8.BÖLÜM- Baba

151 15 36
                                    

"Derken baban da gitmiş büsbütün köksüz kalmıştın, büsbütün öksüz, büsbütün yetim. Sana bir sır vereyim mi Feride? Babalarımız koruyucu meleklerimizmiş. Taa biz bu dünyaya gelmeden evvel o bezm-i elest gününde annelerimizin bizzat seçtiği koruyucu melekler... Boşuna değil şikayetleri sırtlarındaki kamburdan, yaradan. Günü gelince kanat çıkarıyorlar oradan."

     -Çalıkuşu

Özgür'den~

Dizlerini sımsıkı kavramış, titreyen dudaklarını sertçe ısırmış, sırtını gergince düzleştirmiş, arada bir omuzlarını kaldırıp derin nefesler alan Umay'a baktım göz ucuyla.

Uzanıp sol dizini kavramış eline dokundum.
Dolmuş gözleri bana döndüğünde yutkundum. Yaralı bir ceylanın avcıdan kaçamayacağını anladığında attığı bir bakışla bakıyordu bana.

Gülümsedim.

"Her şey iyi olacak," dedim elini iki elimin arasına alarak. "Ben yanındayım."

Tedirgince bir nefes aldı dudaklarını serbest bırakıp. Ama anında dudakları titremeye başladı.

"Yeşil... Kaçamadım."

"Kaçma zaten. Evlenmek istemediğini söyle babana."

"Annem de söylemişti," dedi hafif bana dönerek. "Ama evlendi. Okumak ve öğretmen olmak en büyük hayaliydi... Kitaplarıyla birlikte umudunu sobada yaktılar. Babam... O da asla izin vermedi okumasına."

"Yanılmış," dedim ıslanan yanağını silerken. "Baban, güçlü bir eşin adama güç vereceğini bilememiş. Yanılmış."

"Yanılmış ve yakmış, Yeşil," dedi ellerini ellerimden çekip. Birden belime sarıldığında şaşkınlıkla soludum. "Beni de yakacak."

"Yakamaz," dedim sırtını okşarken. Kafasını göğsüme yasladı iç çekerek. "Ben varken kim ne yapabilir sana? Bir tek ölüme gücüm yetmez, ondan gayrısından korurum seni."

Soğuk burnunu kaldırıp boynuma yasladığında ortam ne kadar hüzünlü olursa olsun, kıkırdadım. Gıdık alıyordum.

"Burnum üşümüş," dedi farkettiğim ayrıntıyı söyleyerek. "Isıt Yeşil."

"Hm..." dedim başımı yana eğerek. Burnunu boynuma yasladığında gülmemek için dudaklarımı ısırdım.

"Babama söyleyeceğim," dedi birden. "Evlenmeyeceğimi, okuyacağımı ve asla annem gibi olmayacağımı... Yapabilir miyim sence?"

"Elbette," dedim, saçlarını yüzünden çekip geriye attım. Dümdüz, siyah saçları yumuşacıktı. "Olmadı bıçaklamakla tehdit et."

"Ya," dedi otobüse bindiğimizden beri ilk kez gülerek. "Yeşil, şimdi güçlü hissediyorum kendimi. Teşekkür ederim."

"O güç içinizde hanımefendi," dedim biraz daha sıkı sarılarak. "Benlik bir şey yok."

Umay kedi gibi biraz daha sokulduğunda popomu koltukta biraz kaydırdım. Başı için iyi bir yastık ayarlamaya çalıştım, göğsümü.

"Uykum geldi," dedi mahmur sesiyle. "Ama o kadar çok uyudum ki... Niye böyle oluyor?"

Uyku en cazip kaçış yoludur çünkü.

ALTIN BİLEZİK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin