1. BÖLÜM | ORMAN SENİ KORUR

1.4K 217 173
                                    




1.     Bölüm

ORMAN SENİ KORUR

"Şişegalasıca Gardelen, bu iliğendeki su ıccacuğmuş!"

"Ilıttım aslında anne" diye cevap verdi Kardelen. Evlerindeki sobanın üzerindeki güğümden suyu boşaltırken eli yanmıştı hatta. İncecik bedeniyle koca  güğümü kaldırması hiç  kolay değildi ama annesi söylediyse mecbur yapacaktı. Eli yansa, hatta kırılsa bile fark etmezdi.

Az önce bahçeden aldığı kar ile avucundaki sızıyı gidermeye çalışıyordu. Dün akşamdan beri yağan kar yüzünden ne evden çıkabiliyorlar ne de donan borular yüzünden sıcak suya erişebiliyorlardı. Annesinin bilmem kaçıncı söylenişi dinledi. Annesi kardan da, bu havadan da nefret ederdi. Yüzüne olmasa da her zaman babasının arkasından söylenir, neden hala bu dağ evinde, imkansız koşullar altında yaşadığını sorgular dururdu. Ama yalnızca arkasından.

Kardelen'in avucunun sıcaklığı ile kar eridi. Ilık hale gelen suyun, teninin üzerinden akışını hipnoz olmuş bir halde izledi. İnşallah su toplamazdı yoksa bir de yarasıyla uğraşmak zorunda kalırdı. Yanık yarası hem zor geçiyor, hem de sızısı kalıcı oluyordu. Annesine gösterirse bu sefer de dikkatsizliği yüzünden paparayı yiyecekti. Hem, ev işleri yüzünden elini kullanması da gerekecekti. Birden sıcak basınca üzerindeki hırkayı çıkardı. Kısa kollu tişörtüyle kaldı. Beline kadar ulaşan saçlarına erişmek için elini beline doğru uzattı. Ama parmakları saçlarına değmedi. Sonra, dün gece babası uyurken saçlarının kesildiği aklına geldi. Göz pınarlarında biriken yaşları geri göndermeye çalıştı. Simsiyah saçları artık ancak omuzlarına geliyordu. Babası sabah saçını görüp şaşırdığında o cevap veremeden annesi araya girmişti. "Genç kız oldu artık, 13 yaşına geldi. Modern saç istedi ben de kestim."

Keşke öyle olsaydı. Kardelen saçlarını öyle çok severdi ki. Keşke annesi de sevseydi.

Keşke annesi, Kardelen'i biraz olsun sevseydi.

Babasının ve rahmetli babaannesinin sevgisini hissetmese, Kardelen sevginin ne olduğunu dahi bilemezdi belki. Anne sevgisi hiç tatmamıştı mesela. Belki de annesi bebekten sevmişti onu ama büyüyünce sevmeyi bırakmıştı. Yani eğer anneysen çocuğunu severdin değil mi? Mecbur olmasan da içgüdüsel olarak bir bağ hissederdin. Kardelen 9 yaşından beri annesinin onu istemeden doğurduğu varsayımı üzerine duruyordu. 9 yaşı hem annesinin sevgisizliğini hem de babaannesini kaybetme acısını tattığı bir yıldı. 9 sayısı hayatının sonuna kadar lanetliydi artık onun için. Bir tanecik babaannesini evlerinin çok da uzağında olmayan bir mezarlıkta yapayalnız bırakmışlardı. Ne de çok severdi babaannesi onu. Saçlarına özenle bakar, sabah akşam sevgiyle tarar, bütün gün onunla hikayeler uydurur, bahçede ve evde oyunlar kurardı. Annesi bu kadar kızamazdı hem o zaman. Babaannesi bir kez "Binnaz!" dedi mi, annesinin yeşil gözlerindeki ateş solar, köşesine çekilir, Kardelen'le uğraşmayı bırakırdı. Kardelen'e Gardelen demeye de babaannesi öldükten sonra başlamıştı. Kardelen o zamanlar daha küçük olduğu için bu durumu kendine yormazdı. Ama zaman geçtikçe, vücudundaki çürük sayısı her geçen gün arttıkça artık durumun kendisiyle ilgisi olduğunu anladı.

Annesi onu sevmiyordu.

Babası varken ona iyi davranırken, yalnız kaldıklarında öylesine acımasızlaşıyordu ki, Kardelen'in bu değişikliklere anlam vermesi çok uzun zaman aldı. "Sana sütümü helal etmem babana söyleme!" derdi sinir krizlerinin sonrasında.

Kardelen nasıl söylesindi ki? Babasını üzmek de istemezdi o.

"Kalk, enük gibi durma orada!"

Kardelen kapının yanındaki sandalyeden kalkıp, biraz ürkek bir şekilde annesinin yanına gitti. "Kapat şu kolunu, baban görücek şimdi." dedi huysuzca. Kardelen yeni bir çimdik yememek için hafif geri durdu. Kolundaki morluklar hırkasını çıkarınca ortaya çıkmıştı. Kışı çok severdi Kardelen. Kristal örtüyü görmeye, adını aldığı çiçekleri keşfetmeye bayılırdı. Ama kış gelince annesinin elinin ayarı iyice kaçar, bacaklarındaki morluklar, artık uzun giydiği için kollarına ulaşırdı.

DÖNENCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin