Bir gün. Her şeyi bırakıp gitmeme bir gün. Her şeyi unutmama bir gün. Chanın beni unutmasına bir gün. Kardeşlerime kavuşmama bir gün. Anılarımı terk etmeme bir gün. Mutluluğumun bitmesine bir gün. Bunların hepsine bir gün kalmıştı.
Ve ben şuan o güne uyanıyordum. Şuan tam şuan zamanı durdurmak isterdim. Bu bir gün hiç bitmesin isterdim. Fakat zaman bizi hiç dinlemeden akıp gidiyor. Ardında bıraktığı kırık kalplere bile bakmıyor.
Telefonuma gelen mesaj beni daha mutlu hissettiğim dileklerimin gerçekleştiği bir rüyadan uyandırdı. Gözlerimi açtım ve tavana bakmaya başladım. Artık ne olacaktı? Gerçekten gidecek miydim?
Bunları düşünürken bir mesaj sesi daha gelmişti. Kafamı yanımdaki komidine döndürdüm elimi uzatıp telefonu elime aldım. Açtığım gibi gelen ışık ile ilk önce gözlerimi kapatmış ardından bir kaç kırpmayla alışmaya başladım. Felixten iki mesaj gelmişti. Hemen kilit ekranını açıp mesajlara girdim.
Civcivim
Seungmin ara beni!
Hadiii!
Mesajlardan çıkıp aramalara girdim ve Felixe tıkladım. Bir kaç çalıştan sonra açıldı. İlk açıldığında Felixin gülme sesi duyulmuştu eminim Changbin ile birlikteydi.
-Alo?
-Ah alo? Seungmin? Sonunda uyandın!
-Evet özür dilerim. Sorun neydi?
-Hemen giyinip dışarı çık. Okulumuzun yanında hep gittiğimiz o kafede bekliyoruz. Hadi çabuk ol!
Ben bir şey diyemeden Felix telefonu yüzüme kapatmıştı. Gitmek hiç istemiyordum fakat arkadaşlarımla son bir gün geçirmek güzel olabilirdi. Bir süre sıcak yorganımın altında kalmış ardından kalkıp rutin işleri halledip bavulumun yanına geldim.
Çoktan kıyafetlerimi bavuluma yerleştirmiştim. Zaten çok fazla yoktu kıyafetlere para harcamayı sevmezdim. Beyaz tişört kot ceket kot pantolon giymiştim. Evden çıktığım gibi yüzüme çarpan rüzgarla gözlerimi kapattım. Son kez mahalleme bir bakış atmıştım. Bir süre bekleyip otobüse binip okula gitrim.
Okulun önünde inip sağ tarafa yürümeye başladım. Bir süre sadece ayaklarıma bakarak yürüdükten sonra sonunda kafamı kaldırıp etrafa baktığımda kafeyi geçtiğimi fark ettim. Geriye yürüyüp kafenin kapısına geldim.
İçeri girmeden önce dışardan içeriye bakış attım. Bütün grubun bir masada toplanıp konuştuğunu gördüm. Ve tabikide o yoktu. Olmazdı tabi son zamanlarda onu görmezden gelmiş beni bir kenara çekip soru sorduğunda bile rahat bırakmasını söyleyip ondan kaçmıştım. Hatta yetmezmiş gibi okul çıkışında elimi tutup beni sürüklediği için tokat bile atmıştım.
İçeri derin bir nefes aldıktan sonra girdim. Hepsinin bakışları bana dönmüş ardından ayağa kalkıp sarılmıştık. Hepsinin yüzü gülüyordu sanki bugün son günümüz değilmiş gibi. Yada belki de beni üzmemek için böyle davranıyorlardı.
-Harika o zaman toplandığımıza göre günümüze başlayabiliriz. Sahile gidiyoruz.
Dediklerini yapıp ayağa kalkmış ardından Changbinin kesinlikle abisinden çaldığını düşündüğüm arabasına binmiştik. Aslında itiraf etmeliyim yol boyunca Hyunjin ve Jisungun kavgasını izlemek beni güldürmüştü. Her ne kadar kavga etseler de ardından sınıftaki herkesin arkasından dedikodu yapmaya başlamışlardı.
Sonunda sahile vardığımızda arabadan inip sahile doğru gittik. Bir süre sahilde dolanmış ardından sıkılıp ayakkabılarımızı çıkarıp sahilin kumunda oynamaya başlamıştık. Jeongin nerden bulduğunu asla bilmediğimiz eski bir top getirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~SKY~ Chanmin
Kurzgeschichten!✔!Her zamanki gibi parka gitmiştim ama bugün bir değişiklik dikkatimi çekmişti.