18

3.2K 288 111
                                    

uzandığım yatağımda bir sağa bir sola dönerken sıkıntıdan kafayı sıyıracaktım. hiçbir şey yapmıyordum, telefona bakmak bile işkence gibi geliyordu artık. sabah kalkıp okula gidiyor, eve geldikten sonra ise ödevlerim varsa yapıyor yoksa ise yatağa uzanıp tavanımla bakışıyordum.

tae hyung'ların evine gittiğim gecenin üzerinden 1.5 ay geçmişti ve bir daha hiç görüşmemiş, konuşmamıştık. bu sürede tae hyung, üniversite sınavına girmişti.

ben ise; 11. sınıf olmanın avantajlarını yaşıyordum. sınava çalışmıyor, rahat rahat oturuyordum. sınav senesine bir senem kaldığı için kendime sorumluluk yüklemek istemiyor, relax takılıyordum.

bir nevi kendime verdiğim bir tatildi, bir senelik bir tatil.

uzandığım yatakta sabit dururken camdan gelen sesle irkilerek bakışlarımı sese yönlendirdim. bahçede gördüğüm bana bakarak gülümseyen tae hyung'la şaşırmış, bekletmemek için hızlıca yataktan kalktım.

"tae hyung?" demiştim soran bir tınıyla.

"aşağı iner misin jungkook? lütfen?" dedi nazikçe. hızlıca başımı sallamış sandalyemde asılı olan siyah hırkamı giyerek anneme tae hyung'un geldiğini ve dışarı çıkacağımı söyledim.

nefes nefese kapıyı açtığımda bakışlarımızı birleşmiş ve ayrılmamıştı. birkaç dakika boyunca birbirimizi izlemiştik.

"b-ben sana bir şey söyleyeceğim jungkook." demişti tek nefeste. zorla başımı sallamıştım.

"ben, senden çok ama çok fazla hoşlanıyorum, biliyorsun. ikimizde zıt karakterelere sahibiz ve bu bizi biz yapan şey." dedi yeri izlerken.

gülümseyerek izliyordum onu, biliyordum birbirimize kavuşacaktık. ayrılığımız son bulacaktı.

"b-ben gidiyorum jungkook."

dediği şeyle gözlerim dolan dolmuştu.

"n-ne? ne diyorsun tae hyung?" dedim sinirle.

"basketbol oynuyorum biliyorsun ve.." dedi yutkunarak "tokyo'dan burs geldi, bir hafta önce." dedi dolan gözlerime bakarken.

"ve sen beni bırakıyorsun?" dedim soran gözlerle. gözlerini gözlerimden çekmişti.

beni bırakıp gidecekti. beni terk edecekti, tae hyung olmayacaktı artık.

"n-neden bize bunu yapıyorsun? ben sana hiçbir şey yapmadım tae hyung, özür dilerim. lütfen gitme, lütfen." dedim boynuna sıkı sıkı sarılırken.

ellerini belime sarmış "basketbol oynamayı ne kadar sevdiğimi biliyorsun jungkook, böyle bir teklif gelmişken geri çeviremezdim, özür dilerim." demişti gözyaşları boynumu ıslatırken.

"tokyo'ya gitmem aramızdaki bağı bitirmeyecek jungkook, görüntülü konuşuruz, ben seni her gün ararım. yemin ederim ararım. gece yatmadan önce, sabah kalktığım.." gülerek cümlesini tamamladı "ve belki tuvalette işerken."

"ve jungkook, bana üstündeki hırkayı verir misin? bende kalsın." demişti yalvarırcasına. başımı onaylama amaçlı sallamış üstümdeki siyah hırkayı çıkararak koluna astım.

boynuna sıkı sıkı sarılıyorken "ne zaman gidiyorsun?" diye sordum, "yarın sabah 9'a uçağım." diyerek yanıtladı beni.

boynumun sağ tarafını, daha sonraki konumu sol tarafını, en sonunda ise adem elmamı öpmüştü.

gözyaşlarımı durduramazken ellerimi ensesindeki saçlarına daldırmış yüz yüze gelmemizi sağladım.

"çok hoşlanıyorum." dedim dudaklarımı dudaklarına bastırırken.

üst dudağını, iki dudağımın arasına alıp emerken gözyaşlarımı akıtıyordum. öpüşüme karşılık verirken belimdeki kollarını sıkılaştırmış, dudaklarımızın arasındaki savaşı derinleştirmişti.

"ben senden çok ama çok fazla hoşlanıyorum, taehyung."

defect ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin