Gözümü açtığımda bu sefer annemin o saçma espirileri ile değil büyük bir sükunet ile uyandım. Aşağı indiğimde annem kahvaltıyı hazırlamamıştı. Bende bir kaç yumurta kırarak kahvaltımı yaptım. Saat 7:00'di ve kalkıp uyanışa katılmam gerekiyordu. Üstümü giyinmek için tekrar odama çıktım, siyah bir etek siyah balon kollu bir üst siyah bir şapka ve çanta en son olarak hardal tonlarında bir ayakkabı giyip çıktım;
Evden çıkıp tahta kapıyı kilitledim, her adım beni daha çok ağırlaştırdı, bu yolları babam sız çıkıyorum ama dönüşte hep birlikte olacağız. Yoluma devam ederken saçlarımın beyaz olması sebebiyle oldukça göz üzerimde yine Pare;
"Erda adam geleceğim dediyse gelir."dedi.
Gelecek zaten, fakat korkuyor insan.Neyse deyip yoluma devam ettim.Ve okulun kapısının önündeyim burayı bulmak epey vaktimi aldı doğrusu. Arkama baktım ama kimse yoktu, ne annem nede babam.Yeterince zaman kaybetmiş olmam sebebiyle içeri girdim ve yine tüm gözler üzerimde oldukça rahatsız edici bir durum. Yavaş adımlarla okulun basketbol sahasına 'UYANIŞ' ın gerçekleşeceği yere vardım. Elinde kağıtlar olan uzun boylu gözlüklü bir adam birkaç isim bağırıyordu. Yerime oturup adımın söylenmesini ve insanların gözlerini üzerimden çekmesini bekledim yaklaşık yarım saat sonra öğretmen olduğunu düşündüğüm uzun boylu adam;
"Eeeee Erda, Erda DEMİR"dedi.
Ayağa kalkan herkesi izledikleri gibi beni de adamın yanına gidene kadar izlediler. Adamın tam önüne geldiğimde bana baktı elindeki kağıtlara baktı ve;
"Erda DEMİR baba adı: Toprak anne adı : Yasemin doğrumu?" dedi .
"Evet evet doğru."dedim
Bana baktı, ve eliyle kırmızı kapılı bir yeri işaret etti. Nefes alış verişimi düzenlemeye çalışırken düşmeden yürümeye de çalışıyordum. Kapının önüne geldiğimde dünyalar benim olmuş gibiydi. Kapının kulbunu açtım karanlık beni karşıladı birkaç adım sonra elinde bir kaç belge ve kağıt olan bir adam bana döndü ve;
"Erda DEMİR ... Şöyle uzanmanı isteyeceğim"dedi.
"Şey benim annem ve babam bira sonra burada olacaklar. Acaba biraz bekleme şansınız var mı?"dedim.
"Üzgünüm ama süre yeterince az bu yüzden bekleyemeyiz hadi uzan ve kendini serbest bırak olur mu?"dedi.
İsteksiz bir şekilde uzandım ve dediklerini yaptım yatağın etrafındaki iğneler koluma battı. Seki ayrı iğne sekiz ayrı ırkı temsil ediyor. Babam da bu ırklardan birine mensup. Annemin dediği gibi yapıp sakin bir şekilde uzaklaşacak ve yarını bekleyeceğim çünkü sonuçlar yarın açıklanacak. Sekiz ayrı iğne koluma ve boynuma saplanırken tek düşündüğüm sonuçlardı. Biraz sonra ben bayılacak ve babam yanıma gelecekti adam saymaya başladı '1' derin bir nefes ve olabildiğince sakin kalmaya çalışan beynim '2' babamın gelmesini sabırla bekleyen bir kalp '3' sonuçlardan korkan aklım. Ve karanlık.
'Baba neyin var? baba iyimisin? ne oluyor ?neredeyiz? biz baba cevap ver! anne anne ne oluyor? Önümde yığılı 5 i geçik cansız beden iliklerime kadar işleyen korku annem ve babam sırt sırta ellerinde bir silah omuz omuz mücadele bir adam sesi tam duyulmuyor boğuk bir ses adam elindeki silahı kaldırıyor ve bir kurşun sesi...'
Korku ile karışık uyandım. "anne " başımda bir doktor vardı elindeki kağıtlara birde bana bakıyordu.
"Evet Erda hanım. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"dedi.
"Neredeyim ben buraya nasıl geldim?"dedim.
"Hastane desiniz okulunuzda birden bayıldığınız için buradasınız tansiyonunuz düşmüş fakat iyisiniz."dedi.
"Annem babam neredeler onlarla görüşe bilir miyim?"dedim.
