8. Bölüm

877 124 70
                                    

Avucumun içine aldığım sıcak kupayı masaya bıraktım. Jimin ile buluşacaktık. Benimle buluşmak istemişti ama neden buluşacağını bilmiyordum. Ona anonim hesapdan dahi sormama rağmen hiçbir şey söylememişti. Hatta benle buluşacağını bile annemden öğrenmiştim.

Nefesimi sessizce dışarı üfledim. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Gergin ve heyecanlıydım. Ne diyecekti acaba. Nedense, olmayacağı halde, bana açılacakmış gibi geliyordu. Ya da ben öyle düşünmek istiyordum.

Hayali bile güzeldi.

"Roseanne?"

Bir anda sol tarafımda duyduğum sesle birlikte kafamı sol tarafa doğru kaldırdım. Jimin yanımdaydı. Çok yakışıklıydı.

Sorgular gibi söylediği ismime karşılık titreyerek başımı salladım. Gülümseyip elini uzattı. "Memnun oldum."

Bir eline bir de ona baktım. Tamam yapabilirdim. Elini tutabilirdim.

Elimi uzatıp onun elleriyle kavuşturdum. Bu o kadar güzel bir histi ki anlatılamazdı.

Elimi bırakıp karşı tarafıma oturdu ve hızla garsondan bir kahve istedi. Kalbim artık ağzımda atıyordu. Bacaklarım tir tir titriyordu. Sakinleşemiyordum.

Jimin bana dönüp ellerini birleştirdi. "Nasılsın?"

Gülümseyip elimdeki kupaya baktım "İyiyim sen?"

Gözümü ona çıkaramadım çünkü eğer çıkarırsam yanaklarımın yavaş yavaş kızarmasından korkuyordum.

"Ben de iyiyim." dedikten sonra kahvesi geldi. Onu da gülümseyerek eline aldı. Gülümseyişi tam anlamıyla harikaydı.

"Şey, geçen gün kapıyı yüzüne kapattım için özür dilerim..." Göz ucuyla ona baktığımda dudaklarını birbirine bastırdı. "... Ben bu evliliği senin istediğini sanmıştım. Çünkü annem son zamanlarda bu konuyu çok açıyordu da."

Başımı olumsuz anlamda sallayıp onun gibi gülümsedim."Önemli değil."

Kahvesinden bir yudum aldı ve "E o zaman tanışalım kaç yaşındasın nerelisin falan anlatsana biraz." dedi.

Beni tanışmak için mi çağırmıştı?

Olabilir.

Derin nefes aldım sakinliğimi korumaya çalışırken "Ben 97'liyim. Yani 23 yaşındayım. Bir de Avuaturalya'lıyım." dedim

Gözlerini kocaman açtı. "Avusturalya mı?"

Başımı salladım. "Evet. Annem babam koreli ama ben orada büyüdüm. Kore'ye üniversite için geldim."

Başını salladı. "Çok iyi."

Kaşımı kaldırarak ona merakla baktım. "Peki ya sen?"

Biliyordum tabi ki. Ama böyle olması daha iyiydi.

"Ben 95'liyim. Busan'lıyım."

Başımı salladım ardından kahveden bir yudum aldım. Aramızda sessizlik oldu. Büyük ihtimalle benim konuşmamı bekliyordu ama hem o kadar konuşkan değildim hem de onun hakkında öğrenmek isteyeceğim her şeyi biliyordum.

Derin nefes alıp sağ tarafıma, manzaraya baktım. Gerginleşmiştim. Sadece tanışmak için benimle buluşmuş olamazdı kesinlikle. Beni tanımak isteseydi mesaj atması bile yeterdi.

Göz ucuyla ona baktığımda kafasını hemen başka yöne çevirdi.

Tanrım, beni mi izliyordu?

Kalbim daha da hızlanırken üstümdeki kazağı avucumun içine aldım. Hayatımın en mutlu günü müydü bugün?

Hayır hayatımın en mutlu günü evlendiğimiz gün olacaktı.

Dayanamayıp konuştum "Jimin, benimle neden buluşmak istedin?"

Bakışlarını bana çevirip yutkundu. "Ben seninle... Evlilik meselesini konuşmak için buluşmak istedim."

Kaşlarımı kaldırıp başımı salladım. Beklediğim gibiydi. Konuşmaya devam ettiğinde dikkatimi ona verdim.

"Bu evliliğin ikimiz için de ciddi olmayacağını biliyorum. Burada aileler anlaşmış yani kağıt üzerinde evlilik. İkimiz de istemiyoruz sonuçta."

Deli gibi onunla evlenmek istiyorken onun benim karşımda bunları söylemesi... Neyse alışıktım zaten.

"Duyduğum kadarıyla aynı evde kalacakmışız. Aynı evde kalmayı senin gibi ben de istemem. Ama mecburuz. Çözüm olarak farklı odalarda kalırız. Hatta ev arkadaşı oluruz. Birbirimize dokunmadan."

Aynı evde kalacağımıza mı sevinseydim yoksa ev arkadaşı olacağımıza mı üzülseydim. Jimin ile asla arkadaş olamazdım. Bunu kaldıramazdım.

"Birkaç ay sonra da boşanırız. Yani ailemi evlenmemek için ikna etmeye çalıştım ama dinlemediler tabi ki. Sadece birkaç ay dişimizi sıkmamız gerek."

Aniden aklıma Bayan Park'ın söylediği şey gelince Jimin'e baktım.

"Jimin, annen bana çocuğumuz olması gerektiğini söylemişti."

Jimin söylediğim şeyi duyar duymaz gözlerimi kocaman açtı. Ağzı da şaşkınlıktan açılırken ben de nefesimi verdim. Jimin ile her halükarda birlikte olacaktık. Onun ailesi benim ailem gibiydi. Fazla ısrarcı.

Dudaklarını birbirine bastırdı ve bana baktı. "Merak etme ben onları ikna ederim. Daha fazla saçmalamasınlar artık."

Yutkundum. "Jimin kabul etmezler onlar bir bebek is...-"

Sözüm Jimin'in anlamsız bakışlarıyla kesilmişti. Cidden ne yapıyordum ben böyle. İstediğimi çok mu fark ettiriyordum ki? Fark ettirmemeliydim. Çok yanlış anlayacaktı.

Jimin kollarını birbirine bağlayıp arkasına ciddi bir ifadeyle yaslandı. Ardından dudaklarını ıslattı.

"Roseanne. Benim çok aşık olduğum bir sevgilim var. Evlilik konusunu bile zar zor kabul etmişken, çocuğu asla kabul edemem. Bunu sevgilime asla yapamam çünkü o... Hayatta olmamın tek sebebi. Ailemle konuşacağım çocuk falan olmayacak."

Kalbim acıyordu artık. Çünkü kalbim Jimin'e aitti ve o her fırsatta kalbimi eziyordu. Daha da önemlisi onun kalbi başkasına aitti...

...

Geri döndüm!

Ara vermem gerekti. Arada bir böyle aralar güzel oluyor.

En sevdiğim kitabıma da yb attımm. Bu yüzden mutluyum

Umarım beğenmişsinizdir.

Oylar ne kadar fazla olursa yb o kadar hızlı gelir

💙

Beautiful Nightmare°Jirosé Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin