Yavaş yavaş gözlerimi açarken, daha bulanıklığın netleşmesine kalmadan tüm vücudumda keskin bi acı hissettim. Kendime gelmek için gözlerimi kırpıştırdım. Derin bir nefes aldım. Burnum kimyasalların birbirine karışmış tanıdık kokusuyla karşılaştı. Burnumu kırıştırdım. Bilincim tamamen açıldığı ve görüşüm netleştiğinde acı gerçekle yüzleştim. Hastanedeydim.
"Siktir."
Orada olduğunu anca fark edebildiğim beyaz önlüklü kadın törpüsünü sehpaya bıraktı, kulaklıklarını çıkardı ve ayağa kalkıp yanıma geldi. Telaşla cebinden el feneri-kalemini çıkardı. Yumuşak, beyaz parmaklarıyla sırayla iki gözümü de kocaman açtı ve el feneriyle ışık tutarak kontrol etti. Hızlı adımlarla kapıdan çıktı. Bu esnada ben tüm olanları dışardan izliyor gibiydim. Kendi bedenim içinde değilmiş gibi.
Az sonra genç bir doktor içeri girdi ve aynını yaptı. "Günaydın Bloody Kenny" dedi suratında kocaman bir gülümsemeyle. Sözüm ona gülümseyerek bana pozitif enerji verecekti. Bu yataktan geçmiş her insan yavrusuna yapılan ve üzerine çalışılmış formaliteden bir gülümse olduğunu bilmesem bana enerji verebilirdi.
Gerçi şu durumda biraz olsun enerji alabilmek için gülümseme görmem değil palyaço gösterisine katılmam gerekiyordu. Palyaço sayısının izleyicilerinkinden iki kat fazla olduğu bir gösteri.
Ayrıca "Bloody Kenny" de neyin nesiydi. Laf mı sokmuştu?
"Nasıl hissediyorsun?" dedi aynı gereksiz sırıtışla.
"Bok gibi. " deyiverdim bakışlarımı kaçırarak. "Ya sen? "
"İyi." dedi. "Ve sen de öylece olacaksın. Sadece dinlenmen gerekiyor."
Bakışlarını hemşireye çevirdi. "Ağrı kesici" diye talimat verdi. "Ağrın var mı" diye sormadan ağrım olduğunu anlayacak kadar da ileri görüşlüydü kendisi.
Hemşire başıyla onayladı ve adam çıktı. Hemşirem genç, orta boylarda, -tahminen 1.70- sarışın, kahverengi gözlü, güzel ve bakımlı bir kadındı. Plastiğin iç gıcıklayıcı sesi eşliğinde iki beyaz eldiveni parmaklarına geçirdi. Eldivenin parmak uçlarında takma tırnaklar vardı. Güldüm.
" Ne var?" dedi. "Ek işimin getirdiği özgürlüğün tadını çıkarıyorum."
"Ek iş mi? " dedim kaşlarımı kaldırıp.
" Tatlım" dedi başını yana eğerek " Hemşirelik ne zor meslek bilemezsin. Bir günde kaç tür insanla muhattap oluyorsun. Bu paraya bu işin kahrı çekilmez.. Bana önemli bir işadamının bir tanıdığının hastanede olduğunu ve özel olarak ilgilenmem karşılığında çok para alacağım söylendiğinde hiçbir şey sormadan kabul ettim tabii. Genç bir kızın hayatını kazanması gerekiyor. "
" Önemli bir iş adamının bir tanıdığı. " diye tekrar ettim. Kafamı başka yöne çevirdim.
Kadının eli elime değdiğinde hemen oraya baktım. Elimin üstüne küçük bir bantla tutturulmuş hortumun kenarından bir şırında sokuyordu. Elimi elinin üstüne koydum ve şırıngayı çıkardım.
"İstemiyorum" dedim
"Delirdin mi sen? Her yerin yara bere içinde. Katlanılmaz bir acı ve ağrı çekiyor olmalısın. Bununla daha iyi hissedeceksin" diye yanıtladı.
Hayır manasında kafa salladım. "Bunların tek yaptığı, beyinde sinir hücrelerinden gelen iletilerin değerlendirildiği yeri uyuşturmak. Ağrıyı geçirmiyorlar sadece uyuşmuş oluduğun için hissetmiyorsun. Bunlar ilaç değil uyuşturucu. Ben ayık olmak ve hissetmek istiyorum. Ağrının orda olduğundan emin olmalıyım. Çünkü kendiliğinden azalmaya başladığında iyileşiyor olduğumu anlayacağım."