"Tabi görüşebilirsiniz. Telefonunuzu hemşirelere söyleyip göndereceğim"dedi
Kafa sallayıp kabul ettim. Doktor odadan çıkarken beni yalnızlık ile baş başa bıraktığı için ona minnet duydum. Sırtımı yastığa dayayarak Pareye seslendim
"Pare?"dedim. Ve uzun bir sessizlik oluştu."Pare" dedim. Sessizlik. Neredesin Pare? niye ses vermiyorsun? Neydi bu rüya şimdi birden bire babam yanımda olacağını söylemişti neden gelmedi, işimi çıktı acaba yada yetişemedi mi?Neredesin baba?Ben bu düşüncelerin içinde ölüm kalım mücadelesi verirken içeri iki adam girdi. Kapıyı açtılar kalp atışlarım fazlasıyla hızlandı aralarından bir adam çıktı diğer ikisinden daha cüsseli bir adamdı. Önüme kadar geldi ve ellerini kavuşturdu bana baktı. Tiksintiden ziyade acır gibi baktı bana. Adamlara arkasını dönerek bir el işareti yaptı. Adamlar da bunu anlamış olacaklar ki dışarı çıktılar. Adam önüme oturdu ve birden söze başladı;
"Merhaba Erda benim adım Vedat babanın iş ortağıyım evde benden bahsediyordur muhakkak ben buraya sana kötü bir haber vermeye geldim bunu nasıl açıklayacağım hakkında hiç bir fikrim yok. -derin bir nefes alış- Erda bak güzelim bu gün baban ve annen bir arkadaşları ile buluşmaya gittiler fakat ...Fakat bir saldırıya uğradılar. Çok üzgünüm ama onları kaybettik."dedi.
"Ne? Ne demek kaybettik? Nasıl kaybettik? Hayır hayır olamaz böyle bir şey. Daha yanıma gelecekti, konuşacaktı benimle. Sen yanlış anlamışsındır ölmemişlerdir onlar"dedim.
Sonrasında ne dediklerini duyamadım zaten. O içinde bana bile yeri olmadığı halde annem ve babama koca bir yer ayarlayan, sırtını babasına dayayarak hayatta kalmaya çalışan dünyam bir anda gözlerimin önünden kayıp gitti. Koca bir hiç ve ben kaldık geriye. Görünüşe göre Pare'de yalnızlıkla baş başa kalmama izin vermişti. Üstümü giyinip odadan çıkarken bu sefer bana bakan gözler değil artık bana bakamayacak olan gözler rahatsız etmişti beni. Hastane den çıkmak için resepsiyonun önüne geldim. Bir şeyler söyledi tam olarak hatırlayamıyorum.Elime bir kağıt tutuşturdu kağıdı aldım ve oldukça yavaş bir şekilde dışarı çıktım. Yavaş adımlarla hayatın ağırlığıyla yürüyordum. Dünya neden bu kadar acımasız? Neden her zaman kazanan o?Niye her zaman canavarlar suçlu onları canavara dönüştürenler suçsuzdu? Adalet bu muydu?Sahi neydi adalet, asıl canavarların saadet içinde yaşayıp, masumların cezalandırlması mı?Neden hep beklenmedik anda beklenmedik şeyler başımıza gelir ki? Bir el birden kolumu tuttu beni geri çekti ve tam burnumun dibinden geçen korna sesi. Arkamı döndüğümde yüzünün yarısı örtülü benden epeyce uzun bir adam bana baktı ve;
"Öleceksin önüne bak"dedi.
Ölüm.. Ölmek nasıl bir his acaba? Ölüm nasıl bir his bilmem ama 16 yıllık hayallerini 16 saniyede öldürmek nasıl bir his çok iyi bilirim. Artık yutkunamıyorum bile evin yolunda ilerlemeye devam ediyordum ama birden yolu değiştirdim varacağım yer belliydi aslında ilerledim. Yaklaşık yarım saat sonra vardım, babamın salıncaklı ağacının yanına. Sakince oturdum salıncağa. Kendi kendimi sallarken göz yaşlarıma hakim olamadım dün babamın dediği gibi ağladım hıçkıra hıçkıra ama bu sefer kendi omuzlarımda ağladım. Ayağa kalktım ama bu sefer kendi elimi tuttum. Sırtımı da kendime yaslayıp eve gittim. Tahta kapı bana artık tabutun tahtasını hatırlatır oldu. Her adımım diğerinden daha yorgundu.
En sonunda annem ve babamın odasına geldim. Göz yaşı ve iç çekiş eşliğinde, bir daha uyanamayacakmış gibi derin bir uykuya daldım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Beyaz Yörünge
Fantasyİçinde yaşayan bir varlıkla aslında nesli tükenmiş bir ırkı tek başına ayakta tutmaya çalışan albino hastası genç bir kız. Hayat acaba ona en zalim tarafını mı yoksa merhametli tarafını mı gösterecek?..