-Düzenlendi-
Luna Holly'nin Ağzından
Bay gerizekalıyla yaptığım konuşmadan sonra yaklaşık beş dakika yerimden ayrılamamıştım. Kalbim göğüs kafesimden çıkacak gibi atmıştı ve bu başıma çok nadir gelen bir şeydi.
Karanlık koridora çıktığımda daha dikkatli bir şekilde, ellerimle duvarları yoklayarak ilerlemiş ve yolumu bulmuştum. Ana salona çıktığımda ilk işim Beatric'e Astrid'i bulup bulmadıklarını sormak olmuştu ama o cevap vermek yerine bana bağırıp beni yanından şutlamıştı.
Ve şimdiyse yaptığım tek şey umutsuzca okulu turlayıp Astrid'i aramak ama bulamamaktı.
Bahçeye çıktım sonra. Yavaşça ayaklarımı sürüyerek.
"ASTRİD!" diye bir çığlık kaçtı dudaklarımdan. Ama sanırım karşımdaki görüntü sadece bir çığlıkla anlatılamayacak vaziyetteydi.
Ve ben oturup sesim kısılana kadar haykırsam da bu görüntü açıklanamaz, anlatılamazdı.
Kanlar söğüt ağacının altın rengi gövdesinden toprağa doğru süzülüyor, sarıyı kırmızıya boyuyordu. Gümüşi yapraklar bir bir dökülüyor, toprakta ki kanı örtmeye çalışıyordu ama kan yapraklara da bulaşarak kendini daha çok belli ediyordu. Ve söğüt ağacının dalları birer mızrakmışcasına havaya dikilmiş, üstünde Astrid'i taşıyordu.
Daha doğrusu Astrid'in parçalanmış bedenini.
İntihar...
Astrid intihar etmişti!
Gözyaşlarım benden bağımsız dökülürken kan kırmızısı toprağa, bir feryad yankılandı şehirde.
Bir annenin kızı için döktüğü çığlıklar. Beatric'in çığlıkları.
"KIZIM!" dedi.
"PRENSESİM."
"MELEĞİM!"
Beatric koştu sonra ağaca. Dallara dokunup teker teker kopardı onları. Kızının ölümün sebeplerini parçaladı.
Kanlar içindeki Astrid'i kucağına aldı. Okşadı saçlarını. Bağrına bastı.
Ama hiçbiri Astrid'in gözlerini açmadı.
Müdire yanında beyazlar giymiş iki kişiyle koşarak geldi. Astrid'in baş ucuna geçti. Bir şeyler söyledi. Beyazlar içinde ki iki kadında elindeki mavi bir şeyi Astrid'in tam kalbine koydular.
Sonra olanlar daha feciydi.
Beatric kriz geçirmiş bir şekilde insanlara saldırıyor, muhafızlar onu engellemek için güçlerini kullanıyor ve kadınlar Astrid'i okula geri sokuyordu.
Kısaca 2 saatin sonunda kendimi okulda birkaç günlüğüne daha misafir olurken buldum.
---
Gözlerimi araladığımda saat 3'e geliyordu. Terden yüzüme yapışmış olan saçlarımı kulağımın arkasına ittirdim yavaşça ve ayağa kalktım.
Bugün okulda ki 5. günümdü. Ne yazık ki Astrid'in durumu sürekli olarak kötüye gidiyordu, bu yüzden de eve gidemiyorduk.
Gözlerimi ovuşturup odamdan çıktım. Nefes almam gerekiyordu.
Sessiz adımlarla koridorları geçtikten sonra dışarı çıktım. Derin bir nefes alıp arka bahçeye geçtim.
O günden sonra ağaç eski görkemini kaybetmişti.
Altın sarısı gövde tamamen kırmızıya dönmüştü ve üstünde ne bir dal ne de bir yaprak kalmamıştı.
Kısaca kıpkırmızı bir kütük parçasına dönüşmüştü.
Biraz çiy düşmüş olan banka oturdum sonra ağaca bakan. Kollarımı birbirine doladım.
Ağaç öldüğünden beri yağmurlar kan olarak yağıyordu. Beyaz olan ne varsa kızarıyor, o günün bir hatırasına dönüşüyordu. Doğanın intikamına...
Yaklaşık 5 dakika sonra arkamdan kuru yaprakların ezilme sesi geldi.
"Ne yapıyorsun bu saatte?" dedi ve bankın boş kısmına oturdu.
Yeşiller bu sefer bana baktı.
"Sen ne yapıyorsan onu." dedim umursamaz bir tavırla.
Çünkü hey, neden tersle miyim?
"Ablanın durumu kötüleşmiş." dedi ellerini sıkarken.
"Şaşırmadım."
Bana baktı. Uzunca...
Sonra önüne dönüp başını eğdi.
Konuşmadı, konuşmadım, konuşmadık.
Baya bi' süre.
"Nasıl yapıyorsun?" diye fısıldadım geceye doğru.
Omuz silkti bende bilmiyorum demek istercesine.
Ayağa kalktı. Bana döndü ve ellerini uzattı benim şaşkın bakışlarımın altına.
"Bir şeyler kötü gittiğinde her zaman dans ederdim. Bu dansı bana lütfeder misiniz peri kızı."
Kıkırdayarak elini tutup ayağa kalktım. Bir eli elimi yavaşça kavrarken diğer eli belimde yerini aldı.
Ve sonra gözlerine baktığımda farklı bir şeyler gördüm. İçerde can çekişen bir şeyler.
"Sence ağaç ne zaman eski haline döner." diyerek fısıldadı enseme doğru nefesi tenimi titretirken.
"Asla eskisi gibi olamayacak biliyorsun değil mi?"
Kafasını eğdi.
"Belki her şey düzelir Afeta. Bilemezsin."
Gözlerimi hızlıca gözlerine diktiğimde ellerimizi ayırdı ve ağzına hayali bir fermuar çekerek uzaklaştı.
"Belki..." dedim ardından.
Yanımda olursan.
---
Yağmur atıştırmaya başlarken dediğini yapmak için ağaca çıktım.
Ellerimi kırık dal parçalarına yerleştirdim usulca.
Gözlerimi kapattım. Rüzgarın tenimle sevişmesine izin verdim. Toprağı hissetmek istedim.
Gözlerimi açtığımdaysa ağacın kırık dalının dokunduğum yerinde yeniden yeşermiş bir dal gökyüzüne yükseldi ben ne olduğunu anlamadan.
Afeta.
Yaşam veren...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEMENTLER OKULU: GÜÇ KEŞFİ/ Ara Verildi.
Fantasy#30 Element/21.05.2021 Ondan hiçbir şey beklenilmeyen Luna yaşadığı evin sığıntısı olarak yaşamına devam ederken bir gün beklenilen saf kanın üvey ablasının değil kendisi olduğunu öğrenir. Kendisini başarısız bulanların arasından ayrılır ve kendini...