{3}

305 37 7
                                    

Tam bahçeden çıkacağı sırada kendime gelip onun gibi hızlıca yerimden kalkmış hızlı adımlarla yanına gitmiştim. Neden yapıyordum bilmiyordum ancak içimde engel olamadığım bir şey onun yanında olmamı söylüyordu bana. Yanına vardığımda ince bileğini kavramış kendime doğru dönmesi için yavaşça kendime doğru çevirmiştim minik bedenini.

Ne yapıyordum, kafam yerinde miydi, bana ne oluyordu bilmiyordum ama hiçbir şey umrumda değildi. Yarı açık ağzı ile şaşkınlıkla bana bakarken bileğini bırakmış ona sıkıca sarılmıştım.

Kulağına eğilip gözlerimi sıkıca kapatmıştım, derince kokusunu içime çektikten sonra ise sesinin meleklerin sesi kadar güzel, kuşların cıvıltısı kadar narin, ve bir yağmur sesi kadar huzur verici olduğunu söylemiştim. Evet tüm bunlar düşünmeme vakit tanımadan bir anda çıkmıştı ağzımdan. Ona güvendiğimi, başarabileceğini söylemiş ve onu kendimden yavaşça ayırmıştım.

Vanilya kokuyordu. Jaemin'in sürmesinden nefret ettiğim ancak her gün inatla sürdüğü için bir şekilde alıştığım keskin kokusunun aksine huzur vermişti bana bu koku.

Ani sarılışıma ve sözlerime şaşırmış olacak ki ilk başta dilini yutmuş gibi yüzüme bakakalmıştı. Ardından adeta güneşi kıskandıracak kadar parlak olan gülüşünü bırakıp teşekkür etmişti. Hâlâ gülerken kafasını önüne eğmiş pembe saçlarının hafifçe esen rüzgarda savrulmasına izin vermişti.

Bir süre daha kafası yere eğik gülerken gözleri tekrardan saatim ile buluşmuş 7 dakikası kaldığını görür görmez boynuma atlamış defalarca teşekkür etmiş ardından benim de başaracağımı söyleyerek sınav alanına doğru yönelmişti.

Belki bir daha göremeyecektim onu ancak hayatımın en güzel anlarıydı o yaşadıklarım.

Sınavdan çıkmıştım. Kurtulmuştum sonunda tüm yükümden.

Sanki tüm şarkıyı çalarken, notalara basarken aynı anda anıları da çıkarmış tüm yükünü boşluğa bırakmıştım o gitarın. Aynı zamanda içimden de bir bir gitmişlerdi.

Tüm sınavım boyunca, sınavdan çıktığım anda, sınava girene kadar o minik bedenin sesi dönüp durmuştu aklımda.

Ne not, ne okul, ne sınav düşünmeden çalmıştım o şarkıyı. Başından beri çalıştığım şarkıyı değil. Beynimin içinde yankılanan minik bedenin söylediği şarkıyı. Engel olamamıştım, kendiliğinden çalmıştı parmaklarım. Engel olamamıştım ama pişman da değildim. Gereksiz bir şekilde kadar da huzur dolmuştu içim.

Sınav alanından çıkıp gitarı kılıfına koymuştum. Derin bir nefes alarak bir elim çıkış kapısında diğer elim gitarın kılıfının sapında koluma atmak için duruyordu.

Bu durumda nasıl görebilirdim ki tam kapının önünde duran o bedeni. Hem ikimizde önümüze dahi bakmıyorduk. Bir anda kapıyı yüzüne çarpmıştım işte.

Ah, aptal kafam. Karşımda minik bedeni yerde oturmuş görünce ne yapacağımı şaşırmış hemen elimi uzatmıştım. Hızlıca elinden tutarak kaldırmıştım onu.

Kafasını yere eğmişti ancak çoktan aklıma kazınmış uzun paltosunu, gözlüklerini, pembe saçlarını görünce anlamıştım onun bugün birlikte şarkı söylediğim o çocuk olduğunu.

Paltosundaki tozları temizledikten sonra kafasını kaldırmış kısa bir süre de olsa gözlerini üzerimde gezdirmişti. İnanamamış gibi gözlerime bir daha bakmıştı. Sonra yine o gülüşünü sunmuştu. İçimi ısıtan gülüşünü.
Tüm içime huzur dolduran o gülüşünü...

Tüm bunların olduğu sırada çoktan sınavdan çıkmışların oluşturduğu kalabalıktan, kapıdan uzaklaşmış girişin hemen yanındaki heykelin yanına geçmiştik.

Ben hâlâ endişeli halde ona bakarken o gülümsemeye devam etmiş ve defalarca sormama rağmen usanmadan iyiyim demeye devam etmişti.

Sonunda elini uzatarak "Renjun." demişti. Ben adını aklımın tüm köşelerine yazarken eli havada kalmış ve yüzüme sorar biçimde bakmıştı.

"Jeno. Jeno ben de." hızlıca elimi uzatmış ve narin ellini sıkıca tutmuştum.

Gözüm kısa bir süreliğine ellerimize takıldığında elindeki morluğu tekrar görmüştüm. Bu sefer daha belirgin duruyordu. Güneş elinin üzerine vurduğundan olmalıydı.

Ellerimiz hâlâ birbirine kenetli iken morluk olan elini avucuma almıştım. Hareketime şaşırmıştı ama elini çekmemişti.

butterfly effect ° norenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin