Spor Salonu

1K 45 20
                                    

Ağlamamak için dudaklarımı ısırıyordum ve o tanıdık metalimsi tat ağzıma yayıldı. Kan. Neden ağlamak istediğimi ben de bilmiyordum. Belki etrafımdakilere, belki de kendime sinirliydim ama tek bildiğim ağlamak ve sesim kısılana kadar bağırmaktı.

Okulun spor salonunun ortasında dizlerimin üstüne çökmüş öylece duruyordum. Coğrafya dersine girmemiştim, ve yokluğumu fark ettiklerini bile sanmıyordum. Fark edecek tek bir kişi vardı, o da Derin'di. Derin güzel bir kızdı ve bazen neden benimle takılmak istediğini anlamıyordum.

Belki de bana acımasındandı bu, ama sanmıyordum. Duyguları bana gerçekçi ve içten geliyordu. Derin yaşamayı seven birisiydi, duygularını her zaman sonuna kadar yaşardı.

Sevindiğinde, üzüldüğünde onu tanımayan bir insan bile bunu hemen fark edebilirdi veya ben ona o kadar çok alışmıştım ki onun ne yaşadığını tek bir bakışta anlayabiliyordum. Bu da kendi çapımda kurduğum denklemlerimden biriydi.

Bunları düşünürken spor salonun kapısının kapanma sesi kulaklarımda yankılandı. Hemen ayağa kalktım, kendimi toparladım ve gülümsemeye çalışarak arkamı döndüm. Evet, dediğim gibi bu Derin'di. Sarı dalgalı saçlarını örmüştü ve bana doğru endişeyle geliyordu.

"Hey sen iyi misin? Coğrafya dersinde yoktun, her şey yolunda mı?" dedi ve gözlerini büyütüp ağzını düz bir şekile sokarak bana baktı.

Hayır, hiçbir şey yolunda değil, çünkü annem ve babam ben küçük yaştayken trafik kazasında öldü. Şimdi amcamların yanındayım ve onlar bana bakabildiği kadar bakıyorlar, ama lise bittiğinde beni kovacaklarından eminim.

Hayır, iyi değilim. Çünkü varlık ve yokluk arasındaki o çizgide kaybolmuş gibi hissediyorum, insanların beni görememesini seviyorum ve buna hiçbir itirazım yok ama bir yandan da yalnız ölmekten korkuyorum senin de beni bırakıp gitmenden korkuyorum.

Tabii ki bunların hiçbirini söyleyemedim ve bütün duygularımı her zamanki yerlerine içime attım ve Derin'e doğru yürüyüp güldüm ve bu seferki içtendi "Evet, gayet iyiyim bir sorun yok." dedim. "Tamam ne olduğunu sorgulamayacağım ve dediklerine inanmış gibi yapacağım. Şimdi bu pis ter kokulu yerden çıkabilir miyiz lütfen?" koluma girdi ve beni çekiştirerek spor salonundan çıkardı.

Çok klasik bir hayatım vardı. "Hani şu okula 'Yeni çocuk gelecek' dedikodusu vardı ya hatırlıyor musun?" dedi ve başımı sallayarak ona cevap verdim. "O çok konuşulan çocuk coğrafya dersinde geldi. Çocuk gerçekten çok yakışıklı, haydi sınıfa gidelim."

***

"Hadi ama çocuk yakışıklıydı" dedi ve bana yine gözlerini büyüterek baktı. "Pek sayılmaz, artık şu çocuğu gündemimizden çıkarabilir miyiz? Lütfen." Derin başını salladı ve el sallayarak arabasına doğru uzaklaştı.

El sallamasına karşılık verdim ve o arabasına binince otobüs durağına doğru yürümek için yola koyuldum. Kulaklığımı ve telefonumu çıkardım, şarkı seçmek için bakınıyordum ki birine çarptım. Kafamı kaldırıp baktığımda bu gündemimiz olan o çocuktu, haydi ama bu ne kadar klişeydi.

Göz göze gelmiştik ve mavi renk gözleri nefes kesiciydi. Gözlerimi gözlerinden kaçırdım ve aşağıya baktım "Pardon." dedim ve yürümeye devam edecektim ki elini uzattı ve "Tan" dedi. Bende elimi uzattım ve "Doğa" dedim. Bana gülümsedi ve bu sefer kendisi yürümeye başladı ilk başta ne olduğunu anlayamadım. Sonra omuz silktim ve kulaklığımı takarak yürümeye devam ettim

***

Yengem yemeğin hazır olduğunu evde bağırarak duyurdu ve yatağımda uzanıp okuduğum kitabı bırakıp mutfağa geçtim.

Yengem pek iyi bir aşçı sayılmazdı. Yaptığı köfte daha tam pişmemişti bile ama tabiki itiraz edemiyordum, evet pek sert insanlar değillerdi, ama pek de sevecen sayılmazlardı. İhtiyaçlarımı karşılarlar, okul dışında gerekmedikçe benimle konuşmazlardı ve bu zaten benim için sorun değildi, bunlar alışık olduğum şeylerdi. Hatta görünmez olmadığım ve fark edildiğim ortamlardan genelde kaçmak istiyordum.

Herkes yemeğini bitirdikten sonra yengem ve amcam mutfaktan çıkmışlardı, bende bulaşıkları yıkadım ve odama geri döndüm. Garip bir şekilde yatağıma uzanıp gözlerimi kapadığımda aklıma ilk gelen şey Tan oldu.

Mavi gözlerine baktığında insan içinde kayboluyordu, gülüşü o kadar güzeldi ki insanın içini ısıtıyordu. Belki kabul etmiyordum ama gerçekten de yakışıklı biriydi ve şu her kızın hayal kurarken istediği tipik erkeklerdendi. Gözlerim yorgunluktan ağırlaşmaya başladı ve benim de tek istediğim uyumaktı, kendimi uykunun huzur verici o rahatlığına bıraktım.

Mavimsi.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin