⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀
Ölüm.İnsanın aklını kimi zaman çok yoran, kimi zamansa ucuna bile yaklaşamayan o şey.. Kimine göre hikayenin sonu, kimine göreyse başı. Kimine göre korku dolu, karanlık, ebedi bir boşluk; kimine göreyse bir başlangıç, ışığa kavuşmak, sondan mahrum bir yaşam...
Benim içinse hayatta olduğum sürece bir önemi yoktu. Ölümün sancısını, zihnimdeki kavramını, ölüm aniden başıma dikildiğinde düşünmeyi tercih ederdim. Kendimi bunun için aklamaya itmezdim, aklımı yormaz ya da bir şeylerden köşebucak kaçmazdım. Ölümü, kendini hatırlatmadıkça aklımın ucuna dâhi getirmez, gerçekliğini görmezden gelirdim..
Fakat ölüm bana tekrardan sancılı bir biçimde hatırlatmıştı kendini. Beynimde yükselen sesler bedenimi âdeta karmaşaya itmiş, tepki veremez hâle gelmiştim bir müddet. Kötü hissediyordum. Kelimenin tam anlamıyla senelerin pisliği sinmişti sanki üstüme ve tam şu anda ölümü hiç düşünmediğim kadar çok düşünür olmuştum. Fakat bu düşünce korkudan ziyade, ona duyduğum nefrettendi. Ona olan öfkemdendi ve bu öfke giderek artıyor, beni her saniye daha da bitiriyordu. Ne diyeceğimi bilemiyordum, bedenim bu olan her şeyi sindirebilmiş gibi durmuyordu. Çabalamak için fazla geçti ve gardım çoktan duygularımı içeri buyur etmişti. Kendimi kontrol etmekte zorlanıyordum.
Bir süre nefes almadan olduğum yerde dikilmiştim. Nasıl görünüyordum ya da ne yapıyordum bilmiyordum fakat iki adamdan birisi elini omzuma yaslandığında kendime gelebilmiştim. Algılarım hâla tam açılamamış olacak ki bakışlarım en başta omzumdaki parmaklara değmiş, sonrasında bana bakan bir çift göze dönmüştü.
Yutkunmuştum. Yutkunmamla beraber boğazıma bir yumru oturmuş, bununla beraber başımdaki ağrı geçmek bilmeyen bir hâl almıştı. Kaşlarım istemsizce çatılmış, kalp atışlarımı ağzımda hissediyordum.
Sakin ol Jungkook, diyordu zihnimdeki lanet ses. Bense tekrarlıyordum aynı şeyi, sürekli.
Sakin ol Jungkook.
"Doktor," duyduğum ses sonrası zihnimdeki sesler de kesilmişti. Algılarım açılmış, bakışlarım karşımdaki bakışların keskinliğiyle çakışmıştı. Fazlasıyla yakındı. Omuzlarımdan tutmuştu ve öylece suratıma bakıyordu, bense en sonunda gözlerimi kırpıştırarak ona bakmış ve uzaklaşmasını beklemiştim.
"İyi misiniz?"
Bir süre daha suratına öylece bakmıştım.. Hadi ama! İyi görünmediğimi çok iyi biliyordum ve böyle zamanlarda tam olarak korkunç bir ruh haline büründüğümden olsa gerek bu soru saçmalığın daniskasıydı. "İyiyim," diyebilmiştim en sonunda zar zor. Tatmin olmamış bakışların üzerimde geziniyor oluşunu umursamaksızın ondan uzaklaştığımda gömleğimin yakalarını düzeltmiştim. Boğazımı, yumrunun geçmesi adına bir kaç kez temizlemeye yeltensem de başarısız olmuş ve ağrıyı görmezden gelmeyi tercih etmiştim.
"Eğer iyiyseniz.." kısa bir süre susmuştu Namjoon, emin olmak adına gözlerini üzerimde gezdirmişti. "Size onun hakkında birkaç soru soracağız." İkisi arasında göz gezdirmiştim bir kez daha, bu son bir umut kırıntısıydı belki de gerçekliğini sorguladığım. Fakat boşunaydı. Lanet bir rüyada falan değildim.
"Bir süredir sizinle birlikte tedavi görüyormuş," uzun olan konuştuğunda bakışlarım onun üzerine sabitlenmişti. Fakat bir diğer çift göz odağımı tamamen bozuyor, beni resmen etkisi altına alıyordu. "Altı senedir." Sözünü kestiğimde bana dönmüştü. Bense yüzümdeki donukluk, biraz da şaşkın bir tavırla uzun olanın gözlerine bakıyor, devam etmesi adına bekliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
circles ' taekook
Misteri / ThrillerKaranlığa gömülmüş bir sokak, binalar arasından yankılanan yalnızlığın çığlığı, kesik kesik nefesler.. Hayret, korku, öfke.. Jungkook'un hastalarından birinin ölümünü, öldürülüşünü öğrendiği o sakin akşamın kayıp yapboz parçaları gibiydi bu hisler...