⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀
Yüzündeki garip bir gülümseme.. Bir kolu arkasına yaslı diğeriyse dizinde öylece duruyordu.Kahveleri parlıyordu. Bu şımarık parıltıları nerede görsem tanırdım ve işin komik tarafı ilk kez bu kadar dikkatle bakıyordu bana. Rahat bir edayla hemen karşı koltuğumda oturuyor, tanıdık bedenin yabancılığıyla her saniye biraz daha garipsiyordum onu.
Boğazımı temizlemiştim. Bakışlarımı ondan çekmiş ve elimdeki dosyayı kaldırarak göz gezdirmiştim bir süre. O ise hiç eksiltmeksizin gözlerini üzerime dikiyor, aradaysa kıpırdanarak tepkimi ölçüyordu. Sessizlik odayı giderek hakim olmuşken derin bir iç çekmiş ve basitçe söze girmiştim.
Germekten başka bir işe yaramıyordu.
"Evet, Yoongi-"
Elini havaya kaldırmış ve susturmuştu saniyesinde. Suratındaki gülümseme silikleşmiş, bakışlarını bütün ciddiyetiyle bana dikmişti. Bense kaşlarımı çatmış, duygularını okumaya çabalıyordum kendimce.
"Kaç kez daha söylemeliyim, Bay Jeon?"
Sorarcasına kaşlarımı kaldırdığımda yavaşça hareketlenmişti. Önüne eğilmiş, gözlerini bana diktiği gibi kollarını dizine yaslamıştı.
Aradaki masa olmasa daha da yaklaşacağını biliyordum.
"Agust, Bay Jeon. Adım Agust."
Bir süre öylece yüzüne bakmıştım. Bu bakış diğerlerinden farklı olarak yorgunluğumu dillendiriyordu sanki. Onun bedenindeki bu kişiye her bakışımda daha da yabancılaşıyordum sanki ondan. Uzak kalıyordum.
"Yoongi şu anda konuşmak istemiyor." Geriye yaslanmıştı bir kez daha, sakinlikle kurduğu cümlenin ardından.
Gülmek istemiştim. Kahkaha atmak istemiştim çünkü içinde bulunduğum durumun zorluğu benim bile sınırlarımı sınıyordu. Elimdeki dosyayı masaya bırakmıştım başımı ovmadan hemen önce. Sertçe şakaklarıma masaj yapıyor aynı zamanda içimden küfür savuruyordum kendime.
"Yoongi'ye.."
Duraksamıştım yoklamak adına ifadelerini. Bir süre uğraştığı parmaklarından gözlerini çekerek bana çevirmiş, fazla sürmeden uğraşına devam etmişti. Yüzündeki alaylı ifade olduğu gibi duruyordu.
"Ona ne oldu?"
Omuz silkmişti sanki benim bunu sormamı bekliyormuş gibi. Bakışlarını bana çevirmeksizin cümleleri sıralamıştı ardı ardına.
"Arada yapıyor, biliyorsunuz. Ötleğin teki olduğundan olsa gerek.. Genelde pisliklerini bana temizletiyor."
Gülmüştü. Gülmesiyle beraber daha da karamsarlaşmıştı sanki bakışları. Kendini koyduğu bedende geziniyordu gözlerim, o ufacık kalmış hâlinden eser yoktu sanki. Bir beyazın siyahtaki zıtlığı kadar farklıydı o tanıdığım kişiden. Bir aynanın iki farklı yansıması ya da bir yüzün tamamen zıt ifadeleri gibiydi.. Gibilerdi.
Yoongi'nin belirli zamanlarda kendini soyutladığını biliyordum fakat bu son zamanlarda epey bir artmışa benziyordu. İlaçların dozu nerdeyse her ay artıyordu ve Yoongi buna karşı hiçbir gelişme göstermiyordu. Karşımdaki bizzat kendisini, kendisine olan nefretini her dile döküşünde daha da hissediyordum bunu.
Zıtlığın beraberliğini.
"Bugün ilaçlarını aldın mı, Agust?"
Kurduğu oyuna uymuştum. O ise bunun garip bir tatmin oluşuyla gözlerini bana çevirmiş, gülümsemesi ardından konuşmuştu bir kez daha.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
circles ' taekook
Mystery / ThrillerKaranlığa gömülmüş bir sokak, binalar arasından yankılanan yalnızlığın çığlığı, kesik kesik nefesler.. Hayret, korku, öfke.. Jungkook'un hastalarından birinin ölümünü, öldürülüşünü öğrendiği o sakin akşamın kayıp yapboz parçaları gibiydi bu hisler...