5.bölüm: "Çok uzaklarda, ilgincin de ötesinde."

140 24 3
                                    

Multimedya: Dong Hyun
Bölüm şarkısı: Sia - Snowman (slowed)

"Parmağınızı şuraya yerleştirin.'' baş parmağımı komiserin gösterdiği yere yerleştirerek sabır dilenircesine, bakışlarımı yukarıya kaldırdım. ''Boşa çabalıyorsunuz.'' Dong'un yanımdaki bedeni kolumu dürtünce ne var dercesine baktım yüzüne.

"Bay Joon daha fazla sinirlendirmeden sussan iyi olacak.'' omuz silkerek patronuna saydırmak için ağzımı açmıştım ki komiserin ''Cihan Karakaya. İsminiz burada gözüküyor fakat Kore'ye kayıtlı bir kimlik bulamadım.'' dedi. ''Turist falan mısınız?'' dudaklarımı birbirine bastırdım.

İşte şimdi o aptal, maymun kılıklı Joon Hyuk yüzünden boku yemiştim. ''Evet.'' benim yerime sanki gerçek buymuş gibi cevap verince, gözlerimi devirdim. "Nereye kayıtlı olduğumu da söyleyebilir misiniz?" komiser sorumu garipsemiş olacak ki anlamsız bakışlar atarak klavyeye bir şeyler yazdı.
"Hafızamın bir kısmını kaybettim de."

Mantıklı bir bahane miydi? belki.
Polis bunun gerçek  olup olmadığını araştırır mıydı? hayır. Sonuç olarak illegal bir şey istemiyorduk, sadece bilgi alıyorduk.

"İlk defa karşı karşıya kaldığım bir durum, Kore vatandaşı değilseniz, normalde adınız da sistemde gözükmez." Joon bakışlarını bana ne haltlar yiyorsun sen dercesine döndürünce ben hala sadece ismimin çıkmasının şokunu yaşıyordum.

Yani bir vatandaş olduğum belliydi, fakat buraya kayıtlı mı değildim? Kendi kimlik bilgilerini silen bir suçlu gibiydi sanki.

Joon' da ne bekliyordu ki? birden mucizevi bir şekilde Kore'ye kayıtlı olmamı ve buradaki ailemi bulup beni teslim etmeyi mi? avcunu yalardı.

Yalnız doğmuştum ve yalnız ölecektim.

''Peki ama Güney Kore vatandaşı değilseniz ve vizeniz yoksa buraya nasıl girdin-'' dümbük herif, nam-ı diğer Joon Hyuk, elini sıkma bahanesiyle avucundaki zarfı komisere verdiğinde oflayarak ''Artık buradan gidebilir miyiz?'' dedim. ''Komiseri de susturduğunuza göre, gidelim.'' açıkçası bu işten bu kadar kolay yırtmayı beklemiyordum üstüne üstlük ilk defa bir polisin yanında birine atar koymuştum. Buna rağmen Joon aleyhime hiçbir şey dememişti.

Daha çok, buraya ait olmadığımı görüp beni hapse tıktırır ya da ülkeme postalatır sanıyordum. Sanırım yanılmıştım. Joon Hyuk sadece doğruyu söylediğimden emin olmak istemişti, beni polise vermek değil.

Ama bilmediği bir şey vardı ki doğruyla yanlışı daha kendim ayırt edemiyordum. ''Gidelim, Dong.'' diyerek elini jilet gibi olan siyah pantolonunun cebine soktu. Şimdi de beni görmezden mi geliyordu? ''Ben de buradayım.'' dedim gülümseyip, elimi gözlerinin önünde sallayarak. ''Hani şu az önce polise getirdiğin insan?''

''Aynen, hak ettiği halde hala polise teslim etmediğim hani?'' hızlı adımlarına yetişerek kasvetli polis departmanından çıktım. ''Ne yapmayı planlıyorsun peki?'' tam binanın önünde - Dong'a hala nedensiz bir şekilde kırgın olduğumdan ondan tarafa bakmıyordum-  durduğumuzda ve ben yanımdaki adamı es geçerek Joon'a baktığımda ''Artık özgürsün.'' dedi.

Şimdi ayakkabılarımızın uçları birbirine bakıyordu ve, belirtmeden geçemeyeceğim burada kendime ait bir ayakkabım dahi yoktu bu yüzden ondan ödünç almıştım, yüzlerimiz arasındaki iki karışlık mesafe kanımı kaynatıyordu. Ne de olsa bu kadar yakışıklı bir yüzü daha önce hiç görmemiştim, nedeni kesinlikle onu beğenmem ya da hoşlanmam değildi. Nedeni, bir nevi onun hayranı olmamdı.

''Şu sıralar çok meşgul olduğumdan senin kim olduğunu öğrenmeye ayıracak vaktim yok, nereye istiyorsan gidebilirsin.'' dalga geçercesine gülümsediğinde, kahverengi gözlerinin açık havada daha parlak gözüktüğünü fark etmiştim. Siyah saçları umarsızca havada uçuşuyor, kirpiklerinin gölgesi yanaklarına vuruyordu. Siyah gömleğinin açıkta bıraktığı ve bir güneş gibi parlayan göğsünden bahsetmiyordum çünkü gözlerim oraya kayarsa, benim için biraz sıkıntı olabilirdi.

Davetsiz Misafir (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin