"Felix sana bir şey diyeceğim ama hemen abartmak yok her şeyi, tamam mı?" Felix telefondan kafasını kaldırdı. Ryujin de aynı şekilde. Ryujin gözlerini kıstı. "Dur tahmin edeyim, kilo verdin?"
Chan başını iki yana salladı. "Aksine iki kilo almışım." Ryujin güldü. "Sorun yok belli olmuyor."Felix kaşlarını çattı. "Konudan saptık ne diyecektin?"
Chan iç çekti, sıkıntıyla. "Ben aşık oldum." Felix gözlerini büyüttü. "Oha! Kime?" Ryujin, Felix'in sorusuna kafa salladı. "Evet, kime?"
Chan gülümsedi. "Chaeyoung'a."Ryujin alkış tuttu. "Yakışıyorsunuz! Tebrikler Chan abi!"
Felix göz kırptı. "Chaewon'a haber vereyim, anında yapsın aranızı." Chan gözlerini büyüttü. "Saçmalama! Sen karışma ben halledeceğim."Felix omuz silkti. "Sen bilirsin."
Ryujin kaşlarını kaldırdı. "İstersen bu kızla arkadaş olabilirim. Sana haber de veririm bir şekilde." Chan başını iki yana salladı. "Şimdi menfaat için onunla arkadaşlık kurmuş olacaksın, istemem öyle bir şey." Chan ggöz kırptı. "Sağol yine de kız kardeşim!"
...Kafede çıkan tartışma üzerine kendi arkadaşını dizginlemek için ayağa kalktı Chaeyoung. Elindeki sandalyeyle kavga ettiği kişiye yürüyen arkadaşının koluna yapıştı. "Yapma!" dedi Chaeyoung, Chan ile aynı anda.
O sırada tüm kafeteryadaki sesler kesildi. Herkes şaşkınlıkla Chan'e bakıyordu, kimse neden bu kavgaya dahil olduğunu anlamamıştı bile. Chaeyoung hâlâ dizginlemeye çalışıyordu arkadaşını."Dur lütfen!"
Chaeyoung'un yalvarışı üzerine arkadaşı içindeki sinirle "Git Chaeyoung!" diye bağırdı ve sertçe itti Chaeyoung'u. Güçsüz bedeni, itilmenin etkisiyle adım adım geriye gitti Chaeyoung'un. Çok aralarında mesafe olmamasına karşın koluyla tuttu kendisini Chan.
"Dur artık Jeon Jungkook!" diye bağırdı Chan.
Evet, Chaeyoung'a çok fazla değer vermesine rağmen onu iten Jungkook ve son zamanlarda nedensizce arası açılan Mingyu kavga ediyordu.
Chan gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Rahatsız etmemek adına ilk önce kolunu Chaeyoung'dan çekti. Ardından sakince konuştu. "Aranızda ne geçti kimse bilmiyor, ama siz çok yakındınız. Birbirinize karşılık sandalye fırlatmaya temezzül edecek kadar ne geçti aranızda? İkinize de yakışan hareketler değil bunlar. Herkes biliyor ikinizinde ne kadar iyi olduğunuzu."Chan, Jungkook'un yanına gidip sakince elindeki sandalyeyi alıp yerine koydu. "Sakin ol." Ardından Mingyu'nun yanına gidip sakince konuştu. "Atakları başlayabilir, git buradan Mingyu."
Mingyu kafa sallayıp sakince kafeden çıktı. Chan de Jungkook'un koluna girip kendisini bir sandalyeye oturttu. "Sakin ol sen de."Jungkook hâlâ burnundan soluyordu. Sessizlik olduğundan beri herkes masalarına dağılmıştı bile. Kimse ilgilenmiyordu şu an. Jungkook derin bir nefes aldı. Elleri titriyordu. "Olamıyorum Chan, o her an sinir hastalığımla dalga geçip duruyor!"
Siniri gözyaşlarına dönüşmüştü sanki. Jungkook sinirden ağlamak üzereyken Chan ayağa kalktı. "Tuvalete git ve yüzüne su çarp Jungkook."Chan tüm bu olayları düzeltirken, Chaeyoung'un gözleri üzerindeydi ve Chaeyoung daha yeni gözlerini Chan'den alabilmişti. Tabii gözleri normale döndü ama kalbi değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parfume 💢 rosé + bang chan ✔
FanfictionFarklı bir ülkede tek bir koku bıraktılar zihinlerinde. Ve bu koku, onları başka bir ülkede buluşturdu. Chaeyoung'un parfümü, kısmetinin kapılarını açmıştı. 2021 | duestrade© 「@monoita」 ↪ Wattpad'de ki ilk BangSé kitabıdır.