Oya sabahın ilk ışıklarıyla kalktı hemen giyindi ve saçlarını tarayıp ördü taç gibi kafasının üstünde gezdirdi ve örgünün ucunu iki üç tokayla tutturdu. Ellerini gökyüzüne kaldırdı ve Allah'a bütün kalbiyle şükretti. Mutfaktan sürahisine su doldurup camın önüne koyduğu çiçeklerini sonra büyük hortumu çıkarıp bahçesini suladı. İşe gitmek için bahçesinin önünden geçen hanımlarla kısa sohbetler etti ve evine girdi. Marzo Bey uyanmış karşısında duruyordu.
_Çünaydın Oya Hanıım
-Ha hah ha İlahi Marzo Bey sabah sabah beni güldürdünüz.
-Buna çok sevindi ama siz neden güldü anlamadı ben?
-Günaydın diyecektiniz çünaydın dediniz fakat üzülmeyin ben alıştım hatta seviyorum bile böyle konuşmanızı.
-Siz çay seviyor bende içmek bu gün size ekmek kızartmak üstü yağ bal nefis.
-Hayır Marzo Bey kolunuzdaki dikişler henüz alınmadı. Siz oturun ben ekmek kızartırım hem köyden gelen baldan da tabağa koyarım dedi ve buzdolabını açıp bal kavanozunu çıkardı. Kahvaltı sırasında Oya Hanım ya Marzo Beyin konuşmalarını düzeltiyor yada tatlı kahkahasıyla gülüyordu. Oya hanım masayı toplarken Marzo Bey yardım etmek istemişti.
-Lütfen yapmayın siz daha iyileşmediniz.
-Benim bir kol dikiş var öbür yok çalışabilir dedi ve sağ kolunu kaldırıp pazusunu sıktı. Ne deyiyse ne yaptıysa Oya Hanıma dinletemedi ve odasına gidip yatağına uzandı elindeki kitabı okumaya başladı. Elektrik süpürgesinin sesini duyunca kalktı ve yavaş hareketlerle ceketini giydi çünkü gürültüyü hiç sevmiyordu sonra da evden çıktı gitti. Nergis Hanım onu giderken görmüş Oya'nın yanına gelmişti.
-Oyacığım bir kahve içeriz diye gelmiştim ama senin de işin varmış, hadi ben sonra gelirim artık.
-Yok canım öyle şey olur mu? Ben de çok yoruldum bir kahve içersem bana da iyi gelir.
-Senin İtalyan kiracın nerede?
-Evden çıktı gitti.
-Nereye gitti peki ?
-Adama her gittiği yerimi soracağım Nergis, nereye isterse oraya gitsin.
-Ayol ne gamsızsın güçlü kuvvetli adam ben senin yerinde olsam bunu kimseye kaptırmazdım.
-Böyle şeyler ayıp Nergis bir daha söyleme lütfen.
-Ay tamam söylemem dedi Nergis ve burnunun ucundan ona doğru baktı.
Nergis Hanımın gözü koltuğun yanındaki sepetin içindeki örgüye kaymıştı.
-Oya yine ne başladın sen?
-Bir yelek yapayım dedim malum önümüz kış sıcacık giyerim. Nergis oturduğu yerden kalkıp örgüyü aldı dizine koydu ve iyice inceledi.
-Benim yeşil ipime bu örnek gider mi arkadaşım bir koşu eve gidip onu alsam da sen bana bu örneği başlasan olur mu?
-Olur tabi sen şişle ipliği getirene kadar bende şu iki dolabın üstünü silerim. Nergis salondan çıkınca koridorda bir kaç saniye düşündü ve merakına mani olamamış kendini Marzo Beyin odasında bulmuştu. ''Oo şu meşhur ışıklı masa bu demek ki, ay bu adamın bir öğrenciden bile daha çok kalemi var, ne kadar temiz ne kadar düzenli bir adam, yoksa burayı Oya mı temizliyor? '' diye kendi kendine konuşurken Oya kucağında Marzo Beyin katlanmış kıyafetleriyle karşısında duruyordu ve iki kadın birbirine şaşkınlıkla bakmıştı.
-Nergis sen ne arıyorsun burada? Hani şiş ve iplik getirecektin?
-Daha önce hiç ışıklı masa görmedim ki çok merak ettim, hazır o adam yokken bir bakayım dedim.
-Hemen çıkalım buradan çünkü Marzo Bey izinsiz odasına girilmesinden pek hoşlanmıyor.
-Sen niye onun odasına girdin?
-Ben onun yıkanan eşyalarını getirdim buraya bırakıyorum hadi sende evine git yarın gelirim sana şu örneği başlarım çünkü şimdi yemek yapmam lazım. İçinden de ''Neden bir açıklama yapıyorum ki '' diye geçirdi. Nergis isteksizce evine gittikten sonra Oya hemen mutfağa girdi ve yemek yapmaya başladı. Hava yeni kararmaya başlamıştı ki mutfaktaki işini bitirip salona geldi ve saate baktı, saat yediyi gösteriyordu. '' Allah Allah bu adam nerede kaldı? '' diye söyleniyordu çünkü onu merak etmişti sonra perdelerini çekti ve ışığını yaktı. Karnı çok acıkmıştı '' Gelince birlikte yeriz'' diye düşündü ve tek başına yemekten vazgeçti koltuğa uzandı. ''Aman amaan belimde ne kadar ağrımış bütün işleri bir güne sığdırmasam olmazdı sanki '' dedi ve başının altına bir kırlent koydu saate tekrar baktı düşünürken uykuya daldığının bile farkında değildi.
Marzo Bey eve geldi elindekilerini mutfağa bıraktı, ayakta durdu evin içini dinledi ne bir televizyon sesi ne de dikiş makinası sesi geliyordu ''Yoksa Oya Hanım evde yok mu? '' diye düşündü salonun ışığının yandığı aklına geldi ve oraya gitti. Oya Hanım koltukta uyuyordu. Marzo Bey kendi odasından bir battaniye alıp geldi ve onun üzerine örttü. Karşıki koltuğa oturdu, dikkatlice bakmaktan çekindiği kadının yüzünü ve her yerini gözden geçirmeye başladı.
Ooo siz ne kadar güzel bir kadın, dudaklar gül renginde, yanaklar pespembe, burnunuz çok tatlı, beyaz becerikli elleriniz var. Saçlarınızı hep örüyorsunuz keşke bir de saçınızı salmış ve savurmuş bir şekilde görebilseydim. Böyle düşünürken birden o kıpırdayınca Marzo Beye sanki Oya Hanım içinden geçenleri duymuş gibi geldi ve kıpkırmızı oldu.
Bu normal mi ? Ben aşık olmak istemiyor o zaman kalbim çok açıyor dedi ve odasına gidip yatağına uzandı fakat Oya Hanımın o hali gözünün önünden gitmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir İtalyan'la Aşk ( KİTAP OLDU )
RomanceAşkı ararız düşünürüz peşinden koşarız fakat yakalayamayız yada o kişiyi bulamayız fakat unuttuğumuz anda birden kalbimizde bitiverir. Nasıl gizli gizli kalbimize süzülüp yerleştiğini anlayamayız fakat aşk bedenimizi sarar ve kalbimizi hatta ruhumuz...