19. BÖLÜM- Smeraldo

88 9 16
                                    

Umay'dan~



Seneler sonra deniz kenarındaki bir ev




"Yaş 19, ben şimdi gelecekteki bana yazıyorum. Bana ait olmayan ama evimmiş gibi hissetmekte de hiç zorlanmadığım bu evde, eskiden sevdiğim adamın kullandığı bir masada, onun giydiği tişörtle bir şeyler yazıyorum. Bu yazdığımı hemen yakacağım. Gerçi... O zaman neden yazıyorum?

Dinle. Düştüm ben. Senin yaşına gelene dek de onlarca kez düşeceğim. Beni bu halimle, yara bere içindeki bu halimle sev lütfen. Ben senim, sen olmak için çalışıyorum.

Bak. Aynadaki gözlerine bak. Benziyor muyuz?

Sevgili gelecekteki Umay, umarım sana gelebilirim. Pes etmek üzere gibiyim. Oysa elimden tutan yok değil, ben biraz bencilim. Annem, Reyhan abla, Akın ağabey tutuyor elimden ama benim aklım bana uzanmayan o elde. Elini uzatıp uzatmadığını, sana yeniden gelip gelmediğini ve onu affedip affetmediğini sormuyorum. Biliyorsun, gelmeyecek. Gelmeyince de affetmeyeceksin. Umay... Bir erkekten çok daha fazlasına ihtiyacım var. Bilemiyorum, belki de hayalini kurduğum gibi birine dönüştüm. Annem kadar iyi, Reyhan abla kadar bilgili ve Akın ağabey kadar korumacı birine... Kendi ayakları üstünde duracak kadar güçlü, gücünü güçsüzde denemeyecek kadar vicdanlı birine...

Kimseyi terk etme kızım. Dizlerinde ve avuç içlerindeki yaralara iyi bak ve asla merhem sürme onlara. İyileşirsen, acısını unutursun. Düşeceksin, demiştim, bunu kork diye demiyorum. Seni itmelerine fırsat verme diye söylüyorum. Kendi hatalarınla düş. Düşmemek için birine yaslanma, bu seni güçsüz yapmasa bile yapma bunu.

Hatalarla büyüyeceğim ve sana dönüşeceğim. Beni sev, beni bu halimle sev. Yaşım kaç olursa olsun sıcak bir sarılmaya ihtiyacım var, seni seviyorum."

Umay, sıcak bir sarılma hayaliyle elindeki kağıdı masaya bırakıp kışın ortasında pencereyi açtı. Yaşı 19 değildi artık, mektuptaki gelecekteki Umay'dı. Büyümüştü, yara bere içinde büyümüştü.

Soğuk bir rüzgar sertçe yüzüne çarpıp tuzlu deniz kokusu getirdiğinde burnuna, gülümsedi. 19 yaşı oldukça sancılı geçmişti anlaşılan, o haliyle gurur duydu. İmkanı olsa o haline bir mektup yazardı. Onun mektubunu okuduğunda şaşırdığını, onu sevdiğini ve hep seveceğini, imkanı olsa geçmişe bir mektup yazmak istediğini ve onunla gurur duyduğunu... Beceriksiz halini hatırladı gülerek. Şaşkın bir gülüştü bu. Hatalarına, gururuna ve mahcup bir harf topluluğuyla yazılmış o mektuba... 19 yaşındaki o genç Umay'a... Şaşkındı. Deniz kenarında bir evde otururken artık, nasıl bu yaşa geldiğini düşündü. Düşerek... Çokça düşerek... Her seferinde inat ve hırçınlıkla ayağa kalkarak...

"Neler yazmışım öyle?" dedi senelerin değiştirmediği güzelliğini, yüzünü pencereden dışarı uzatarak. "Edebiyat mı okusaydım acaba?"

19 yaşındaki Umay'dan izler taşıyarak yüzünü buruşturdu. Kitap okumayı severdi, edebiyat derslerini değil...

Başını pencere kenarına yasladı ve olgunlaşmış bir ton düşünceyle gözlerini kısarak kahküllerini düzeltti. 19 yaşındaki Umay'dan bir iz daha, kahküllerinden vazgeçemiyordu.

Dalgınca denizin lacivert tonunda gezinirken güzelim gözleri, ardındaki kapı açıldı. Odaya pıtı pıtı bir ayak sesi girdi.

"Şemsettin," dedi Umay yüzünü ona çevirerek. Şemsettin titreyerek yatağının altına geçip bir yün topağı gibi küçüldü. "Üşüdün mü aslan parçası?"

"Bu gece yalnızız," dedi pencereyi kapatarak. "Ne yapsak, film mi izlesek?"


^^



ALTIN BİLEZİK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin