1. Bölüm

131 14 44
                                    

Ankara Özel Büyük Psikoterapi ve Ruh Sağlığı Merkezi

27.03.2021 Çarşamba günü

Saat 13.25

Aynadaki görüntüme baktım, çirkin miyim? Neden sevilmiyorum? Neden arkadaşlık kuramıyorum? Kendim olamıyorum, kendimi tanıyamıyorum, gün içerisinde milyon tane kişiliğe bürünüyorum. Ne zaman geçecek bunlar? kendi kendime söylendiğim sırada her zaman ki gibi benimle yaşayan arkadaşım Limay yanıtladı beni, "çirkin değilsin, seviliyorsun." gözlerimi zor güç aynadan çekip Limay'a baktım. Saçlarını eliyle toplayıp sağ omzunda saldı ve konuştu, "ben tarafından seviliyorsun." Uzun açık kahverengi düz saçları benim saçlarımın aksine capcanlıydı. Tebessüm edip tekrar aynaya döndüm, omzuma kadar uzanan siyah dalgalı saçlarıma baktım. Yıpranmışlardı ve bu durum beni saçlarımı tamamen kesmeme itiyordu. Evet psikoterapi saatim gelmişti buçukta başlayacaktı ve şimdi yine o lanet olası doktorla görüşecektim. Siyah atletim ve siyah dar kot pantolonumun üzerine ince siyah bir hırka giyip saçlarımı rastgele topuz yaptım. Aynaya son kez baktım, "ben deli değilim ve er ya da geç bu lanet hastaneden kurtulacağım." Limay yine beni yanıtladı, "merak etme kurtulacağız, birlikte.." deyip göz kırptı. Yatağında duran Limay pozisyonunu hiç bozmayarak oturduğu yerden bana şans diledi ve odadan çıktım. 

Uzun beyaz duvarlı koridordan gelen geçen birkaç kişiyle göz teması kurmamak için hızla geçtim, onlar seninle göz teması kurmak için can atıyordu zaten, aptal. İç sesime göz devirerek yürümeye devam ettim. Doktorumun kapısının önüne geldiğimde neredeyse bir haftadır karşı karşıya geldiğim tabelaya baktım. "Profesör psikoterapist Şebnem Asfuroğlu" ailemin sözde saçmalıklarıma daha fazla katlanamadığı için beni bıraktığı özel psikoterapi hastanesi... İyileşeceğime inandıkları yer, hasta olmadığımı ne kadar söylesem de benim deli olduğumu ve benimle daha çok yaşayamayacaklarını söyleyerek bıraktıkları yer... Şimdiye kadar ailemle asla anlaşmazdım fakat beni buraya bırakmaları... Sanırım taşmama sebep olmuştu. Kapıyı iki kez tıklayıp içeri girdim. Dalgalı koyu kahve saçlı kadın gözlüğünü indirip bana şöyle bir baktıktan sonra gülümsedi.

"Hoşgeldin Helya Efşan, içeri gel otur  bakalım." dediğini yapıp göz devirerek koyu kahverengi deri koltuğa oturdum. İki adımı birden kullanması beni rahatsız etmişti, diğer seanslarda bunu yapmamıştı.

"Sadece Helya deseniz memnun olurum." dedim iğneleyici bir tavırla. İlk geldiğim günden bu kadını gözüm tutmamıştı.

"İkinci adını sevmiyor musun?" güler yüzü benim ondan soğumam için yeterli bir sebepti, sahte samimiyetlerden nefret ediyorum. Neden benimle bu kadar ilgileniyor? Bu hastaneden kısa zamanda çıkmalıyım yoksa delireceğim, bu defa gerçekten delireceğim.

"Bu sizi neden ilgilendirsin?" takınabildiğim en sahte ve iğneleyici gülümsememi takındım. Derin bir iç çekti. Bu durumdan rahatsız olmuştu, en azından öyle görünüyordu.

"Bu şekilde konuşursan ve sorularımı düzgünce yanıtlamazsan bir yol kat edemeyiz Helya." kırk kırk beş yaşlarındaki doktor bunu gayet sakinlikle söylemişti. Kim bilir hangi vakalarla ilgilenmişti bu tavrım onu pek zorlamasa gerek. Yüzüne bakmakla yetindiğimde tekrar konuştu, "bugün kendini nasıl hissediyorsun? yine her zaman ki gibi siyahlara bürünmüşsün." son cümlesini gülerek söylemişti. Sahte bir gülüş olduğu belliydi, gerçekten kimsenin samimiyetine inanasım gelmiyor.

"Her zamankinden farksız, kendimi gayet iyi ve bu saçma hastanede daha fazla durmamam gerektiği gibi hissediyorum." gülümseyip ekledim "ve evet siyahı seviyorum, bana kendimi güvende hissettiriyor. Bembeyaz hastane odaları ve bembeyaz koridorların aksine siyah bana güven ve cesaret veriyor." doktor dediklerimden sonra birkaç şeyi not etti ve bana geri döndü.

Psikoterapi ve Ruh Sağlığı MerkeziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin