Conan Gray- Heather
O kadar kötü hissediyordum ki son günlerde. Hem odamdan çıkmıyordum hem de öğün atlıyordum. Çok üzmüşlerdi beni. Kalbimi çok kırmışlardı. İştahım yoktu. Zayıflamıştım. Berbat bir haldeydim.
Aynaya baktığımda yüzüm çökmüş, göz altlarım morarmıştı. Elli saat uykusuz kalmış gibi görünüyordum. Saçlarım zaten birbirine girmişti. İğrençtim.
"Jimin! Yemek hazırlayacağım. Yukarıdaki marketten içecek ve sebze almanı isteyeceğim. Tamam mı oğlum?"
Annemin seslenişine sıkıla sıkıla karşılık verip onayladım. Beni sürekli bu işler için kullanmak zorundalar mıydı? Merdivenlerden inip annemin verdiği listeyi ve parayı cebime tıkıştırdım. Gerçekten bıkmıştım bundan.
Bahçe kapısından çıkıp ellerimi cebime koydum. Akşam olduğu için hava serindi, ben de hırka giymiştim. Kafama göre yürüyüp, yerdeki taşları tekmeliyordum. Umarım bu halimi diğerleri görmez-
"AAAAA!!!"
Jiwook amcanın köpeğiydi bu. Çığlık atıp koşmaya başladım. Arkamdan geliyordu...tanrım. Köpek korkum vardı. Bayılırsam bu canavar beni yiyebilirdi. Lanet olsun ki kocamandı.
Markete doğru koşmuştum. En sonunda marketten içeri girdiğimde canavar köpek peşimi bırakmıştı.. Biraz soluklandım. Listeye bakarak ihtiyaçları kısa sürede alıp, ödedim. Ağır poşetleri alıp marketten çıktım.
Hava az öncekine kıyasla daha da kararmıştı. Dudaklarımı büzdüm. Bu yaz.. Eve erken gitmek isteyecektim. Zaten kimse yoktu beni isteyen. Hem onlara artık ayak bağı olmazdım.
Eve yaklaşırken bir kaç konuşma sesi duydum. İlk başta umursamadım çünkü arkaları dönük iki çift oldukları kesindi. Çok yakınlardı ve bu benim umrumda olmamalıydı. Onları rahatsız etmemek için görmezden geldim.
Fakat görmezden gelmem yetmedi..
"Jungkook..mhh"
O kızın ağzından duyduğum isim. O kızın Yunhee olması. O çocuğun benim aşık olduğum çocuk olması. Benim orada bulunmam. Ne yapıyor oldukları.
Aklımda binbir türlü düşünce. Adımlarım durmuştu. Beni görmüyorlardı. Onlara öylece bakakalmıştım. Ne yapacaktım.. Ne yapmam gerekiyordu... Hiçbir şey bilmiyordum.
Her şey ama her şey.. aklımdan uçtu o an. Yunhee'nin inlediği isim. Buğday tenli çocuk. İlk aşkım. Jungkook.
Gözümün önünde birbirlerini öperlerken, öylece durdum orada. Hareket edemiyordum. Kalbim patlayacaktı ağrıdan. Daha önce olmamıştı bu ağrı. Dayanamıyordum.
Sessizce.. Hissettirmeden gidecektim. Gidecektim evet. Arkamı dönüp yavaşça yürüdüm. Peki ne yüzle bakacaktım yüzlerine? Özellikle Jungkook'un yüzüne.
Dün.. Beni çok mutlu etmişti. Günün sonunda öğrendiğim şey hariç çok güzeldi. Umutlanmıştım. Belki demiştim. Ama şimdi neden gözyaşlarım akıyordu? Neden üzülmüştüm? Hani mutlu oluyordum? Her şey iyi giderken, ne günah işlemiştim tanrım..?
Sokağın köşesine sindim. Beni göremeyecekleri bir yere. Poşetleri yanıma dikkatlice bıraktım. Annem merak edecekti ama bu halde gidemezdim. Henüz kalbimin acısı geçmemişti. Kalp krizi geçirdiğimi bile sandım bir an.
Öyle bir ağrı.. Daha önce hiç yaşamamıştım. Gördüklerime inanmak istemedim. Yanlış duymuştum belki de? Hayır hayır.. Doğruydu. Buğday tenli çocuğu, Jungkook'u nerede görsem tanırdım.
Hıçkırarak ağlamaya başlamadan önce gözlerimi beceriksizce silmeye çalışmıştım. Beceremeyince duygularım birikti. Sadece bahaneydi. Onları görmem, bütün suçlusu onlardı. Yine onlar ağlatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you didn't care about me''jikook
Fanfiction'jikook "Beni görmemene rağmen neden hala seni seviyorum? Aradan yıllar geçmişken, neden senden soğuyamıyorum?" -jimin -02.05.21