83 Saat /6/

230 22 22
                                    

Dışkı ve kusmuk kokan betonun üstünde otururken bugün 5. kez kusmamak adına öğürmesini tutmaya çalışıyordu. Ağrı olarak sadece sol bacağı kırıldığı için ağrıyordu, beslenme aktivitesi sadece su ve geçen gün ölmemek için yediği püreden ibaretti.

Aslında odada saat olmasa ne zaman yemek yediğini, en son ne zaman dayak yediğininin mantığını kuramazdı.
Oturma şeklini 32 saat hiç bozmadı. Boş odada ki yankı yapan saati dinliyordu.

Bir kaç kere dönüşmeyi denedi fakat pek bir sonuç alamadı. En son yemek zamanı getirilen plastik çatalın arkasını ile yerde birikmiş kana batırıp gün olarak saymıştı. Hesaplamalarına göre şu an dışarıda saat sabah 9 gibi bir şeydi, dışarıda ki parlayan ay gülümsedi buna.

Bugün 3. kurtboğanı deniyceklerdi. Her kurtboğan için en az 19 saat bekliyorlardı.
2. kurtboğan pek bir şeye yaramadı.

Uykusu vardı, kafasını yere koydu, uyumak istiyordu fakat burnuna gelen iğrenç koku ile son 14 saatte 4 kere kusma nöbetini geçirdi.

Gözlerinden yaş gelene kadar miğdesindeki suyu boşaltırken içeri Monroe ve adının Tumnus olduğunu ögrendiği beyaz önlüklü adam geldi.

Mornoe burnuna gelen koku ile yüzünü ekşitti ama onu öyle bırakıcaktı, onu öyle görmek hoşuna gidiyordu.

Beyaz önlüklü adam elindeki eldivenleri düzeltti maskesini taktı ve sonrasında Theo'yu pis bölgeden uzaklaştırdı.

Theo her hangi bir tekpi veremiyordu fakat hâla isyan bayrağını çıkarmamıştı. Ne yaptığını o da bilmiyordu, birinin onu kurtarmasını bekliyordu.

Adam Theo'nun kolunda bir kesik açarken Theo pek umursamadı, buradayken yaşadığı acıların arasında en azıydı belki de.

Monroe içeriden birinin getirdiği maskeyi takarken yerde tepkisiz yatan Theo'yu bir sergide kendi eserine gururle bakan ressam misali gözlerle seyrediyordu.

Tumnus yanından gitti ve biraz uzakta ki garip görünümlü deri çantanın fermuarını açtı. Defter gibiydi çantası, 3 sayfadan oluşuyordu, içerisinde garip aletler ve iğneler içerisinden kurtboğan olduğunu düşündüğü bir sürü şırınga vardı. Korkuyla gözlerini açtı ve elinde garip bir alet ile gelen Tumnus'dan kaçmaya çalıştı.

Bilekleri morarmış elleri zorlukla Theo'yu çekmeye çalışıyordu ki Tumnusun Theo'yu kırık bacağından çekmesi ile son buldu. Theo kırık bacağından gelen ses ve acı ile dişlerini kırarcasına sıktı.

Tumnus elinde makasa benzer bir alet ile kolunda ki yarığı iki tarafa gerdi, ve elinde ki şırıngadan 4 damla damlattı.

Theo korku ile gözlerini kıstı, ve acıya kendini hazırladı. Bir kaç saniye geçti ama acı yoktu. Tumnus kafasını Monroe'ye eğdi ve odadan çıktı. Monroe hâla boş bakışlarla Theo'yu izliyordu.

Theo rahatça nefesini vericekti ki kolunun acısı ile içler acısı bir çığlık attı. Kolu istemsizce kasılıyo ve durmadan titriyordu. Kurtboğanın saniye saniye bütün vücunda bulaştığını hissediyordu. Önce kolu sonra gövdesi, bacakları derken her yeri. Dizlerini yüzüne kapatmış bir saniye bile durmadan bağrıyor, bağırma sesleri kasılmaları ile çığlığa dönüyordu.

Monroe için izlemesi ilk başta keyif vericiydi, ama sonrasında Theo kasıla kasıla kusmaya başlaması ve çığlık sesleri kulaklarını delicek seviyeye gelinceye kadardı.

Gençin dizleri kusmuğa bulaşmış acıyla *insan tırnaklarını geçirerek kanattığı bacağında ki kan ile bulaşmıştı. Gencin titremesi bir saniye bile durmuyor, vücudunu sıkıyordu.

Monroe dışarıdaki kapının açılabilen camından Theo'uu izliyordu. Kurtadamın bu acıdan ölmiyceğini biliyordu fakat nefessizlikten ölebilirdi. Kendi kusmuğundan boğulmak üzere olan Theo kendini öldürmek için kafasını durmadan yere vuruyor ama sonuç alamıyordu.

Theo belki de ilk defa içten cümle kurmuştu.
"Yalvarırım yardım edin!"
Bütün sesi eski fabrikada yankılanıyordu.

"Öldürün lütfen!"
"Acıyor!"
"Yeter!"
"Yardım!"
"Geçmiyor!"
ve daha nicesi.

Mornoe hâla kafasını yere vuran Theo'nun kendini ölüme sürüklediğini fark edince Tumnusa işaret yaptı.

Tumnus kulağına kulaklığını takıp Theo'nun yanına gitti.
Theo'nun yüzü anlaşılmıycak bir şekle bürünmüş, ağzı kandan ve pislikten görünmez hâle gelmiş, gözleri ise kan çanağı halde sokak hayvanı gibi yerde ağlayarak yatıyor, bağrıyordu.

"Yalvarırım yardım et, ne istersen yaparım!"
Tumnus kulaklıktan duymasa bile ne dediğini az çok tahmin edebiliyordu.

Eline aldığı şırıngayı Theo'nun sol baldırına sapladı ve bir şey demeden mahzenden hızlıca çıktı.

Theo acısının dinmesini bekliyordu, fakat gözlerinin kapandığını hissetti. Son gördüğü Monroe'nin ona sinirle bakmasıydı.

168 HourHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin