Multimedia; Ege (Kamuran aşqw )
Öğle arası koridorda ilerlerken başıma çok tuhaf birşey geldi.
Elimde kitaplarımla öğretmenler odasından çıkmış, bir sonraki dersimizin sınıfını hatırlamaya çalışıyordum. Lanet olası derslik sistemi. Almanca olduğunu hatırlayınca karşıki dağları oynatacak bir off çektim. Lanet olası eğitim sistemi.
Almanca gibi kaba bir dili bize öğretmeye çalışan zihniyetlere iyi dileklerimi içimden sayarken dil sınıflarının bulunduğu koridora doğru ilerliyordum. Öğrenciler kantinde, yemekhanede veya havalar ısınmaya başladığı için günlük güneşlik olan bahçede oldukları için okul bomboştu. Rahat rahat gözüme kestirdiğim almanca sınıfının kapısına yürürken, onun bir önündeki sınıfın kapısı yavaşça aralandı.
Hass...
Yutkunup sanki hiçbir şey olmamış gibi ilerlemeye devam ettim. Kapıyı birkaç adım geçmiştim ki rahatladım. Bunların hepsi dün uyumayıp American Horror Story'yi izledim diye başıma geliyor. Aslında hepsi beni uyutmayıp korktuğumu bile bile izleten İlayda'nın suçu, cık cık, kötü arkadaş, pis arkadaş, kaka arkadaş.
İlaydama burdan silamlar, ehihi, vurma apla.
Tam silkinip kendime gelmiştim ki, fazla erken rahatladığımı beni omzumdan tutup sınıfa çeken el kanıtlanmıştı. Nedense böyle durumlarda aşırı soğuk kanlı olabiliyordum, bu yüzden beynim hızlı çalıştı ve bana çığlık atmamın bir faydası olmayacağını hatırlattı.
Okul boş zaten yapram neyine cırlıycan boşuna, hayır yani ses tellerine yazık.
Doğru. Bu yüzden arkamdan omzuma yapıştırılan eli tutup ağırlığımı öne doğru vererek hafif eğildim ve arkamdaki sıpık pisliği sırtımdan destek alarak ayaklarımın dibine fırlattım.
İyiki babamın sözünü dinleyip karate kursunu ilk dersten sonra bırakmamışım.
Ne? İlk dersin sonunda hamlığımdan dolayı ne kadar canım yanmıştı tahmin bile edemezsiniz.
Önümdeki şahıs inleyip sırt üstü döndüğünde, bana kızgın bakan bir çift kahverengi gözle karşılaştım.
"Ya Edis sen mal mısın Allah aşkına? Kırdın kemiklerimi resmen!"
"Sen sessizce beni tutup buraya çek, ben birşey yapmayayım öyle mi? Senin eben güzel mi Egecim?"
Bana şaşkın şaşkın baktı. "Ebem mi?"
"Hee eben, eben."
Öyle sövüyormuş gibi, töbe allam çok töbe.
"Hayır anlamadığım, senden rahat iki kat iriyim ve sen beni bildiğin yerden yere vurdun! Oha kızım! Sen Herküle misin!"
"Herküle ne be?" Dedim yüzümü buruşturarak.
"Ya Herkül derdim ama sen kızsın şimdi olmaz. Hem erkek desem kim bilir daha neler çekerim elinden," dedi bezgince.
Şimdi fesatlaşabilirim, ama oh no no no, bunu yapmayacağım.
Bıkkın bir ifadeyle "Yav herneyse, noldu da beni patates çuvalı gibi çekiştirdin?" dedim.
"Haa, sadece konuşmak için ya, bu arada buradaki patates çuvalı ben olmalıyım."
"Hey yumurtaya can veren Allahım, bunları bana sayıyla mı veriyorsun? Tamam Ege, patates sensin Ege, patatessin Ege, patates Ege, patatege, oldu mu Ege?"
"Yani şimdi öyle patates felan, ayıp oluyor yani-"
"Ben gidiyorum abi, hadi bıye," elimi kaldırıp arkama döndüğümde, elimden tutup beni tekrar ona çevirdi. Nefesinin yüzüme çarpması aklıma Batu'nun uyarısını getirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roma(n)tizma
Humor..."Merhaba, benim adım Berra Edis, acaba birşey rica etsem yapabilir misiniz?" dedim şirince gülümseyerek, ah içimde ne fırtınalar kopuyordu! "Hayır," dedi umursamazca. Hah! "Bana baksana sen! Senin eben güzel mi!" "Hey Allahım, çattık iyi mi! Kızı...