Bölüm 9 - Mübarek İnsanlar (Kamp/part1)

195 25 8
                                    

Multimedia; Batuhanımm (Edis beni öldürecek jxjxjxjx)

"Eey Batu, neden Batu'sun sen? İnkar et adını-"

"Ohooo, bu kız uçmuş abi."

Ya ama çok güzeldi!  Psikolojimi bozdu ama güzeldi.  Vıcık vıcıktı ama güzeldi işte!

Bu yılın en feym, en popi sorusu; ne diyo la bu?

Açıklıyorum, geçen gün Büşra ile birlikte film izlemeye karar verdik ve bilin bakalım karşımıza ne çıktı? Romeo ve Juliet mi? Neden öyle düşündünüz ki şimdi? Tabi ki de hayır, biz testereyi izledik.

Evet, evet biliyorum,  saf değilsiniz.

Ama yeni versiyonundaki Romeo'yu görünce ekrana yapıştım. Zaten sonunda da 'Ğaağağağaa Romeyooğağaaa,' diye değil 'Gettiiiğ getti getti getti Douglas gettti,' diye ağladım.

Bunları neden anlattığımı bilmiyorum.

Şuan kendimi çay bardağının dibinde kalan şeker gibi hissediyorum, bir boş, bir gereksiz, bir ulaşılmazlığı asaletinden değilde üşenilmesinden...

Arkadaşlar kusura bakmayın, kafasında az olan tahtaları da geçen gün okulca gittikleri ormandan bulaşan tahta kuruları kemirdi ve onlar da gitti.

Ya anlamıyorum, neden bir kerede seni kemirip almıyorlar içimden?

Ben senin hayati bir uvuzunum artık Edis, Testere misin sen de kesip atacan beni?!

Ay vant tu pıley geym nihahuha.

Hee ya he. Hayvan tu piley geym. Allah'ın testere kılıklı hızarı.

Görmezden geliyorum seni.  Bu mal söylemişken anlatayım bari. Sizde kesin merak etmişsinizdir.

Geçen gün yaptığımız bir 'genel deneme'nin ilk otuzu olarak üç günlük kampa ormana gittik. İki arabayı dolduracak şekilde ayarlamıştık. Tabi bizimki gibi müdür yardımcısı olan bir okulun geziye giden servislerinin karma olduğunu düşünmüyorsunuz herhalde? Kızlar ve erkekler tahmin edebileceğiniz gibi ayrı ayrı servistelerdi, ve nasıl olduğunu anlamadan bir anda iki servis arasında bir kapışma başladı. Yanlış anlamayın, hızlı olma kapışması değil,  o zaten doğal olan birşey.

Bizimkisi azıcık mallık kapışmasıydı.

Şöyle ki; ben olaya dahil olduğumda - ki bütünüyle istemeden oldu - en arkadaki kral koltuğunda oturuyordum. Kral koltuğu ne mi? Hani şu en arkada köşede olan, istediğin zaman herkesin dikkatini çekebildiğin veya istemezsen kaybolup gidebileceğin, ses sisteminin dibinde olduğu koltuk. Bilmiyor musunuz ayol? Bunlar hep cehallikten var ya!

Her neyse, yine çok konu dışına kaydık. İşte ben o koltukta oturuyordum ve telefonumun kamerasından yolun videosunu çekiyordum -hayır, saçma fantezilerim yok bir kere, hahh,  sadece anı olarak saklayabileceğim her şeyi severim- erkeklerin servisini geçiyorduk ve ben onları da kayda aldım. Şansıma Batu bunu gördü ve bana geym on biç bakışları attı.  Daha sonra onlar bizi geçerken -ben ayaktaydım ve birkaç kızla beraber göbek atıyordum, rezilliğe bakar mısın teallam- yana döndüğüm gibi ne göreyim! Tüm erkekler kameraları arabanın camına dayamış, bizi kameraya çekiyorlar!

" Kızlaaaağr! Bu bir savaş ilanıdır! Hadi bakam göreyim sizi! This is kızlar servisiiiiiiğ!"

Tabi ki de bu saçma cümleyi ben kurmadım, yani belki azıcık ben söylemiş olabilirim sonuçta bu benim ama yok yani ben söylemedim. Tamam, kabul, ben söyledim, ama kimseye demeyin aramızda kalsın.

" Edis haklı bayanlar! Birşeyler yapmamız gerekiyor! Hadi çalıştırın saksıları!"

Bizim kızların bana destek çıkmasının ardından kafa kafaya verip beyin fırtınası yapmaya başladık. Ardından Sema adında bir kızın aklına bir fikir geldi ve onu uygulamaya başlamadan önce, kendi parlak fikirlerimle o planı daha matrak bir hale gerirdim, ve başladık uygulamaya. Servisin içinde büyük bir karmaşa çıkmıştı; şallar, fularlar havada uçuşuyordu. En sonunda erkeklerin merakla atağımızı beklediği servislerine yaklaşınca saldırıya başladık. Hadi bakalım Batu, sıkıysa müdür yardımcısı yanınızdayken çekin şimdi videoları...

☆★☆★☆

Boş boş telefonumun ekranına bakıyordum.  Neden bu kadar önemli olduğunu bilmiyorum, ama bu videoyu, özellikle bu karesini her ne pahasına olursa olsun saklayacağımı biliyordum.

En ortada, herkesden biraz daha uzun bir şekilde, elleri havada, yüzünde gülümsemek ile şaşırma arası tuhaf bie ifade vardı. Etrafı bulanıktı, o ise oldukça netti. Ve o çok... Çok...

Çok tatlıydı.

Bunu dediğime inanamıyorum, zaten bunu bir kere daha düşüneceğimi de sanmıyorum. O ağzını açtığı anda tüm tatlılığı uçup gidiyor zaten.

" Batu! Abi hazırla kamerayı kızların servisi geliyor," dedi yanımdaki çocuk. Bu kim ki be?

O sırada müdür yardımcımız arkaya döndü, iyi bir nutuk çekecekti anlaşılan.  Ama kimse onu farketmedi çünkü herkes kamerasıyla arabanın camına abanmıştı.

"Oğlum ne yapıyorsunuz siz oğlum? Ayıp değil mi oğlum? Kızları kameralarla taciz etmekten ne anlıyorsunuz oğlum! Haram haram!"

Erkeklerden bir kaçı hocaya itiraz etmeye başladı.

"Ne tacizi hocam ya!"

"Sizin dediğiniz ayıp ama hocam!"

"Onlar bizim dünya ahiret bacımızdır, etmeyin hocam."

Açıkçası kızların birşeyler yapacağını seziyordum ve oldukça merak ediyordum. Zaten biz onları geçerken olan bakışları...

Eee, şey, okulumuzun kızlarını düşman edinmek istemezdim.

Ama çoktan birini edindin bile, hatta belkide en tehlikelisini.

Bilinç altımın beni yanlız bırakmaması ne kadar hoş değil mi?

Aslına bakarsanız Edis'in biraz korkulması gereken bir kız olduğunu düşünüyorum. Çünkü ne yapacağı hiç belli olmuyordu ve intikamını alırken gözünün hiçbir şey görmeyeceğini kendi gözlerimle gördüm.

Kızların şimdi ki oyununu merak etmemin bir sebebide bu aslında, ne yapacaklarsa en azından bir kısmının onun başının altından çıkacağına neredeyse emindim.

Ve servisten gelen "Yok artık," "Oha," ve "Hay ben böyle işin, " gibi erkek anırmalarıyla düşüncelerimden ayrıldım.

Başta bağıran çocuk tekrar "Servis göründü! Geliyorlaaaar!" diye bağrınca dayanamayıp kafasına bir tane patlattım. "Ne bağırıyon lan, miço musun sen!" diye yüzüne gürlemeyi de ihmal etmedim.

Ve kafamı çevirmemle ufak çaplı bir şok geçirmem bir oldu.

Şu ana kadar devamlı bir grup kızın onları kameraya çeken arkadaşlarından nasıl intikam alacaklarını merak ediyordum, ve, doğrusu bu hiç aklıma gelmezdi.

Yani başlarını bağlayıp, ellerini dua edermiş gibi açmalarını beklemiyordum.

Zaten ondan sonra kıyamet koptu.

Murat hoca, müdür yardımcısı yarı kel adam, zaten oldukça dindar bir insandır. Tamam, şimdi onları kameraya çekerken bize haram olduğunu söyleyen adamın böyle bir durumda telefon kameralarının camlara dönük olmasına  ne diyeceğini merak ediyorsunuzdur. Ah, ben bu işi sizin hayal gücünüze bırakıyorum.

★☆★☆★

Erkekler servisini geride bırakmamızın ardından, bizim servisimizde büyük bir kahkaha tufanı koptu. Murat Hocanın onlara kızdığını görmek ise bizleri resmen gülmekten yerlere yatma kıvamına getirmişti. Ee, bizim gibi mübarek insanlarla dalga geçmemeler sonuçta, öyle değil mi? 

Servisin kamp alanına yaklaştığını öğrenince biraz moralim bozuldu açıkçası, ama bu işin bir de dönüşü vardı sonuçta, ve ben buraya bir adet *piç smile* koyuyorum.

Roma(n)tizmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin