4.bölüm: "Cılız koruma, Dong Hyun."

161 24 9
                                    

Bölümü kontrol etmedim, yazım yanlışı görürseniz belirtin lütfen.

Multimedya: Eun Kyung
Bölüm şarkısı: Sia - Elastic Heart

"İyi misiniz?" gözlerimi dalmış olduğum manzaradan çekip oflayarak bana seslenen Joon'un korumasına döndüm. Koruması olup olmadığı hala bir muammaydı çünkü onu sadece ben koruma olarak biliyordum ve ilk defa görmüştüm. "İyiyim, sen nasılsın?" dedim resmiyete gerek olmadığını belli ederek. Sonuçta onların gözünde ben kimliksiz biri, bir hırsızdım. "İyiyim." önünde bağladığı ellerini açarak yanıma doğru adımlamaya başladı.

Salonun bir duvarının boydan boya duvar olduğunu fark edince, bütün günümü rahatlamak için camın önünde kendime mantıklı açıklamalar yapmaya çalışmakla geçirmiştim.

"Joon Hyuk nerede?" diye sordum kendimi tutamadan. Şirkette olduğunu biliyordum ama bu saate kadar orada kalması gerçekten işkolik birisi olduğunu gösterirdi. "Sekreteriyle birlikte yemek yiyecekti." aldığım kısa ve net bilgi göğsümü sıkıştırdığında kollarımı göğsümde bağlayarak "Hah!" dedim en yüksek sesimle. Adamın titrediğini görsem de gülmemeye çalışarak "Biz kendi ülkemizden on saat uzaklıkta bir yerde sıkışıp kalalım. Beyefendi sekreteriyle yemek yesin!" sekreteriyle.

Sekreteriyle mi?
"Eun'la mı?" uzun boylu adam kaşlarını çatarak "Siz Eun hanımı nereden tanıyorsunuz?" diye sordu. Gözlerindeki şaşkın bakışa, bu sefer gülmeden edemedim. "Joon Hyuk hakkında sandığından daha çok şey biliyorum." dedim. Hepsini tek tek sıralamak vardı ama sapık konumuna düşmek istemiyordum. Ne de olsa burada hayatlarının bir dizi olduğundan haberleri yoktu.

İçimden geçen ürpertiyle gözlerimi kaçırdım. Gitmemesi için her şeyi yapabileceğim gülümsemem de böylece yüzümü terk etmişti. Yirmi senedir ne zaman varoluşu düşünsem, yine şimdi olduğu gibi garip hislere kapılıyordum. Mesela neden yaratıldık? varoluş amacımız neydi?

Tanrı var mıydı?
Geçen onca zamanda bu sorular denizinde boğulup nefessiz kalana kadar düşünsem de elle tutulur gözler görülür bir kanıt bulamamış, sadece inanmaya karar vermiştim.

İnanmak istediğinizde de istemediğinizde de bir sürü neden bulabilirdiniz. İki ucu keskin bir değnekti bu.

Fakat birer dağ gibi önünüze koyduğunuz nedenler, inancınıza bir çelme dahi takamazdı. Tamamen gönülle bağlantılı olan bu olay, sizin tanrıyı ne kadar benimsediğiniz, ona inanıp inanmadığınızla ilgiliydi.

Ona ne kadar inandığınızla ilgiliydi.
"Bana inanıyor musun?" diye sordum istemsiz bir şekilde. Karşımda dikilen adam artık mesafeli durmamaya karar vermiş olacaktı ki ellerini çözüp oturduğum yerden, biraz uzakta duran koltuğa oturdu. "İnanıyorum." dedi. "Dün sizin yalancının teki olduğunuzu düşünmüştüm ama bugün, sizi böyle kederli görünce neden böyle bir şey yapmak isteyesiniz ki diye düşündüm." ellerini iki yana kaldırarak omuz silkti. "Hırsız olsaydınız çoktan bir şeyleri çalıp kaçardınız sonuçta. Hem baksanıza, Bay Joon Hyuk dün beni yolladığına göre o da sizin bir hırsız olduğunuzu düşünmüyor." birden içimdeki duygu karmaşasının durulduğunu hissettim. Aydınlık bir his ki, içimi esir aldı. "Gerçekten mi?"

"Evet, Bay Joon eşyalarına çok önem verir." sırıtarak "Sen iyi bir korumasın." dedim içimdeki mutluluğun dilime dökülmesini durduramayarak. "Baksana onun neyi sevip neye önem verdiğini bile biliyorsun. Bu arada artık sizli bizli konuşmasan mı? eminim benden daha çok saygı duyulan birisisindir." gülümseyerek "Neden öyle diyorsun?" dedi.

Davetsiz Misafir (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin