Sunshinelix
şirket işi nasıl gitti?
beğendiler mi?Felix tekrar mesajları kontrol etti. Hayır, Hâlâ yazmamıştı. Ve Felix yazalı iki saat olmak üzereydi.
Nefesini bırakarak telefonu kapattı. Çok sıkılmıştı. Chan da mesajlarını hâlâ görmüyordu. Muhtemelen daha şirkette olmalıydı. İşleri uzun sürmüştü belki de, ya da öyle bir şeyler. Ne yaptıkları hakkında bir fikri yoktu o yüzden pek tahmin yürütemiyordu.
Başını arkasındaki duvara yaslayarak elindeki bardağın pipetiyle oynamaya başladı. Ne zaman biterdi ki? Felix belki akşam yanına uğrar diye düşünüyordu. Kutlamak için, ya da teselli için. Şimdiyse günü tek kapatacakmış gibi gözüküyordu.
Eli istemsiz tekrar telefona gitti. Telefonun sesi açıktı oysa, ama ekranda bildirim görmediği halde bile Felix yine uygulamaya kadar açıyordu zaten. O yüzden pek fark etmiyordu. Akışını yeniledi. Yeni bir mesaj olmadığı kanıtlanmıştı, tebrikler.
Nefesini bırakarak parmaklarıyla masada ritim tutmaya başladı. Çalan şarkıya kendince eşlik ediyordu.
Şarkı ona çok tanıdık geliyordu. Ama nerede dinlediğini çıkartamamıştı. Yakın bir zamanda dinlediğini anımsıyordu sadece. Ritim tutmayı bırakarak müziği görebilecekmiş gibi yukardaki hoparlöre baktı.
Ah, tabii ya. Sonunda zihninde uyuşan anıya erişince rahatlayarak önüne döndü. Geçen gün oynadığı oyunda çalıyordu. Şu sıralar mvp oyunlara sarmıştı, hep böyle müzikler kullanıyorlardı. Rahatlatıcı bir müzikti.
"Mesaj alınmış sanırım."
Felix solundan gelen sesle o tarafa döndü, yüzünde hafif bir gülümseme vardı. Chan? Ne ara gelmişti?
Dediği şeyi algılayınca şaşkınlıkla telefonuna yöneldi. "Ah, mesaj mı attın? Deminden beri de elimde oysa, tam bıraktığım anı kollamışsın."
Felix telefonuna ulaşıp ekranı açtı. Ama bildirim yoktu. Bu sırada Chan gülerek kaşlarını çatarken onu düzeltti.
"Hayır, ondan bahsetmiyordum." Elini kaldırmadan yukardaki hoparlörleri işaret etmişti, "Müzik."
"Müzik?"
Felix tek gözü sorgulama bakışıyla kısılırken önce ona, ardından gösterdiği yere döndü. Bir süre sonra fark etmişti.
Ah, demek müzik oradan..
Gülmeye başlarken başını eğdi.
"İyi ki şu an zihnimi okuyamıyorsun."
Chan anlamamıştı. Kısık gözleri üzerinde dolanırken yanındaki sandalyeyi çekti. Ona dönük oturup kolunu da masaya yaslamıştı.
"Şarkıyı tanımadığını söyleme bana. Daha dün beraber dinledik."
"Sadece bir kere."
İkisi de sitemle birbirlerine söylendiler. Felix hâlâ gülüyordu. Chan da başını iki yana sallarken güldü.
"Pekâlâ," diye konuyu dağıttı Felix, "O halde anlaşma devam sanırım?"
"Şüphen mi vardı meleğim?"
Felix başını eğerek anında bozulan bakışlarıyla ona baktı. Chan ise durumdan eğlenir bir şekilde gülümsüyordu. Felix bir şey diyemeden Chan ayağa kalktı ve bileğini yakaladı.
"Hadi, gidelim."
"Ne? Nereye?" Felix aceleyle çantasını sırtına atıp telefonunu alırken söyledi. Bir yandan Chan onu çekiştirdiği için paniklemişti. "Ne bu acele?"
"Marketler kapanmak üzere."
Felix anlamayarak ona döndüğünde Chan fark ederek devam etmişti, "Evde şampanyam kalmadı. Şampanya olmadan kutlama yapmayı düşünmüyorsun herhalde, değil mi mon amour?"
"Çabanı takdir ediyorum ama ne şampanya kültürün seni fransız yapıyor ne de biz sevgiliyiz, le sot."
Kafeden çıktıklarında adımları biraz daha yavaşlamış, Chan da elini bırakmıştı. Hava karanlıktı. Kalabalık sayılabilecek sokakta beraber yürümeye başladılar.
"Hmm, fransızca bilmeni beklemiyordum." Chan dudakları büzülüp kaşları havalanırken söylemişti. Felix omuz silkti. "Paslanmışsın, Sherlock. Açık kitap olaylarına ne oldu?"
Chan sadece güldü. Işık onlara yandığı zaman kavşaktan karşı köşeye yürümeye başlamışlardı. Geniş meydandan, oranın en büyük marketine doğru yürüyorlardı. İki katlı olan marketin her zaman bol müşterisi ve birçok malzeme çeşidi olurdu.
Felix karşı kaldırıma ulaştıklarında sessizliği bozdu, "Kafede olduğumu nerden biliyordun?"
Chan bunu sormasına biraz şaşırmış gibi gözüküyordu.
"Tamam, hemen havaya girme o kadar da gizemli değilsin. Her çarşamba aynı kafede oturuyorsun."
Felix gözlerini yuvarlarken güldü. Geri ona döndüğünde iddialı bakıyordu, "Biri programımı ezberlemiş sanırım."
Chan abartılı bir ciddiyetle başını salladı. "Ne zaman nerede sana ulaşabileceğimi bilmeliyim, Sunshinelix.'' Ardından ona dönmüştü, ''İşe yaradı ama?''
Felix düşünerek dudaklarını büzerken başını sallamıştı. Sonra gülerek ona döndü.
''Müziği çalmaya ikna ettiğine inanamıyorum. Bana mesajla yollasan da yeterli olurdu aslında, ama enteresan olmak zorundasın.''
''Aslında,'' diye araya girdi Chan, ''Pek ikna ettim denemez. Muhtemelen biz çıktığımız sırada sistemlerine kimin sızdığını bulmaya çalışıyorlardı.''
''Ne?''
Felix kaşlarını çattığında Chan gülerek omuz silkmişti. Felix biraz sonra gülerek başını çevirdi. ''Şimdi daha da enteresan oldun.''
Chan sırıtarak ona doğru eğildi, burnu kulağına sürterken fısıldamıştı, ''Ama hoşuna gidiyor.''Felix huylanarak ona döndü. Market kapısının önüne geldikleri için durmuşlardı. Chan'ın yüzü çok yakınındaydı. Gözleri onun üzerinde dolanırken, Chan kolunu Felix'in omzu üzerinden uzatıp kapıyı araladı.
Kapıyı itmek için harcadığı güç sırasında Felix'e daha da yaklaşmak zorunda kalmıştı. Felix, aralarındaki mesafe milimlere inmek üzereyken aniden kendini geri çekti ve arkasına dönüp markete girdi.
''Beni çikolata reyonunda bulursun.''
Söyledikten sonra bir daha ona dönmeden marketin içinde kaybolmuştu. Chan bir süre öyle kaldı. Ardından toparlanıp o da gülerek markete girmişti. Evet, bulurdu.
xo
şu an resmen 20 okuyucum ve total 1K okunmam var oha bu kadar ünlü olmayı hiç beklemiyodum
dikkat ısırılma tehlikesi
bu yazar sizi ısırabilirçok şımardım konu tıkanmasa uzatırdım fiki lol
ama sonraki bölüm final, üzgünüm ;(
iki dk ya yüklüyom onu da kaybolmayın yazdım çoktan***mon amour, sevgilim demek
le sot da aptal demek
google translate den baktım ben de yorulmayın diye yazim dedim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spotify [chanlix]
FanfictionChan şehrin farklı yerlerinden geçerken şarkı önerileri bırakarak insanların günlerini güzelleştirdiğine inanıyordu. Felix ise onunla aynı şehrin sokaklarında dolanan bir gençti ve bıraktığı çoğu kağıda o denk geliyordu. ~> eğer siz de spotify kulla...