Kedi

53 8 13
                                    

"Kaan."

"Efendim?"

"Bodrum'a gidelim mi?"

"Nereden çıktı ki şimdi."

"Bilmem... Küçükken gitmiştim, çok güzeldi. Seninle daha güzel olurdu."

İstersen şimdi gidebiliriz Bodrum'a. İki bilet parası var evde.

Sen gittiğinden beri hiç şehir dışına çıkmadım. Çıkmak istemedim. Başka yerlerde sesini duyamam diye korktum. Sana uzak kalmaktan korktum. Belki de saçmalıyorum, bilmiyorum.

Bugün işteki ilk günüm. Senin bana şans dilediğini hissediyorum. Fakat dilediğin şans pek işlememiş gibi. Dışarıda sağanak yağmur var. Üstüne bir de soğuk hava. Vestiyerin üstünden ceketimi aldım ve evden çıktım. Kafe eve çok uzak değildi. Yaklaşık on beş dakikalık yürüme mesafesindeydi. Ben o mesafeyi koşarak beş dakikada bitirdim. İçeri girdiğimde kafe yeni açılmıştı ve bir çalışan dışında kimse yoktu. Çalışanın kim olduğuna dikkat etmemiştim. "Günaydın." deyip kapının önüne çıktım ve sigaramı yaktım. Birazdan o da benim yanıma geldi ve "Günaydın." dedi. O çalışan, yakın arkadaşın Zeynep'ti. Benden bir dal sigara istedi.

"Kadınlar sarı filtre içer mi?" dedim şakayla karışık.

"Sigara sigaradır." dedi o da. Ardından sigarayı verdim ve konuşmaya başladık.

"Hayat nasıl gidiyor?" diye sordu bana.

"Dümdüz devam. Senin hayatın nasıl?"

"60 liraya kafede çalışıyorum. Nasıl olabilir?"

Hafifçe güldük ikimizde. Daha sonra sigaranın külünü yere atıp bir soru sordu bana.

"Konusunu açmak istemem ama... Cenazeye neden gelmedin?"

Doğru ya. Aklımdan silmeye çalışıyordum. Ama yine bir şekilde beynimin içinde olaylar tekrar canlandı. Tüm o acı dolu anlar. Beynimde yer almasını istemeyeceğim anılar. Seni salonda baygın görüşüm, karanlık hastane koridorları, mosmor olan göz altların... Hepsi birer birer aklıma geri geldi.

"Kabullenemedim." diyebildim titrerken sesim.

"Ben de kabullenemedim. Ama yine de cenazesine gittim. En azından gelmeliy..."

Cümlesini kestim.

"Onun benden sonsuza dek gidişini hiçbir şey yapmadan izlese miydim?"

Sustu. Ben de sustum. Daha sonra sigarasını yere attı ve içeri geçti. Ben de son kez içime çektim dumanı ve izmariti ileriye doğru fırlattım.

On beş dakika boyunca ikimiz de hiç konuşmadık. Daha sonra bir adam, elinde çantasıyla içeri girip bir kahve istedi. O adamın peşinden de dün kafede olan iki çalışan geldi. Günaydın dediler bize ve tezgahın arkasına geçtiler. Çalışanlardan erkek olanının adı Emre, kız olanın adı da Aysu'ydu. Yakalarında yazıyordu adları.

"Patron geldi mi?" diye sordu Emre heyecanlı bir şekilde. Zeynep ile ben kafamızı salladık. Yaklaşık beş dakika sonra kafede oturan adam parasını ödeyip kalktı. Hemen peşinden de Emre ile Aysu arka taraftaki odalardan birine geçti. Geçerken de Zeynep'e "Bizi uyar. " dedi. Odaya geçip kapıyı kapattılar. Bir süre sonra ise duymayı pek tercih etmediğim sesler yükselmeye başladı odadan. "Buna katlanamam." deyip dışarı çıktık Zeynep ile.

Aradan yarım saat geçti. Bu süre boyunca kafeye kimse gelmedi. Biz de dışarıda sigara içmeye devam ettik. Emre veya Aysu bizi içeriye çağırana dek sigara içip konuştuk. Konuşmadığımız süre boyunca neler yaptığımız gibi konuları konuştuk. Ardından Emre bize seslendi. Biz de içeri girdik. Beş dakika sonra elime bir hamburger tutuşturdular. Bir de adres. Kapının önünde duran motora binip adrese hamburgeri teslim ettim. Döndükten beş dakika sonra tekrar bir telefon geldi. Yine hamburgaer istiyorlardı.

"Buranın hamburgerini seviyorlar galiba." dedim Zeynep'e. O da gülümsedi. Sonra da elime hamburgeri tutuşturup adrese yolladı. Akşama kadar böyle devam etti. Her adrese gidip geri gelişimde kafe daha da kalabalıklaşıyordu. Senin çalıştığın zamanlarda kafede benim dışımda iki-üç kişi anca oluyordu. Saat akşam 6 gibi başka bir kurye geldi.

"Sen eve gidebilirsin kanka." dedi bana. "Mehmet ben bu arada." diye de ekledi sonradan.

"Ben de Kaan." dedim. Daha sonra kafeden çıktım.

Yağmur sabahki kadar yağmıyordu. Şanslıydım. Ara sokaklardan eve yürüyerek döndüm. Eve vardığımda senin hoşgeldin deyişini duyuyordum. Boynuma sarılışını hissediyordum. Tam unutmak üzereydim sana olanları. Aynada kendime sorduğum sorunun cevabını bulmak üzereydim. Öldüğünü unutmuştum. Kanserden öldüğünü.

"Kaan, ben galiba öleceğim."

"Saçmalama Nil. Yaşayacaksın. Benimleyken ölmene izin vermiyorum."

"... Belki bir kedi yavrusu olurum. Seni bulur, bacağına sürtünürüm. Kendine engel olamazsın, eve alırsın beni. Tekrar beraber yaşarız..."

"Nil ağlatma beni."

"... Yine bana sarılıp uyursun, yine beni öpebilirsin."

"Nil..."

"Ama yemeğimi masanın üstünde yemek isterim. Sana bakarak."

Önceden Söylediğin Tüm ŞeylerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin