2. Bölüm

66 7 67
                                    

Saat 08.33 Perşembe

Gözlerimi harika (!) bir güne açtım. Uzun süre uyumuş olmalıydım ki başımın ağrısı çok şiddetliydi, Limay çok uyuduğum için başımın ağrıdığını söyleyip duruyordu. Sahi, Limay neredeydi? Gece beraber uyumuştuk ama şu an burada değil. Sanırım yine benden önce uyandı ve duşa girdi. Kaldığımız oda oldukça genişti fakat bazı eşyalar tek kişinin kullanacağı şekilde tasarlanmıştı, örneğin yatağım, masam, giysi dolabım... Kapının açılma sesini duyduğumda gözlerimi o yöne çevirdim.

"Günaydın, uyanmışsın." Limay'dı, büyük ihtimalle kahvaltısını yapmak için aşağı inmişti ve gelmişti.

"Günaydın, yeni uyandım. Sen erkencisin sanırım her zaman ki gibi sanırım, kahvaltını mı yaptın?" dedim, esneme hareketi yapıp boynumu çıtlatırken.

"Evet, sen de inip kahvaltını yapsan iyi olur. Programında saat on buçukta başlayacak seansın olduğunu gösteriyordu." içeriye girip hırkasını astığında beni baştan aşağı süzdü ve olumsuzca başını iki yana salladı. Şık giyinmişti, aslında pek şık sayılmazdı ama depresyon havasındaymış gibi değildi. En azından her zaman ki umursamaz tavrı ve dünya yansa kılını kıpırdatmayacak kişiliği yok olmuştu. Acaba gittiği seanslar işe yarıyor mu?

"Saçma seanslar ve boş konuşmalar..." gözlerimi devirdikten sonra ekledim, "Olur inerim birazdan, pijamalarımı değiştireyim önce." hemen dolabıma yöneldim. Büyük olmayan ama içinde tüm kıyafetlerimizin hatta hastanenin verdiği kıyafetlerin sığdığı büyüklükte bir dolaptı. İçinden siyah tişörtümü, siyah taytımı ve siyah hırkamı çıkardığımda Limay bana acıyarak bakıyordu. Ona "ne" dermişçesine bir bakış attığımda çıkardığım kıyafetleri elimden alıp tekrar dolaba yerleştirdi.

"Gerçekten burada durduğun sürece depresyonda mı kalacaksın Hel?" tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. Dolaba yerleştirdiği kıyafetleri tekrar alıp ona döndüm.

"Hel ne? Ayrıca evet burada durduğum sürece depresyon hırkalarımla takılacağım ve sürekli siyah giyineceğim." kıyafetlerimi giymek için duşa doğru yöneldim. Limay kolumdan tuttuğunda duraksadım.

"Helya demeye üşendiğim için Hel dedim." deyip sırıttıktan sonra kolumu bıraktı. Ve vücudumu kendine doğru döndürdü.

"Hayatın boyunca burada kalmayacağını ve eninde sonunda buradan kaçacağımızı biliyorsun, lütfen bu saçma depresif tavırlarını bırak ve bir hayatın olduğunu hatırla. Bak ben kimseye anlatmadığım sırlarımı, acılarımı ve dahi mutluluklarımı sana anlattım. Benim için değerlisin ve üzülmeni, kendini yıpratmanı istemiyorum." ona sarılmamdan sonra ekledi, "Uzun lafın kısası artık normal insan gibi giyin." dediğinde ikimizde kahkaha attık.

"Limay, açıkçası sen de benim için çok değerlisin. Ailemle olan sorunlarımı kimseye anlatmadım ama sen biliyorsun, sana anlattım çünkü seni kendime yakın görüyorum. Sahte değilsin, benden ürkmüyorsun, beni anlayan tek kişisin. Sensiz ne yaparım nasıl baş ederim bilmiyorum. İyiki varsın." tekrar sarıldığımızda bu kez uzun sürmemişti ve saat dokuz buçuğa yaklaşıyordu yaklaşık bir saat sonra seansım başlayacaktı ve orada, ne kadar istemesem de, bulunmam gerekiyordu.

"Bu kadar drama yeterli o zaman," deyip gülümsedi ve bana giymem için bir şeyler çıkardı. "Bu sarı sweati ve siyah taytı giyebilirsin, saçlarını da depresyon topuzu modundan çıkarıp tarayarak açık bırakmayı deneyebilirsin." dediğinde son cümlesi beni gülümsetmişti. Beni gülümsetmeyi başaran nadir insanlardandı ya da tek insandı.

"O zaman hazırlanıp ineyim. Ben kahvaltı yapana kadar sen seansa girip çıkmış olursun, tabi ki gidersen." dedim ve gülümseyerek duşa doğru ilerledim.

Psikoterapi ve Ruh Sağlığı MerkeziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin