Multi; Eski kitap xhhdhdhf qandırdım Batu ndbxj
Servisler kapıları birbirine bakacak şekilde duyduğunda, herkes oturduğu yerin kapıya olan yakınlığına göre dışarıya çıkmaya başladı. Kral koltuğunun sahibi olarak bir adet 'astsolist' edasıyla, servisten inecek en son kişiydim. Kapıya yaklaştığımda, drama kraliçeniz ben, klişeler klişesi şu 'aynı anda kapıdan çıkma ve karşılaşma' durumunu yaşadım.
"Hadi ama, bu kitaptaki en eski numara," diye mırıldandım, beni duymamasını umarak.
"Sana katılıyorum. Önce iddia, sonra kavga -ahh tabi ya, tokadı unutmamalıyız-, ve umursamamak. Şimdi de karşılaşma. Gerçekten de kitaba uygun gidiyoruz."
Yalandan eski sevgilimin mutlu olmasını umsam, gider tutar ya. Hayır yani yanlış bu, günde o kadar şey umuyorum ve neden lafta olanın tutacağı kadar boktan bir şansa sahibim?
Duymamasını umarım ama duyar, where is the ciddili umduğumu gerçekleştirecek yiğit?
Batu'ya bakarak devam ettim, "Aslına bakarsan böyle kitapların sadece kavga kısmına uyabiliriz. Yoksa diğer kısımlar pek sen ve benlik değil. "
"Bizlik değil bile demedin, bu kadar mı nefret ediyorsun benden Edis?"
İç çektim.
"Nefretle alakası yok, Batuhan. Sadece biz denilebilecek kadar baş karakter değiliz, sadece bu eski kitaptaki unutulmamak için çırpınan yan karakterleriz."
Uuu, ne felsefe yaptım ama! Hocam duyun bunları!
Onu bunu geçtim de, neden bu kadar sertim ben ya?
"Neden bu kadar sertsin sen ya?" Aklımı mı okuyor bu taş?
Çocuk diyecektim arkadaşlar yani taş maş yok öyle birşey, yok yani.
"Boşversene, " deyip elimi salladım ve kızların yanına doğru gitmeye başladım.
Benim neyim vardı, gerçekten bilmiyorum. Belki kırmızı elbiseli şeytan duygusallığı olabilirdi.
Az önce dediğimi unutun.
Açıklıkta yere serdikleri bezlerin üstlerine yiyecekleri çıkarmış kızları gördüğümde, Batuhan'la kapışmak daha iyiydi diye düşündüm.
Evde hizmet ederiz, misafirler gelir ayrı bir hizmet ederiz, okulla pikniğe geliriz, yine hizmet ederiz. Ya ama bu haksızlık.
Bu devirde kız olmak zor zanaat.
"Az bi dinleneydiniz hamarat görller," diye kızlara laf atıp boş bulduğum yere uzandım.
"Bak şuna ya! Geldi yattı! Kak gız soğan doğra!"
"Ya ama adaş-"
"Ciddiyim Berra, soğan doğra, salata yapıcaz. "
Berra ile geçen bu diyalogtan sonra bana diğer adımla seslendiği için ona ters ters bakarak ayağa kalktım. O sırada Berra'nın attığı soğanı yakalayamadım ve tam göğsüme çarptı. Bende durur muyum hiç? Tabi ki hayır.
"Aaah!" diye bağırıp kendimi yere attım.
Bağırdığımı duyan kızlar şaşırdı. Büşra koşarak yanıma geldi ve endişeli bir şekilde "Ne oldu?" diye sordu.
Dramatik bir şekilde bir elimi kalbimin üstüne koydum ve diğeriyle Büşra'nın omzunu tuttum.
"Vuruldum, kardeşim. Bu kişilerin iyiliği için, beni bırakıp yoluna devam et."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roma(n)tizma
Humor..."Merhaba, benim adım Berra Edis, acaba birşey rica etsem yapabilir misiniz?" dedim şirince gülümseyerek, ah içimde ne fırtınalar kopuyordu! "Hayır," dedi umursamazca. Hah! "Bana baksana sen! Senin eben güzel mi!" "Hey Allahım, çattık iyi mi! Kızı...