bisikletlerimize binmeden eve gidiyorduk.
çimlerin üstünde çok koştuğumuz için terlemiştik ve bisiklet sürerken hasta oluruz diye yürümeye karar verdik. bisikletlerimizle birlikte gecenin bir vakti boş sokaklarda yürüyorduk tae hyung'la.
aramızdaki sessizlik beni geriyordu. yola çıktığımızdan beri hiç konuşmamıştık. bir şey mi oldu diye düşünüp durdum ama aklıma hiçbir şey gelmiyordu. sanırım yorulmuştuk?
ortamdaki gergin havayı dağıtmak için söze girdim.
"yıldızlar pek belirgin değildi şansımıza bu gece hyung." dedim büzdüğüm dudaklarımla. tae hyung'un bakışları gökyüzünden gözlerime ev sahipliği yapmış "aslında yıldızlar baya vardı jungkook, gökyüzüne baktığına emin misin?" demişti.
benimle dalga geçiyordu her zaman ki gibi işte!
"hyung, dalga geçme. ciddiyim ben, hiç yıldız yoktu neredeyse. ve sen, sen gökyüzüne baktığına emin misin?" dedim çatık kaşlarımla birlikte.
o ise gülerek "emin değilim jungkook ve bu emin değillik beni mahvediyor." dedi.
"ne? hyung? iyi misin?" dedim. çünkü; dediği şeylerden hiçbir şey anlamıyordum. karmaşık konuşuyordu ve sinir bozucu.
"geldik, hadi git." dedi.
tae hyung söylemese eve vardığımızı farketmeyecektim. gitmek istemiyordum. bu gece çok eğlenmiştim ve sonlanmasını istemiyordum. tae hyung'tan ayrılmakta istemiyordum.
"bize gelsene?" dedim aklımdaki düşüncelerle paralel bir şekilde.
başını iki yana sallamış "bu gece olmaz, yarın gelirim olur mu bebeğim?" demişti. yorgun görünüyordu, ısrar etmemiştim.
"pekala. gidiyorum ben, dikkat et giderken ve eve gidince mesaj at. unutma sakın. iyi geceler." dedim boynuna sıkı sıkı sarılarak.
sanırım sarılmamı beklemiyordu çünkü birkaç saniye sonra ellerini belime koydu. benim gibi biri sarıldı diye şaşırması çok doğaldı tabii.
"günaydın aptal." dedi gülerek.
"gidiyorum ben ve çok üzgünüm bana aptal dediğin için, eve giderken düşünüp ağla ve yokluğumla sınan, pis kaba hyung." demiştim eve doğru yürürken.
"tramboline dikkat et, eve girene kadar buradayım ben."
tramboline çıkarak bir iki kez sıçramış en sonunda odamdaki açık cama tutundum. odama sessizce girmeye çalışmak çok ama çok zordu.
başarmanın verdiği gururla gülümsemiş yolun kenarında bisikletle duran hyung'uma doğru el sallamıştım.
"git hadi! dikkat et kendine. lütfen." dedim el sallarken.
gülümseyerek kafasını eğmiş ve beni binlerce soru işaretlerinde bırakacak cümleyi söyleyerek gitmişti.
"bu gece yıldızlar gökyüzünde değil gözlerindeydi jungkook. her zaman ki gibi yıldızlarla kaplıydın."