Fazlaca itaatsizliğim yüzünden okuldan atılmıştım. O konuyu radyo meselesiyle karıştırmayacağım. Belki başka zaman.
Bir sene kadar önce Tennesse'de yaşıyordum. Ailem çiftçilikle uğraşıyordu. Okuldan atılınca çiftçilik yapmaya, işlere yardım etmeye zorlamışlardı. Hafta içi ahırda ve kümeslerde saç beyazlatıp haftasonları pazarlara veya sağa sola süt, peynir, et gibi şeyler satmaya gidiyordum.
Bir hafta sonu, Tennesse'nin biraz daha elit bir semtine süt satmaya gittiğimde bir adamla tanıştım. Orası da apayrı bir mesele. Neyse bişeyler oldu ve bana yemek teklif etti. Zaten süt ve süt ürünleri ağırlıklı beslenmekten haşat olmuş midem farklı şeyler görme fikrini duyar duymaz mutlulukla guruldadı ve benden önce adamın peşine takıldı.
Evi Disney Land hayalleri kuran küçük çocukların oraya gidebilen çocuklara baktıkları imrentiyle bakacağım bir evdi. Bizimkiyle arasında uçurum kadar fark vardı.
Güzel bir öğlen yemeği, akabinde bir tatlıdan sonra oturup uzun uzun resim yaptım. Evin her yeri besteler, fırçalar, tuvaller, müzik aletleri ve sanatsal mobilya, biblo tarzı şeylerle doluydu. Piyanosunun başına geçip bir kaç tuşuna bastığımda gözyaşlarımı daha fazla içimde tutamamıştım. Burası benim için adeta cennetti. Duygu yoğunluğundan ağlıyordum.
Bana her hafta sonu oraya gelmemi, orada istediğim her şeyi yapabileceğimi söyledi. Satmam gereken her şeyi alacak, fazla fazla para verecek, aldıklarının da süt kaynaklı ürünler yapan fabrikalara bağışlayacaktı. Onun deyişiyle benim gibi sanat aşığı birinin yıldızının çamuru temizlenmeli ve gökyüzüne çıkarılıp parlamasına izin verilmeliydi. Önünde adeta secde ettim.
3-4 ay kadar bu şekilde devam ettik. Ben her hafta sonu oraya gidiyordum. Ömrümde görmediğim kadar lezzetli şeylerle tıka basa doyuyor, üstüne üstlük özgürce resim de yapabiliyordum. Bunun yanında ufak tefek kostüm tasarımları da yapıyor ve amatör baladlar yazıp bana az biraz çalmayı öğrettiği piyanoyla küçük güfteler yapıyordum. Evet ücretsiz piyano dersleri de veriyordu.
Bir akşam Raymond'ın hararetli telefon tartışmasına şahit oldum. Telefonu kapattığında benden evdeki ankesörlü ev telefonumuzun numarasını istedi. Verdim. Ailemle konuşup kendini tanıttı. Tennesse'de babadan kalma bir çiftliği olduğunu, aslında Brooklyn'de yaşadığını, orada çok çok büyük bir kilise olduğunu, beni de kiliseyi göstermek ve pazar günü ayinlerine götürmek için sadece haftasonlarına mahsus yanına alıp alamayacağını sordu. Ailem de hemen kabul etti tabii. Sonra olayın aslını bana anlattı.
Pazar günü program yapan eleman istifa etmiş. Ertesi gün de program saati boş kalmış. Bana programa geçip geçemeyeceğimi sordu. " Elbette hayır. " dedim. Ama içimde bastıramadığım ve kontrol edemediğim bir ses " Seni aptal! Hayatının fırsatı önünde duruyor sense orada öylece oturuyorsun. Bu küçük fanustan çıkıp büyük denizlere açılmalısın. Brooklyn'i merak etmiyor musun? " diye aklıma sinsice süzüldü. Raymond'ın özel jetine binip " Brooklyn'e " uçmaya başlayınca, sanki karakterim kırıldı ve bir bedende iki kişi olduk. İstemsizce, Raymond'a fikir değiştirdiğimi ve programa çıkacağımı söyledim.
Halbuki rezil olacağımdan adım gibi emindim ve çıkmak istemiyordum. Ama bedenimin kontrolü içimdeki diğer karakterin elindeymiş gibiydi. Programa çıktım. Harika geçti. Hem çok eğlendim hem özgüvensizliğim kırıldı. Bir saat boyunca ses tellerim iç sesimin elindeydi. O ne isterse onu söylüyordum. Eğlenceli konulardan konuşuyor, saçma geyik muhabbetleri yapıyordu ve program, önceki elemandan daha fazla reyting yapmıştı.
Yedi sekiz ay boyunca bu böyle devam etti. Ben bir yandan Raymond'ın tuttuğu özel öğretmenlerden çizimle ilgili teknik dersleri alıyordum. Sürekli yazıyor olduğum ve program esnasında her tür şarkıyla iç içe olduğumdan hit şarkı nasıl yazılır, rock şarkılarda hangi temalar işlenir, pop müziğe sanat nasıl katılır, şarkılarda kıtaların örgüsü nasıl olur, pop - art felsefesi nedir, hepsini iyi biliyordum. Böylece yazdığım amatör baladlar ve yaptığım güfteler yerini amatör şarkılara, zamanla daha iyi şarkılara bıraktı. Şu an 50 küsür yazılmış şarkım var ve bi kısmı piyasadaki ikinci sınıf şarkıcılardan bazılarına satıldı bile.