"Hazır mısın?"
"Olmaktan başka seçeneğim var mı? Artık dayanamıyorum. Lütfen bitsin. Ya-" Yutkundu. "Ya bu da işe yaramazsa? Ne yapacağım ben? Bununla yaşayamam."
"Böyle şeylerin senin için mantıklı olmadığını biliyorum. İnanmıyorsun. Ama yaşadıklarımıza bir baksana. Hangisi mantıklıydı sence?"
Paslı çelik kapı gürültüyle açılınca ikisi de bakışlarını oraya çevirdi. Etraftaki tek ışık kaynağı masanın üzerindeki büyük beyaz mumdu bu yüzden ancak dört beş saniye sonra yanlarına geldiğinde kim olduğunu anladılar. Bu peder olmalıydı. Uzun cübbesi ve eski deri çantası da böyle söylüyordu. Onlara doğru bir adım atacakken ayağı yerde duran boruya takıldı. Sinirle bir tekme savurdu ancak boru en fazla 20 santim öteye gitti. Sonra hiçbir şey olmamış gibi çantasını masanın üzerine koydu.
"Oh, sonunda gelebildiniz. İyi misiniz? Endişelen-"
"Hanginiz?" dedi peder buz gibi sesiyle. O, korkuyla arkadaşına baktı. Gülümsediğini görünce omuzlarını dikleştirdi. "Benim." Peder alnını kırıştırarak kafasını salladı. Mumu ve çantayı kenara çekti. Masaya kocaman bir daire çizdi ve eliyle O'na uzamasını söyledi.Çantasından çıkardığı ip ile ayaklarına sıkıca birkaç düğüm attı. "Bunu yapmak zorunda mısınız?" Zaten yeterince gergindi, bu onu daha çok germişti. Peder kaşlarını çattı. "Bana anlattıklarınıza göre evet, zorundayım. Bırakın da işimi yapayım. Eğer istemiyorsanız sizi zorla bağlayamam fakat başarısız olursak sizin yüzünüzden oluruz. Bana paramı her türlü vermek zorundasınız." Gözlerini kapattı, tek kelime daha etmedi. Bir bildiği vardır herhalde, diye düşündü. Tişörtünün yukarıya doğru sıyrıldığını ve tenine ıslak bir şeyin değdiğini hissetti. Peder fırçayla garip bir sıvı sürüyordu karnına. Huzursuz oldu. Kalkmak istedi. Arkadaşı durumu fark etti. Elini tutup ortamı yumuşatmak için pedere sürdüğü şeyin ne olduğunu sordu. Peder kafasını bile kaldırmadan "Domuz kanı." dedi. İkisi de şok oldu. "Ne diyorsunuz siz?!"
Peder zoraki küçük bir kahkaha attı. "Şakadan da anlamıyorsunuz siz. Sadece mürekkep." Adam o kadar ürkütücü biriydi ki insan kanı dese bile inanırlardı.***
Karnına yazdığı veya çizdiği her ne ise bitirdiğinde O'na bir şeyler içirdi ve koklattı. "Miden bulandı mı?" Tiksinerek kafasını çevirdi. "Evet kusabilirim şu an." Peder, "Güzel..." dedi ve ek olarak canının yanabileceğini söyleyip ağzını bantladı.
Onların dua sandığı sözleri tekrarlayarak masanın etrafında dolaşıyor, arada eğilip onun vücuduna üflüyordu. Mumu söndürdü. Her yer zifiri karanlıktı artık.
O, acıyla çığlık attı. Arkadaşı çakmağını çıkarıp hemen mumu yaktı "Ne oluyor?" diye bağırarak. Bulundukları rutubetli depo aydınlanınca gözlerine inanamadı. Peder denen manyak O'nun karnını kesiyordu. "Ne yapıyorsun? Kafayı mı yedin?!"
"Sadece işimi yapıyorum lütfen mumu söndürün."
"Hayır böyle anlaşmamıştık defol buradan! Görmüyor musun canının yandığını? Uyuşturmamışsın bile!"
"Siz de bana böyle anlatmamıştınız. İşime daha fazla karışacaksanız siz gidin." O ağlıyordu. Bunu görünce öfkesi bin kat arttı. Pederin yanına gitti, eşyalarını çantasına tıkıştırdı. Peder durması için uyardı. Ama o durmadı. Peder bir eliyle onu iterken diğer eliyle de masaya bıraktığı neşteri tekrar eline aldı. Üzerine yürüdü. Sırtını soğuk duvara çarptığında anladı ki bu adam onun sonu olacaktı. Kendini değil O'nu düşünüyordu. O'na zarar vermesine izin veremezdi. Pederle arasında bir adım kalmıştı. Bir neşteri tuttuğu eline baktı bir de gözlerine merhamet dilercesine. Evet artık emindi ölecekti. Hem de O'nu kurtaramadan. Peder çok yavaş hareket ediyordu acele etmesine gerek yoktu, onu köşeye sıkıştırmıştı zaten. Aniden ensesinde keskin bir acı hissetti. Ne olduğunu anlayamadan kendini yerde buldu.O, elinde pederin ayağına dolanan belki de evren tarafından gönderilen boruyla baygın bedeninin başında duruyordu. Arkadaşının kendini görmesini bekliyordu. Sonunda gördü. "İyisin değil mi?"
"Ben, evet iyiyim de sen... Sen nasıl? Bağlı değil miydin? Ama nasıl?" Elindeki boru yere düştü. Kim bilir kaç saniye yuvarlandı. Sahi bağlıydı nasıl kurtulmuştu? Hatırlamıyordu. "Bilmiyorum." Geri geri gitmeye başladı. "Bilmiyorum. Bilmiyorum. Bilmiyorum!" Arkadaşı onu durdurdu, kollarını gövdesine sardı. "Öğreneceğiz, birlikte..."...
Dipnot: Bu aslında ilk bölümümüz değil ilerleyen bölümlerden bir kesit. Hiçbir şey anlamadığınızı düşündüyseniz bu çok normal. Ama ön yargılı olmadan önce asıl ilk bölümü bekleyin derim. Sevgiler!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İsimsiz
General FictionKitap gerçekten isimsiz. Konuya en uygun isim bulana kadar...