Bilbo Baggins'in Dilinde Hobbitler (Yazı Yüzük Kardeşliği Filminden Alınmıştır)
Hobbitler yüzyıllardır geçimlerini Shire’ın dört bir yanında çiftçilik yaparak sağlamaktadır.Dış dünyanın uzun halkına aldırış etmeden yaşarlar,bundan da çok memnundurlar zaten. Orta Dünya’da olan onca güçlü ve değişik yaratığı sayarsak Hobbitler küçücük ve önemsiz görünmektedir.Hiçbiri ün sahibi veya büyük bir savaşçı olmayı istemez,ne de çok akıllıların arasında sayılmayı.
Aslında Hobbitler hakkında söylenebileceklerden en önemlisi büyük bir yemek düşkünü olmalarıdır.Şöyle bir bakacak olursak kendimizi ilginç bira çeşitleri yapma konusunda ve de pipo otu yetiştirme konusunda bayağı geliştirdik.Fakat barış,huzur, iyilik ve bağlılığın her yerde olduğunu düşünerek kendi kalplerimizi kandırdık.Hobbitler için sevgi paylaşarak büyür.Ve evet, kuşkusuz ki diğerlerine göre bizim hayatımız oldukça çekicidir...
Merhaba,ben Almithara.
Ve ben de onlardan biriyim,evet ismim Elflere özgü bir isim fakat benim geçmişim diğer Hobbitlerden biraz farklı...Ne yazık ki ben de diğer Hobbitler kadar kendimi kandıramadım, buna izin vermediler.
Annem ve babam Shire’ın Took ve Boffin ailesinden.Annem Fiona Took ve babam Austin Boffin. Onlar evlendikten ve annem beni dünyaya getirdikten sonra dünyadaki kötülük dolu Orklardan biri benim diğer Hobbitler gibi olmadığımı hissetmiş ve beni aramaya çıkmış.Bunu hisseden annem, babama olayı anlattıktan sonra hemen Ayrıkvadi’ye doğru yola çıkmışlar.Büyücü Gandalf bize ulaşıp bizim güvenli bir şekilde Ayrıkvadi’ye varmamızı sağlamış.
Tüm çocukluğumu, gençliğimi orada geçirdim ben.18 yaşındayken kardeşim dünyaya geldi.Lady Galadriel aynı bana bulduğu gibi kardeşime de bir isim koydu.Edéa...
Kardeşim doğduktan birkaç yıl sonra Orklar yeniden bize ulaşmaya çalıştı fakat bu sefer babam kararlıydı.Kral Elrond babama ne kadar yalvarsa da babam söz dinlemedi.Ve o gece kaçıp Orkları bulmaya gitti.
24 yaşındaydım.Legolas babamın cansız bedenini Ayrıkvadi’ye getirdiğinde annem bir süre kendine gelememişti.Kardeşim de öyle...
Ama ben...İçimi öyle bir hırs bürümüştü ki yas bile tutamamıştım ona.Tek isteğim babamın canını alan o Orku bitirmekti.
Fakat işler çığrından çıktı. Shire’a uğrayacağını söyleyen annem ortadan kayboldu.Daha sonra Lady Galadriel’in bana verdiği kolyeyle annemin nerede olduğunu bulduk.
O kolye aynı zamanda doğayı koruma gücümü de arttırıyordu.
Evet,gücüm buydu.Doğaya kalkan olmak...Ve sevdiklerim için her şeyi hissedebilmek...
O kolyeyle annemin yerini bulduğumuzda gördüklerimi kaldıramadım.
Onu almışlardı ve Mordor’a yakın bir kulede tutuyorlardı.Tek yüzüğün üretildiği Mordor'da...
Eğer oraya gitmezsem onu öldüreceklerdi... Kardeşimi savunmasız bırakıp nasıl gidebilirdim? İkisine birden nasıl kalkan olabilirdim?!!
Ama bana bu şansı tanımadılar bile. Kardeşimle beraber Shire’a giderken önümüzü kestiler ve kardeşimi gözümün önünde öldürdüler.
Gandalf,beni Shire yakınlarında bulduğunda baygınmışım. Uyandığımda her zamanki gibi Ayrıkvadi’deydim.Bir türlü en sevdiğim evime gidememiştim...
O zamandan beri yanımda olan tek kişi Büyücü Gandalf’tı.O hep yanımda olmuştu benim.Hep ailemden biri saymıştık onu.
Şimdi asıl soruya gelelim.Beni neden mi öldürmüyorlardı?Çünkü doğaya kalkan olmam için sadece fiziki değil ruhani gücümün de yerinde olması lazım.Onlar benim ruhumu ne kadar incitirlerse gücümün de azalacağını zannediyorlardı fakat aksine,benim ruhum incindikçe onlara karşı öfkem ve kinim artıyor,gücüm gün geçtikçe büyüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZÜKLERİN EFENDİSİ-1:DENİZ KABUĞU/TAMAMLANDI/
FantasyOrta Dünya'ya yayılan bir kötülük var. Bu kötülüğün karşısında da kalpleri iyilik dolu beş yürekli Hobbit ve yandaşları. Peki,onların kalplerindeki iyilik bu kötülükle savaşmaya yetecek mi? Orta Dünya'nın kaderini belirleyebilecekler mi?