7. BÖLÜM

56 5 6
                                    

***REFET***
Bora;
"Erda ne lan Erdal gibi" dedi.

Hay dilini eşek arısı soksun elimden geldiğince sert bir bakış attım. Yutkundu ve konuşmaya devam etti.

"Iıı şey öyle demek istemedim. Adının bir anlamı var mı?"dedi.

Erda beyazdı fazla beyazdı göz kamaştıracak ve iki kez bakmama sebep olacak kadar beyazdı. Farklı bir karakteri olmalıydı. Gelir gelmez şu yaşıma kadar yanında kimseyi göremediğim Afra ile yakın arkadaş olabildiğine göre farklı olmalıydı. Afra benimde arkadaşımdı herkesin arkadaşıydı aslında ama kimseyle yakın olduğunu görmemiştim. Onunla arkadaş olmak isteyen çoktu ama o bunlara izin vermezdi. Ne yaptı nasıl yaptı da daha gelir gelmez yakın olabildiler hala inanamıyordum. Afra biz 9. sınıftayken başlarda çok masum gözüküyordu Canan onunla arkadaş oldu bir süre baya yakındılar ama Canan onunla daha okulun 3. ayındayken sınıfta saçma sebeplerden ötürü alay etti. O zamana kadar sessiz bildiğimiz Afra Cananı rezil olmasına yetecek kadar dövmüştü o günden sonra kimse Afra' nın yanına gitmemişti. Yanına gidenler olsa da hiç tereddütsüz onları kovardı bu yüzden farklı olmalıydı. Bu kadar hızlı birbirlerine alıştıklarına göre. Beni bu düşüncelerden ayıran Erda' nın soruya cevap vermesi oldu;

"Evet bir anlamı var. Erda beyaz karınca demek ben bu hastalıkla doğunca babamda bu ismi koymak istemiş."dedi.

Beyaz karınca ha. Oldukça mantıklı bir isim babasını bir an tanımak istedim. Bora benim en yakınımdı şu hayatta içimi rahatlıkla dökebildiğim tek insan oydu benim aksime eğlenmeyi bilen ve çevresi çok geniş bir insandı. Yakışıklıydı benden 2 bilemedin 3 santim kısaydı. Bora derste can sıkıntısını Erda ve bana kalem batırarak geçiriyordu. Tam ana avrat sövmeye dönmüşken içeri 2 adam girdi. Erda' yı sordular ve müdürün çağırdığını söylediler. Bir terslik vardı bu işte bir şeyler içime sinmiyordu Pamir -çok küçüklüğümden berri ne yaparsam yapayım susturamadığım bir ses zamanla alıştım çok zamanla hatta neredeyse çocukluğumun yarısı gibi bir zamanla- konuştu ve;

"Bizim kıllı orangutanın -kast ettiği kişi müdür- ne zamandan beri böle iri yarı takım elbiseli adamları var. Refet olum bak bu işin içinde bir bok var haberin olsun benden söylemesi"dedi.

İçime su serptiği için minnettarım ona olaya odaklandım korkuyordum ama neyden bilmiyordum. Öfkeliydim ama neye bilmiyordum. Neden önemsiyordum bilmiyordum sadece öyle işte. Erda elini kaldırınca bende elini indirmesi için bir  hamle yaptım ama geç kalmışım gibi duruyordu. Adamlar Erda'nın yanına çoktan gelmiş ve çoktan Erda' yı kaldırmışlardı. Erda sınıfın kapısına doğru ilerlerken bende gidişini izliyor ve elimden geldiğince sakin kalmaya çalışıyordum 2. halkadanım  - Krolotlardanım - ve bu benim için oldukça büyük bir avantaj sağlıyordu. Erda sınıftan çıkarken Afra sınıfa girdi o arada Afra Erda ya bir şey söyledi ve Erda da ona cevap verdi sınıfta ses yoktu. Afra da şaşkın bakışlar içerisinde sınıfa girdi bir şeyler olduğunu o da fark etmiş olacak ki  bir müddet Erda' nın gidişini izledi. Aldığı cevap onu mutlu etmemiş gibi görünüyor. Yerine oturdu ama oturana kadar bir çok şey düşündüğü ortadaydı. Hocada o yaşta bu ve yarı kör hali ile bir şeylerin ter gittiğini fark etmiş olacak ki bir süre derse devam etmedi ve sonra kaldığı yerden tekrar anlatmaya başladı. Erda' yı düşünmeyi bırakıp uyukuya odaklanmaya çalışsam da uyuyamadım. Pamir;

"Lan niye uyumaya çalışıyon? Kız ne olacak bakmayacak mısın?"dedi.

"Bak bunlar devlet memuru olmasalar ellerini kollarını sallaya sallaya okula girip içerden öğrenci alamazlar yani korkulacak bir şey yok"dedim 

"Zaten devlet memuru olmalarından korkuyorum her yere giriş çıkış izinleri var." dedi 

Sorun şu ki  haklıydı malesef haklıydı.     

***Bir kaç saat sonra***

Okulun çıkış sesiyle çantamı aldığım gibi çıktım iyide nereye bakacaktım. Tabiki de müdürün odasına müdürün katına çıktım ve müdürün kapısını 2-3 kez tıkladım içeriden ses gelmedi bu sefer kapıyı açtım ve odada kimsenin olmaması beni daha çok korkutmuştu. Belki Erda onun yanına gelmiştir belki işleri uzamıştır ve müdür erken çıkmasına izin vermiştir. İyide sırtımda 2 tane çanta vardı. Biri benim diğeri de Erda'nın dı. Çantasını almadan çıkmasına izin vermemiştir herhalde diye düşündüm birden Pamir'in sesi geldi fakat bu sefer 17 yıldır duyduğumun aksine daha farklı ve değişikti;

"Ormana bak. Git ormana bak" dedi.


Hızla ormana doğru ilerlerken aklıma orada olmayacağı olmaması  gerektiği. Eğer oradaysa iyi olmadığını düşünmekten beynim ağırdı. Neden onu önemsiyordum neden ona bir şey olmasından bu kadar korkuyordum neyse. Adımlarım hızlanmanın aksine daha çok koşar gibiydi git gide hızlanıyordum. En sonunda kendimi koşarken buldum. Ormanın girişine geldim yanımda korkuyu da getirmiştim Pamir' den ses çıkmıyordu ve bu içimdeki endişenin artmasına sebep oldu ormana girdim.


Korku ve endişeyle karışık bir şekilde etrafıma baktım. Hiç kimse yoktu Pamir de yoktu ilerledim ilerledim ve yine bir şey bulamadım sırtımı bir ağaca yaslayıp soluklandım. Neredeydi kim neden onu götürmek istesin ki? Endişeden ellerim titriyordu. Kafamı ellerimle tutarak sakinleşmeye çalıştım. Biraz daha ilerledim umutlarım iyice tükendiğinde ormanın ilerisinden koşarak aşağı inen o iki adamdan birini gördüğümde saklanmaya çalışmama bile gerek kalmamıştı çünkü adam zaten beni görmemişti. Adamın geldiği yola doğru ilerledim.


Adımlarım eskisine göre oldukça yavaştı ve bu sefer endişeden daha çok korkuya sahip olmuştum. İyice ilerlediğimde güpegündüz uluma sesleri vardı. İyice korktum biraz daha ilerledim.


Karşıma iki büyük kurt çıktı. 2 Adamın üst üste gelmesinden daha büyük 2 kurttu. Ulumaları kesildi birden bana döndüler ecel teri denen şeye şu ana kadar inanmazdım. Olduğum yerde kas katı kesildim. Erda o 2 kurdun bacaklarının arasındaydı ona zarar vermektense koruyorlar mış gibiydi iyide neyden?  ve  neden? Erda' yı almadan gitmeyecektim ama ölmek planlarımın arasında yoktu. 


Kurtların her ikisininde boynunda tasma vardı. Tek problem beyaz ve mor gözlü olanın tasmasında yazan yazı tüylerinin beyaz olması ve güneşin tepede olmasından dolayı okunmuyordu ama siyah olanın boynundaki yazı zor da olsa okunuyordu.  Ne yazıyordu kafamı olayın şokuna rağmen az da olsa kımıldattım ve yazıyı okumaya çalıştım fakat Erda'nın üstünden ayaklarını çekip sanki almama izin veriyorlar mış gibi davrandılar. Hadi ama kime bir kurt bir şeyi alması için izin verdi de sizde bunu anladınız öyle boktan bir anın içindeydim ki tarifi yok. Erda'yı kucağıma aldım.


Cildi  fazlası ile kızarmıştı kucağıma aldığımda kaşının üstündeki kanayan bir yara olduğunu fark ettim. Cildi kızarmış ve kafası kanıyordu. Gitmeliydik tam olarak küçücüktü minicik bir kızdı zayıf olmasının yanı sıra teni sebebiyle daha küçük gözüküyordu ilerlerken arkamı döndüm ve beyaz olan kurdun tasmasını okuyamadığım için siyah kurdun  tasmasını  okuyabildim.


P-PA... PARE  evet  PARE  yazıyor....

Siyah Beyaz YörüngeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin