Genç kız, dağınık yatağın içinde kıpırdanıp yorganı biraz daha çekti tepesine. Ayaklarını kıpırdatmasıyla giderek kayan çarşaf, yatağın diğer tarafından sarkıyordu. Umursamadı. Kafasını yastığın altına sokup serinliği, öfkeden yanan yanaklarıyla buluşturdu. Bu birazcıkta olsa iyi hissetmesini sağlamıştı. Gözlerini araladı ve yaptıklarını zihninde bilmem kaçıncı kez tekrar oynattı. Her defasında daha fazla öfkeleniyor intihara meyili biraz daha artıyordu. Ama bunu da çoktan denemişti. Bıçak çizikleriyle dolu bileklerini ovalayıp kendini Yok etmeyi bile beceremeyişine tekrar küfretti. Ve Kendini aptalın tekiymiş gibi gösteren hastalığına.
Odasının eski tahta kapısının gıcırdayan sesini duyduğunda yorganı daha sıkı kavrayıp olduğu yerde büzüldü. Saniyeler içinde üzerinde hissettiği hafif baskıyla dudaklarını birbirine kenetleyip nefesini tuttu. Yorganı üstünde hafifçe çekilmişti. Karşı koymadı. Bunu yapmak için istek bile duymuyordu.
Gözlerini akşam güneşinin kızıllığında yıkanan odaya açtığında onu,annesinin yarı endişeli, sevecen yüzü karşıladı. Hafifçe gülümseyen kadın, elindeki ilaç yığınını hemen yanındaki komidinin üzerine bıraktı ve anne şefkatini yansıtan sıcak eliyle kızının ruhsuz bakan yüzünü okşadı.
"ilaçlarını içmelisin canım"
Ryana donuk gözlerini annesinin koyu kahve gözleriyle buluşturduğunda ifadesi aynıydı.
"karaciğerimi iflas ettirmekten başka halta yaramıyor ilaçlar"
Jasmine ne yapacağını bilemeyerek nefesini gergin şekilde verdi. Çaresizce küçük kızının ifadesiz yüzüne baktı.
"benim için lütfen kızım"
Ryana annesinin üzmekten nefret ediyordu. Her ne kadar engel olmasada bazı olaylara, en azından onu mutlu etmek için elinden geleni yapmaya hazırdı. Başını olumlu anlamda sallayıp içmekten artık bıktığı ilaçlara yönelmişti ki ayağa kalkan annesi boğazını temizledi
"Dallas burda. Üç gündür bu ikinci gelişi, senin için endişelenmiş gözüküyor. Belkide onunla konuşmalısın. İyi bir arkadaş ve bir açıklamayı hakediyor."
Ryana annesine bakmadan bir anlığına duraksayıp avucunda tuttuğu üç hapı dudaklarını götürdü. Suyunu bitirip bardağını masaya bıraktığında annesi, yüzüne çöken umutsuzlukla odadan çıkmıştı. Ryana dizlerini kendine çekmiş, perdeleri açık olan pencereden şehre çöken karanlığı süzdü. Güneş çoktan batmıştı ...
***
Dallas yirmi dakikadır aynı pozisyonda çiçek desenli üçlü koltuğun tam ortasında, gergin bir şekilde oturuyordu. Gözünü önündeki tv den ayırıp tekrar merdivenlere döndü. . Ama beklediği kişi hala gözükmüyordu. Kol saatine baktı. Saat çoktan18:10 olmuştu. On dakika içinde gelmezse gitmek zorunda kalacaktı.
Tam umudunu kesip kapıya yönelmişti ki duyduğu ayak sesleriyle hızla arkasını döndü. Ryana merdivenlerin başında bitkin bir şekilde dikiliyordu. Dağınık sarı saçları, akmış makyajı, üç gün önce gördüğü aynı kıyafetleriyle karşısındaydı işte.
Genç kız merdivenleri inerken Dallas ta yavaş adımlarla ona doğru ilerledi. Saniyeler içinde söyleyeceklerini kafasında toparlamıştı taki konuşmak için ryana ya baktığında, bakışlarındaki boşluğu görene kadar. Sonra herşey silindi. Bir süre sessizce ona baktı. Ve nefesini tuttu.
"yarın geometri sınavı var"
Ryana alaylı şekilde gülümseyip umursamadığını göstermek istercesine omuz silkti. Tekrar arkadaşına baktığında bu kez yüzüne odaklandı.
"Alexis çok sinirli. Telefonlarını açmadığın için öfkeden kuduruyor. Ve buraya gelemediği için" Ryana Alexis in kardeşiyle yaşadığı ilişki yüzünden evine gelemiyişine anlam veremiyordu. Neredeyse üzerinden bir yıl geçmişti. Eğer hala ona birşeyler hissediyorsa bunun Dallas'ı üzeceğini bildiği için Warren ı dövebilirdi. Çünkü Alexis isi dövmesi imkansızdı.
Dallas umutsuzca bakışlarını yere kaydırdı. Ryana nın depresif hallerinden nefret ediyordu. Üzerine geçirdiği karamsarlık kabuğunu kırmak nerdeyse imkansızdı.
"Dean yine danışmana bir saatini ayırmak zorunda kaldı " Dean ın ismini duyan Ryana dikkatini topladı ve devam etmesi için Dallas A beklentiyle baktı.
Dallas ta başını kaldırmıştı.
" öfkeli görünüyordu" "danışmanla görüşmekten nefret eder." genç adam arkadaşını konuşturabildiği için mutluydu. Yine de yüzüne ciddi bir ifade takındı.
"bana seni sordu. " Ryana nın kalp ritmi bir anda yükselmiş kulaklarında atıyordu sanki . Heyecanla kekeledi dizleri titriyordu " n-neden" Dallas gözlerini kaçırdı "sanırım seninle konuşmak istiyor" deyip tekrar ona döndü tepkisini ölçmek üzere. Ryana şaşkınca etrafına bakındı sanki nerde olduğunu yeni farkeder gibiydi.
Dallas, Ryana nın Dean ı taparcasına
sevmesinden hatta bunu bir hastalığa dönüşmesinden nefret ediyordu. Elinde olsa söker alırdı kalbinden bu aşkı. Üstelik tek saplantısı Dean da değildi. Bazen bir şeyi kafasına takar günlerce hayatla bağlantısını keser, öfke nöbeti geçirip birine zarar vermemek için saatlerce kendini tüketene kadar koşardı. Eğer okuldaysa öfkesini dansla dizginlemeye çabalar dakikalarca kendinden geçerdi. Sık sık psikoloğa gider onlarca ilaç kullanır yinede iyileşeceğine asla inanmazdı. Üç günlük inzivasının sebebi de tam olarak buydu üç gün önce herkes yemek yediği sırada kimsenin bilmediği bir sebepten dolayı öfkelenmişti ve kafeterya nın ortasında tam 45 dk dans etmişti. Ter içinde yere çöküp kaldığında ise kafeteryada sadece Dean kalmıştı. dans ederken görmesi deliliğini hat safhalarındayken üstelik bu Ryana nın kendisine sürekli söylediği yalanında sonu olmuştu 'o yoktu, görmedi' yalanının yerini 'deli olduğumu düşünüyor'. Düşüncesi almıştı ki halada öyleydi.
Dallas telaşa kapılan Ryana nın kolunu kavradı. "iyi misin" Ryana ona ilk defa görüyormuş gibi baktı. Dikkatini birine odaklanmakta zorlanıyor gibiydi "evet evet tabiki. Ben sadece... Onunla aylardır konuşmuyorum, biraz heyecanlandım sanırım." gülümseyerek terleyen elini eteğine sürttü. Ve mutlulukla parlayan gözleriyle ani hareketlerinden birini yapıp Dallas'ın üstüne atıldı. Genç adam bir anda kendini sarmalayan kucağındaki deli kızın beline sarılmaktan başka bişey yapamadı. O mutlu olduğu zaman dünya daha güzel bir yer oluyordu. Ryana sevinçle kulaklarına varan gülemsemesini yarıda kesti ve Dallas'ın yanağına hızlı bir öpücük kondurup aynı hızla ona kenetlenen bacaklarını gevşektip ayakları üstüne indi eteğini düzeltme gereği bile duymadan karşısındaki genç adamın yanaklarını kavradı uzun ince parmaklarıyla "seni çok seviyorum" deyip alt dudağını ısırıp duvardaki saate baktı "geometri sınavına çalışmalıyım ki ona deli olmadığımı kanıtlayabileyim"
Dallas Ryana nın hızla değişen ruh haline uyum sağlamakta zorlanmış ki hala anlamayan ifadeyle onu süzüp oda hızla saatine baktı.
"tanrım Alexis onu tamamen unuttum çıldırmış olmalı" Ryana tekli koltuklardan birine yayıldı ve masadaki meyve tabağından bir üzüm kapıp ağzına attı "ona, aklını başından aldığımı söyle" deyip çarpık şekilde gülümsedi. Dallas gülümsemesine karşılık verirken bir yandanda ceketini gidiyordu. " yarın yedide kapında oluruz. Alexis delirmeden yanımızda ol " deyip beresini kafasına geçirdi kapıya doğru ilerlerken gülümseyen meleksi ifadesiyle son kez ona baktı "bende seni seviyorum" deyip kapıyı açtı o buz gibi havayı karşıladı teni.