İkinci bölüme hoş geldiniz.
Hatam varsa affola.Multimedya: Bahsi geçen ev
Bölüm şarkısı: Cigarettes After Sex - Apocalypse (slowed down)Yattığım yerde, bedenimi sola doğru kaydırarak ağzımı şapırdattım. Yattığım kanepenin bu kadar rahat olduğunu bilseydim bunca sene kendi odamda yatacağıma burada yatardım diye düşünmekten kendini alamadım. Kafamın altındaki yumuşak yerde, dün gece kafamı koyduğum yastığa dair bir yükseklik yoktu.
Yine de nasıl bu kadar rahat olduğunu anlayamamıştım.
Koltukla ilgili saçma düşüncelerimden sıyrıldığımda, alarmın henüz çalmadığını fark ettim. Alarmın çalmamasının iki sonucu vardı ki ikisi de birbirinden beterdi. Birincisi, sınavı kaçırmış olabilirdim. İkincisi, vaktinden erken uyandığım için tekrar uyuyamayacak ve etrafta zombi gibi gezecek olabilirdim.
Yüzümü buruşturarak bilinci açılmış ama kendisi hala kütük gibi yatan bedenimi kaldırmaya çalıştım. Tam ellerimden destek alarak kanepeden doğruluyordum ki alnıma vurulan fiskeyle gerisin geri düşüp, korku içinde bağırmaya başladım.
Gözlerim jet hızıyla açılırken yaşadığım en korku verici deneyimi bağırarak karşılıyordum. ''Aman tanrım, sen de kimsin?'' korkudan midem ağzıma gelmişti. Yalnız yaşadığım evimde birisi vardı! tekrar etmemi ister miydiniz? yalnız. yaşadığım. evimde. birisi. vardı!
''Asıl sen kimsin, aptal?'' yanı başımdaki adam keskin bir sesle konuştuğunda korkuyla dolmuş bilincimi çabucak toparlayıp, kalp atışlarımın kritik çarpıntısını geride bırakarak nefes nefese bir şekilde doğruldum. Karşımda duran en az bir doksanlık adam, beni küçümsercesine gördüğüm en sıcak kahve tonundaki gözlerini üzerimde dolaştırdı.
Henüz incelediğim şekilli, çıkık çenesi ve kavisli kaşları adamın kim olduğunu suratıma suratıma bağırıyordu. Hızla gerileyerek sırtımın kanepenin kenarına çarpmasına neden oldum. ''Sen..'' dedim oldukça şaşkınlık ve bir o kadar da korku içinde. ''O'sun!'' işaret parmağımın gösterdiği yüz, hayranı olduğum mükemmel yakışıklı Joon Hyuk'tan başkası değildi. Ama nasıl? Neden? Evimde ne işi vardı?
''Ben o muyum?'' suratını buruşturarak yanında dizlerinin üstünde çöktüğü kanepeye, biraz daha yaklaştı. Gözlerim karnına ve kollarına doğru kayınca gördüğüm kaslar duraksamama neden oldu.
Boynum yanıyordu. Tanrım, gerçekte çok daha yakışıklıydı! hatta çok kelimesi belli ki bu adam için oldukça hafif kalıyordu. Joon Hyuk, ultra yakışıklı bir herifti. ''Bir sabah uyanıp evimde mışıl mışıl uyuyor bulduğu bu yabancı hakkında biraz daha bilgi edinemezse onu polise teslim edecek olan adamdan mı bahsediyorsun?'' dedi yarı öfke yarı alayla.
Sonra bu tezimden vazgeçip oranları yüzde yetmişe yüzde otuz olarak değiştirdim. Çatılan kaşlarına ve öfkeyle parlayan kahvelerine bakılırsa gerçekten sinirliydi.
''Senin evin mi? ne zamandan beri yaşadığım ev senin üzerine tapulu?'' ben de sinirli -onunkinin yakınından bile geçemezdi- bir sesle kendi evimi incelemeye koyuldum. Her zamanki mükemmel evimdi iş- bir dakika.. neredeydim ben?
"Neredeyim ben?!'' çığlık atarcasına konuştum.
"Beni neden kaçırdın?'' öfkeyle Joon Hyuk'a döndüm. ''Gelip rica etseydin seni kıracak değildim.'' yüzüne baktıkça sinirli kalmakta zorlanıyordum çünkü bu adamın beni kaçırması belli ki bir sorun teşkil etmiyordu benim için."Hayranlarınızı kaçırıp öldürüyor falan mısınız?'' elimi sahte bir şaşkınlıkla ağzımın üzerine kapattım. ''Yoksa.. ah, en başından tahmin etmeliydim. Siz yakışıklı çocukları kaçırıyor ve onları zorla Davetsiz Misafir de oynatıyorsunuz. Pekala bütün pis işleriniz ortaya çıktığına göre, bununla onur duydum.'' kurabileceğim en saçma cümleyi kurup elimi uzattım Joon'a.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Davetsiz Misafir (GAY)
Romanceboyxboy hikayedir. Eşcinsel karakterler barındıran bir kitap olduğundan, homofobiklerin okumaması önemle rica olur. - "Umudun olduğu yerde mucizeler çiçek açar."