belirsiz bakışlarını bana çevirmiş olacak ki yüzümdeki gülümsemeyle ona bakışıma karşılık olarak yalnızca dudaklarını aralamış fazla sürmeden de cümlesine devam etmişti.

"Burada sadece etli şeyler var." Gülümsemiştim. Soğuk ve biraz da robotik tınısını duymak bile içimde bitti bitecek umudu tekrardan canlandırmıştı.

"Ne seversin peki?" demiştim sakince gözlerimi ona çevirerek. Soruma cevap olarak kısa bir omuz silktiğinde, gözleri tekrardan bana dönmüş ve gülümsememe kısa bir süre baktıktan sonra tekrardan konuşmuştu.

"Pirinç keki," demişti araladığı dudaklarıyla bana bakışlarını kestikten hemen sonra.

⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀
"Pirinç keki severim."⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀
...⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀

circles ' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin