"Rosé, sen iyi değilsin. Gel seni bana götüreyim."
Yutkunup Namjoon'a baktım ve titrek bir sesle "Namjoon yalnız kalmak istiyorum" dedim.
Kapıyı açıp arabadan indiğimde Namjoon tekrar konuştu. "Kendine zarar vermenden korkuyorum."
Ona bakmadan cevap verdim. "Korkma"
Ardından kapıyı kapatıp hızla eve doğru yürümeye başladım. Yalnız kalmak istiyordum ve yalnız kalabileceğim tek yer yeni evimdi.
Daha doğrusu evimiz.
Anneme gidemezdim. Lisa'ya belki giderdim ama beni çok darlardı. Jimin'in evi asla olmazdı. Kimse yokken burası kesinlikle daha iyiydi.
Kapıya geldiğimde anahtarları hızla çıkarttım ve içeri girdim. Kapıyı da kapattığımda çoktan ağlamaya başlamıştım. Ona güvenmek istiyordum ama o her seferinde bu güveni yıkıyordu.
Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken paltomu ve çantamı yere atıp yatak odasına doğru yürümeye başladım. Merdivenleri teker teker çıktım fakat o kadar yorgundum ki bu çıkış uzun sürmüştü.
Ebeveyn banyosuna ulaştığımda üstümdekileri çıkartıp duşakabine girdim. Soğuk suyu belki içimdeki yanan acı alevi söndürür diye açtım fakat söndürmedi.
Sırtımı duvara yaslayıp gözlerimi kapattım.
Gerçekten o kadar gün Yoori'yle mi kalmıştı. Beni bırakıp oraya gitmişti. Hem de o kızla.
....
Bornozumu iyice kendime sarıp yatak odasına geçtim. Oda cam açık olduğundan iyice soğumuştu. Ayrıca muhtemelen bir iki saattir banyoda soğuk suyla yıkıyordum.
Camı kapatmaya hiç yeltenmedim. Üstümü de giyinmeden kendimi yatağa bıraktım.
Üşüyordum ama umrumda değildi. Kalbimin acısı bütün hislerimi kapatmış gibiydi. Hani beni seviyordu. Yok işte yine o kıza gitmişti.
Belki de gerçekten hiç evlenmemeli ve anneme karşı çıkmalıydım. Beni asla sevmeyecek bir adamla evlenmiştim çünkü. Onun kalbi başkasına aitti. Ben bir türlü giremiyordum onun içine. Belki sadece dışından bakabiliyordum.
Soğuk iyice kanıma işlemeye başladı. Hem gece oluyordu bu yüzden hava ısısı iyice düşmüştü.
Peki şimdi banyodan çıkalı ve bu soğukta bu şekilde yatalı kaç saat olmuştu. Düşünceler beni o kadar meşgul ediyordu ki ne zamanın ne de başka bir şeyin farkındaydım.
Şimdi ne yapacaktım? Boşanacak mıydım? Başka yapacak bir şey de yoktu aslında. Onu seviyordu işte neden bunu kabullenemiyordum. Neden inatla bir ümit daha besliyordum ki.
Onun için bir yabancıdan, anlaşmadan farksızdım.
Aniden kapının açılmasıyla birlikte kapıya baktım.
"Rosè?"
Jimin'in endişeli bakışları bir bedenim bir de cam arasında gidip geliyordu. Koşarak camı kapattı ve yanıma geldi. Ellerini yanağıma koydu ve sesinin titremesine izin vererek konuştu.
"Kaç saattir seni arıyorum. Başına bir şey geldi sandım."
Ben hiçbir tepki vermeden onu izledim. Ellerini yanağımdan çekip benim ellerime koydu. "Donuyorsun!"
Gözleri dolmuştu. Daha fazla ona bakmadım ve gözlerimi ondan çektim. Boşluğa bakarak ve gayet soğuk bir şekilde konuştum. "Beni bırak. Sen git sevgilinle vakit geçirmeye devam et. En fazla hasta olurum"
Bir anda ağlamaya başlayınca ellerini omuzlarıma koydu. "Rosé anlatacağım sana ama lütfen kalk. Giyinmen lazım. Tanrım kaç saattir böylesin?"
Belki 3-4 saat?
Muhtemelen
Omuzlarımdan tutarak beni doğrulttu. O ağlıyordu ama bu beni etkilemiyordu. Tam olarak neden ağladığını anlamıyordum. Vicdan azabı mı çekiyordu.
Hızla dolaba gitti ve birkaç kıyafet aldı, getirdi. Elleri titriyordu. Bornozumun ipini çözüp üstümden çıkarttığında gözlerimi ondan çekip yine boşluğa baktım. Çıplak kalmam önemsizdi.
Hızla beni giydirmeye başladığında geri çekilmek istedim ama halsiz hissediyordum. Onun gücüne karşı gelemezdim.
Beni tamamen giydirdiğinde yanıma oturup bana sımsıkı sarıldı. "Tanrım ne yaptın sen kendine?"
Elleriyle bedenimi ovup beni daha çok ısıtmaya çalıştı. Ardından geri çekilip yüzüme baktı. "Özür dilerim Rosé ama sana her şeyi anlatacağım."
Ağlamaktan gözleri şişmişti. Dudaklarını yanağıma bastırdı ve geri çekildi. Ellini yanağıma koydu ve derin nefes aldı.
"Seni çok seviyorum Rosé. Hem de çok..."
....
Düşünceleriniz neler?
Beni buradan ve ig'den takip etmeyi unutmayın💙