3. BÖLÜM- Şinasi

200 20 34
                                    

"Ay içim şişti!"

Çiçek'in getirdiği kitaplara göz atarken onun söylenmelerini de dinliyordum.

Telefonundan neye bakıyordu, bilmiyorum ama canı sıkılmıştı belli ki.

"Neye bakıyorsun?"

Arda bardakları rafa dizerken sormuştu bu soruyu.

"Bir dizi izliyorum. Acayip sıkıcı ama sonunu da merak ediyorum... Bitse bir an önce."

Ben haline gülerken Arda göz devirdi.

"Bırak gitsin ya. Ne diye izliyorsun?"

"Ama çözülmemiş bir sır var, Arda."

Çiçek kulaklığını çıkardı ve telefonunu önlüğünün cebine attı. Yanakları kızarmıştı.

"Sabırlı olduğum bir gün izlerim artık," dedi eliyle yüzünü havalandırarak. "Şu an o yakışıklı başrolün hatrına bile izleyemiyorum."

Dolaptan bir kola aldı ve bana baktı.

"Bir şey ister misin?"

"Naneli limonata," dedim. "Olursa ne iyi olur, değil mi Arda?"

"Tamam, yaparım..."

Arda'ya sevecenlikle gülümsediğimde kapının açılma sesini duydum. Arkamı döndüğümde Yeşil'in arkadaşları olduğunu gördüm.

"Ben siparişleri alayım," dedim ve sandalyeden indim. Çiçek o sırada göz kırpıp "Çocuğu öldürmeden gel," dedi.

Bana kütüphaneye neden gitmediğimi sorduğunda Yeşil'e nasıl bakmıştım, bilmiyorum ama o sırada içeri giren Çiçek beni hızla ondan uzaklaştırmıştı.

"Öldürmem," dedim sinirlenerek. "Ama tahammül edemiyorum bana hesap sorulmasına."

Menüleri elime alıp masaya yaklaştığımda Yeşil başını kaldırıp bakmadı bana. Arkadaşları sipariş verirken de bakmadı.

"Dört çay, bir cevizli kek ve bir su böreği."

Siparişlerin hazırlanmasını beklerken masaya dağıttığım kitapları poşete geri koydum.

"Çiçek," dedim Arda'nın hazırladığı limonatayı yudumlarken. "Neden kullanmadın kitapları?"

"Okuyasım yoktu sanırım," dedi saçma bir dürüstlükle. "Benim kafa basmaz öyle derslere."

"Bir meslek hayalin yok mu senin hiç?"

"Eski mahallemde bir kuş dükkanı vardı. En büyük hayalim kuşlara bakmaktı. Eh, pek okunacak meslek değil."

"Belki veteriner olurdun," dedim kısık sesle. "Hayvan seviyorsan?"

"Belki," dedi yanıma oturup. "Ama seni gördükçe biraz utanıyorum."

"Ben ileride pişman olmak istemiyorum," dedim. "Meslek edinmeliyim ve bir bileziğim olmalı kolumda. Meslek, altın bileziktir, der annem. Tek taştan önce altın bilezik..."

Çiçek buruk bir gülümsemeyle bana baktığında yutkundum. Emeklerimin boşa gitmemesi için dua ettim o an...

"Umay, hazır."

Arda'nın uzattığı tepsiyi aldım ve Yeşil'in masasına yürüdüm.

"Buyurun," dedim tepsidekileri masaya dizerken. "Afiyet olsun."

Arkamı döneceğim sırada çalan telefonumla telaşlandım.

"Afedersiniz," dedim masadan uzaklaşırken. Tuvaletlere doğru yürüdüm.

ALTIN BİLEZİK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin