Bölüm 7- Hoşlanmak? Maybe...

212 27 6
                                    

Multimedia; Batuaşqw jfjdjd

-6 Hafta Önce-

"Kanka duydun mu Selen ve Batu ayrılmış!"

"Selen kim Tuğba ya."

"Şu mavi gözlü uzun boylu güzel kız."

Büşra ile gözlerimiz birleşti biran. Sonra aynı anda bağırdık.

"Oha onlar çıkıyorlar mıydı?"

Tabi siz şimdi neler olduğunu anlamışsınızdır, o yüzden bir daha bu kızın o 'kantin kapısı olayı'ndaki kız olduğunu anlatmayacağım.

Burada anlatmış oldum ama galiba sanırım belki.

Yazık lan çocuğa,  kavga ederken de o kadar imada bulunmuştum.

Her neyse, siz asıl şunu dinleyin, bakın Tuğba ne diyor:

"Hem de dün ayrılmışlar."

Şimdi bana dünün niye bu kadar önemli olduğunu soracaksınız. Anlatıyorum...

Dün bu Batuhan ve Ege -bana oldukça komik geliyor- küstüler. Evet iki küçük çocuk gibi.

Eminim kavgalarının sebebi de oyuncaklarını paylaşamamalarıdır.

Ama sizce de komik değil mi?

Şunu itiraf etmeme izin verin ama, onlar kavga ederken oldukça korkunç görünüyorlardı.

Evet, olmadık yerde bitmeyi bana bırakın.

Kavgalarını sadece duydum açıkçası, onda da sadece bir kız yüzünden kavga ettiklerini anlamıştım ve bu nedensiz yere bende Batuhan'dan uzak durma isteği doğuruyordu.

-Bugün-

Nuray'ı servise binerken görünce bende peşinden koştum ona yetişmek için. Ben servise binerken arkamdan da ufak tefek bir kızın geldiğini gördüm. Hemen yukarıya atladım ve Nuray'ın yanına yerleşim. Yan tarafta bir hareketlilik gözüme çarpınca kapıya doğru döndüm. 

Kız yere düşmüş.

Neden böyle klişeler hep benim başıma geliyor diye üzülüyordum bende. Demek ki tek değilmişim.

"Bak ufaklık normal olarak çıkamıyorsan ya kenara tutun ya da birinden yardım iste. Annenin elini bırakma ama sakın." Adının Elif olduğunu sandığım kız bunları söyleyince herkes gülmeye başladı. Bende gülecektim açıkçası ama kızın yüz ifadesini görünce sustum. Ağlayacakmış gibi duruyordu ve neden bu kadar etkilendiğini anlamadım.  Doğrusunu isterseniz ben komik birşey benim başıma bile gelse güler geçerim yani. Çok mu mükemmelim ne acaba?

Egoma artık yemek vermemeliyim, fazla büyüdü.

Kalkıp kızın yanına gittim ve onu servisin merdivenlerinden kaldırdım. Bizim kitabımızda iradesi zayıf olanlarla dalga geçmek yoktur agaa!

"Bak arkadaşım, espri gayet iyi ve yerindeydi ama üzerinde 'komik mi ırzını faktığım' yazan bir buton olsaydı, kafamla bile basardım, o derece yani," dediğimde herkes sustu.

Ben ne kadar mükemmel cümleler kuruyorum öyle ya, kimseyi kırmadan tatlıya başladık olayı ihehihehi.

Bir dakika. Ben. Az. Önce. Ara. Yapayım. Derken. Ufaktan. Kıza. Sövdüm. Mü. Şimdi?!

Tek umudum cennete gidebilmek, o üst sınıf.

Yemişim üst sınıfını ha! Tek umudum anlamaması *mahçup ve korkmuş gözler, çaktırmayın*.

Kimseden ses çıkmayınca anladığını anladım. Anlamadığını anladım ne ya? Dıdısının dıdısı gibi birşey. Uf herneyse bakın ben çok saçma yerlerde kopuyorum konudan beni bağlayın.

Lanet girsin sana Edis o ne biçim bir espriydi öyle?

Al işte,  geldi bu da. Ya iç ses, senin niye adın yok? Böyle sadece 'iç ses' olarak hitap etmek çok zor.

Aslında buralarda bilinç altında bir isim felan olmalı benim için dur ben bi bakıp geleyim.

Temaam bekliomm.

Iyy bu ne!

Ya tamam kızma söz bir daha saçma kelimeler kullanarak konuşmayacağım seninle.

Yok be o değil.  Yani o da var. Ama bu isim... Of Edis cidden mi ya?

Ne ya söylesene!

Gülme.

Tamam.

Dürdane Kılkuyruk.

İşte ben tam burada kopuyorum, yerime bir at geliyor. Başka türlü bu kadar başarılı bir şekilde at kahkahası atmam açıklanamaz değil mi Dürdaneciğim?

Sesini kes Edis gidiyorum ben.

"Edis..?"

"Efen-ah, efendim Nuray?"

"Bir saattir sana sesleniyorum, dalmışsın. Aşık mısın ya yoksa, Leyla mı kesildin başımıza?"

Ben senin yaptığın espriyi dıtayım kadın.

" Hayır hayatım,  ben aşık olmak istersem kimi gözüme kestirirsem ona aşık olurum. Ve henüz öyle bir planım yok. Kahpe hayata inat yaşasın manitasız hayat anlayacağın."

Bu dediğimden sonra Nuray kehribara çalan kahvelerini uzun bir süre yüzümden ayırmadı.

Töbe töbe ya... Filmlerde bu sahneler pek iyi bitmez, korkuyom aney!

"Aşık olacağın kişiyi sen seçemezsin Edis, o gelir seni bulur."

"Aslında biliyor musun başta Batuhan'a aşık olmak gibi bir planım vardı ama artık yok. Çünkü kafamı gereğinden fazla oyalıyor."

Hay dilimi dobermanlar ısırsın, ben az önce nasıl bir mallık yaptım? Resmen çocuğun en yakın kız arkadaşına -fesatlaşmayalım, sadece arkadaş- durumu özetledim!

"Siz ikinizin arasında başından beri birseyler var değil mi? Ve dediğim gibi sen onu seçemezsin, bak gördün mü Batu'ya aşık olmayacağını söylemişsin ama az önce de onu normalden daha fazla düşündüğünü itiraf ettin Edis."

Şaka bunlar hep. Bunlar hep şaka. Şaka hep bunlar. Hep bunlar şaka. 

Gergince güldüm. " Hıh, cık, puff, saçmalama yok öyle birşey, hahh."

"O zaman neden gerildin bu kadar? Basitçe bir hayır deseydin konuyu kapatacaktım."

Hay o bilmiş sırıtışını maymun kıçına monte ettiğim!

O sırada şans bana 'ne çektin be evladım' diyerek bir vasfiye teyzelik yaptı ve servis durdu, iniyordum.

Aslına bakarsanız, arkama bile bakmadan kaçıyordum ta kiii, "Bunu bir düşün" diyen sese kadar. Dönüp mecburiyetten tamam dedim.

Akşam yatarken ise aklımda bunlar dönüyordu.

Batuhan'a karşı ne hissediyorum, bunca hafta neden hem ondan kaçıyorum, hem de her seferinde gözlerimiz kesişince mutlu oluyorum? Neden benimle ilgilenmesini seviyorum?

Sevmek? Hayır,  fazla güçlü.

Hoşlanmak? Maybe.

Roma(n)tizmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin