Karen kalkıp köpeği kucağına aldı ve köpek hâlâ boş biryere bakıp havlamaya devam ediyordu.
"Belki karnı acıkmıştır hadi alt kata inip yemek yiyelim"
Aşşağıya indik ve pencerenin açık olduğunu fark ettik.
"Linda sen bu pencereyi kapatmamışmıydın"
"Evet Karen kapatmıştım neyse boşver rüzgardan falan açılmıştır biz yemek yiyelim"
Karen masayı hazırlarken bende dolaptan Noodle alacaktım ki dolabın kapağını açmamla dolaptan suratıma aşırı kötü bir koku gelmişti. Aşırı midem bulandığı için yere düştüm ve kusmaya başladım. Karen hızlıca yanıma koştu.
"Linda iyi misin neden kusuyorsun"
"Dolaptan kötü bir koku geliyor sakın açma"
Karen merakına yenik düşüp dolabı açtı ama ne koku vardı nede başka birşey. Karen neden kustuğumu öğrenmek için mutfağı aramaya başladı ama hiç birşey bulamadı.
"Neyse Karen boşver, kendimi kötü hissediyorum sanırım hasta oldum ondan kusmuşumdur"
"Tamam Linda sen istersen bir duş al ben yemekleri hazırlarım"
Ben banyoya geçtim ama banyonun yerlerinde ıslak ayak izleri vardı. Bende Karen'in ayak izidir diye çok fazla aldırış etmedim ve banyoya girdim.
Banyomu yaptım ve bornozu üzerime giyindim. Aynada kendime bakarken arkamda birini görür gibi oldum ve hızlıca arkamı döndüm. Döndüğümde arkamda kimse yoktu. Bende halisilasyon görmüşümdür diye kafama takmadım ve saçlarımı kurutmaya başladım. Saçlarımı kururttuktan sonra Karen'in yanına gittim.
"Linda bugün çok güzel bir gün olmasını istiyorum. Bugün sadece rahatlayalım ve kafamızı dağıtalım olur mu"
"Karen soğuk bir şaraba ne dersin"
"Hiç hayır demem doğrusu"
Üzerimizi giydik ve evden çıktık. Ormandan çıktığımızda önümüzde minik bir market vardı. Marketteki görevliden 2 şişe şarap istedik çalışan da bize poşete koyup verdi. Bizde dışarıya çıktık.
"Az kalsın unutuyorduk Linda köpeğe mama almadık"
İçeriye tekrar girdik çalışana mama olup olmadığını sorduk.
"Burada mama yok, ama ilerideki şehir marketinden alabilirsiniz"
"Peki teşekkürler"
Karen'le birlikte bir taksi çağırdık ve banka oturup gelmesini bekledik. Taksi geldiği gibi taksiye bindik.
"Nereye gideceksiniz"
"Şehir merkezine gideceğiz"
Yolda sakince ilerlerken ileride bir kaza olduğunu fark ettik. Kazada bir araba yanıyordu. Arabanın içinde bir kadın çığlık atıyordu. Bu olanlar şuanki pisikolojimi kötü etkiliyordu kadının çığlık atması o sesler gerçekten beni pisikolojik olarak çok etkiliyordu.
Tam oraya bakarken beyaz elbiseli 8 9 yaşlarında küçük bir kızın dikkatli ve gözlerini ayırmadan Karen ve bana baktığını fark ettim. Cidden çok rahatsız edici bakıyordu. Tam kıza bakarken göz göze geldik. İkimizinde bakışları bu neydi şimdi der gibiydi. Taksici birden direk hızlandı ve şehir merkezine geldik.
Arabadan indik, taksinin parasını verdik ve en yakın petshopa geldik. Köpeğin mamasını alıp çıktık. Tam çıkarken etrafa bakıyordum bir çocuğa çarptım.
Erkekler 2 kişilerdi. Biri çok tatlı güler yüzlü ve masumken, diğeri ise daha somurtkan ve daha soğuktu. Ama ikiside tip olarak çok tatlıydı. İkisinden de özür dileyip oradan gittik. Şansımıza onlar da çok kibarlardı.
"Linda şehir merkezine gelmişken biraz dolaşalım istersen kafan dağılır"
"Tamam olur Karen"
"Linda istersen bara gidelim"
"Karen farkındaysan elimizde şarap şişeleri var, evde daha rahat içeriz"
"Of peki Linda"
"Gel Karen sahil kenarında dolaşalım"
"Ay ben ne diyorum o ne diyor neyse tamam gidelim"
Biz Karen'le birlikte sahil kenarında dolaşırken saatin geç olduğunu fark etmedik ve hava çoktan kararmıştı. Daha geç olmadan bir taksi çağırdık ve eve gittik. Evin kapısında küçük bir not bulduk. Notta şöyle yazıyordu;
"Buraya gelmeyi siz seçtiniz ve cezasını da siz çekeceksiniz..."
"Karen bu ne şimdi"
"Bilmiyorum Linda sanırım buralardaki çocuklar bize şaka yapmaya falan çalışıyorlar"
İçeri geçtik ve hemen köpeğin mamasını verdik. Köpek çok acıkmış olmalı ki öküz gibi yiyordu. Bizde odamıza gittik ve üzerimizi çıkardık. Karen şarapları hazırlarken bende mısır falan patlattım şarabın yanında yenilebilecek en güzel şeyleri seçip masaya koydum. Karen'de televizyonu açtı bir film vardı onu izlemeye başladık. Film bittikten sonra şarapları alıp terasa çıktık ve gökyüzünü izlemeye başladık. Anormal derecede orman aşırı sessizdi. Biraz ormana bakiyim derken ormanın önünde kazadaki kızı gördüm. Biraz korktum
"Karen o kazada gördümüz kız orada"
"Ne nerede"
Diyip etrafa baktı
"Kimse yook"
"Nasıl, oradaydı"
Etrafa baktım gerçekten de kimse yoktu.
"Sanırım halisilasyon gördün boşver onu"
Karen elindeki bardağı yukarı kaldırıp
"Hadi sağlığına"
Dedi bende bardağı onunkine vurdum ve kafama dikledim.
Sabah kalktığımda orada uyuya kalmıştık heryerim ağrıyordu. Karen'i kaldırdım ve tam eve inecekken parşömen bir kağıt gördüm. Sorun şuki bizim evimizde bu ve buna benzer bir kağıt yok. Kağıdı elime aldığımda üzerinde büyük harflerle "SİZİ HİÇ SEVMİYORUM" yazıyordu."Linda buradaki çocuklar biraz fazla olmaya başladı ben yandaki evlere bakıcam"
"Tamam Karen bende seninle gelicem"
Hemen yanımızda iki tane ev vardı ikisininde kapılarını tıklattık ama hiçkimse yoktu. Kağıdı kimin koyduğunu bulamadan eve gittik. Evden içeri girdiğimizde, ev darmadağındı. Bu bardağı taşıran son damlaydı ve ev sahibini aradık. Ev sahibini aradığımızda burada 20 yıldır kimsenin yaşamadığını ve kimsenin burada ev tutmadığını söyledi. Telefonu kapattıktan sonra kapı çaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Ormanın İçindeki Sessizlik"
Horror"İki yakın arkadaş liseyi bitirdikten sonra üniversiteyi okumak için Japonya'ya giderler. Çok az bilinen ve neredeyse hiç tercih edilmeyen bir ormanın içinde çok güzel, herkesin rüyalarında ki gibi bir ev tutarlar. Fakat o ev onlar için rüyadan çok...