Hastaneden çıkış yaptığım günün akşamı yatağımda uzanıyordum. Annem benim için çok fazla endişelenmiş olmalıydı ki, sürekli odama gelip beni kontrol ediyordu. Beni ihmal ettiğini anlamasına yardımcı olmuştu bu olay. Sevdiğim atıştırmalıkları odamdaki masaya bıraktığını görmüştüm aralık olan gözlerimle. Tepkisizce uzanıyordum. Doktor bir kaç vitamin ilacı ve antibiyotik yazmıştı. Kafamdaki sargıyı ise annem eve geldiğimizden beri iki kere değiştirmişti. Biraz fazla kanamış olmalıydı.. Eve gelirken yerde gördüğüm kanlar bunu açıkça belli ediyordu aslında.
Yara olmayan kısma doğru yatmıştım. Cam aralıktı ve sesler geliyordu. Arka sokakta oturup konuştuklarını anlamıştım fakat hareket edemiyordum. Hem kafam acıyordu nasıl kalkabilirdim ki? Annem beni ayakta yakalarsa çok kızardı. Sadece seslerini dinlemek istedim. Belki de benim hakkımda konuşuyorlardır..
Sesler tanıdıktı. Nasıl tanıdık gelmezdi ki hah.. İki gün öncesinde görmüştüm onları. Sesleri hala kulağımda çınlıyordu. Hastanede uyurken de birkaç saçma rüya görmüştüm. Kendime gelememiş olduğumun farkındaydım. Görüntüler her yerdeydi zaten. Nereye baksam unutamazdım. Kalbim acıyordu hala. Nasıl sakin kalabilirdim? Buna mecburdum değil mi? Evet tam olarak öyleydim.
Dün geldi aklıma bir anda. Jungkook'un hastaneye gelmesi, onun kokusunu burnumda hissettim tekrardan. Eminim oradaydı. Nerede duysam tanırdım. Solukları...gökyüzünü izlediğimiz gecedeki gibi, film izlediğimiz günkü gibiydi. Zihnimde yer edinen her bir an, her saniye silinmez, orada dururdu. Şuan bile sesleri gelirken yüzü aklımda canlanmıştı. Güzel gözleri, ipek saçları, güçlü kolları, uzun boyu, eşsiz kokusu. Eşsizdi. Hemen tanımıştım o gün...
"Jimin'in durumunu öğrenebildiniz mi?"
Kai hyung... Sesleri çok az gelse de kimin ne söylediğini anlıyordum. Başım ağrısa da uyumak istemeyip dinliyordum işte. Kulağımı daha çok verdim konuşma seslerine.
İstemezdim. Seveceğim kişiyi seçmeyi çok isterdim fakat böyle demek bile haksızlık gibi geliyordu. Jungkook'u sevmek güzeldi. Onun nasıl seveceğini hissetmek isterdim. Nasıl bakıyor? Sevdiğine nasıl gülüyor? Başkası üzerinde değil. Bana nasıl bakardı onu merak ediyorum. Bunları düşünürken kalbimin acıması ne kadar normal onu bile bilmiyordum.
Kai hyungun sorduğu soruya sessiz kalmışlardı. Öylece bekledim.
"Kötüydü galiba. Kafasını vurmuş diye duydum."
"Ona bir şey olmaz ya. Küçücük zaten çok sert çarpmamıştır."
Duyduklarıma tepkisiz kaldım. Jungkook hala konuşmamıştı, onun ne hissettiğini merak ediyordum.. Biraz daha bekledim fakat beklediğimin aksine o hiçbir şey söylemedi. Sonra konuşma sesleri kesildi. Havanın kararması ve gece olması zaten pek uzun sürmemişti. Sahile gittiklerini düşündüm tekrardan. Biraz uyumak iyi gelebilirdi belki.
Dakikalar sonra kapımın açılma sesini duymıştum. Hemen gözlerimi açıp elinde sargı ve ilaçla gelen anneme baktım. Pansuman yapacağını anladığımda yerimde biraz doğruldum. İlk önce verdiği ilaçı ağzıma koyup suyu içtim hemen. Daha sonra sargıyı çıkarmasını bekledim.
Keskin acı geçmiyordu. Acısından sızlandım. Yine gözlerim dolmuştu. Özellikle hastanedeyken çok canım yanmıştı. Çok ağlamıştım.
"Annesinin güzel oğlu. Canını çok mu acıttım, hm? Tamam bak hemen yenisini saracağım şimdi."
Annem bana bebek gibi davranıyordu. Bu bile gözlerimi yaşartıyordu cidden. Akıllarına yeni gelmiş olmam hem üzüyor hem de mutlu ediyordu. Demek güzel bir hismiş ilgi görmek, böyle bir şeymiş diyebiliyordum. İlgi görmek için hep kendime zarar vermem mi gerekecekti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you didn't care about me''jikook
Fanfic'jikook "Beni görmemene rağmen neden hala seni seviyorum? Aradan yıllar geçmişken, neden senden soğuyamıyorum?" -jimin -02.05.21