Saatin öğle saatlerini geçmesiyle yola koyulmuştu genç.Ayaklarını yere sürte sürte okula doğru yürüyordu.Bugün gerçekleşen maçını ya da dersini umursamadan,kendi hayatına bir duvar örerken kısa sürede okula varmıştı.Beş katlı okulun en sonuncu katına çıkarken gideceği yerden emin olmak adına telefonundaki mesaja baktı tekrar.Sınıf numarasını aklına kazıyıp merdivenlerden çıktı usul usul.Üzerindeki boru paça pantolon yere sürtünse de aldırış etmiyordu,belinden düşmesine izin veriyordu.Bugün fazla özensiz olduğunu hissediyordu.Solmuş bir yeşil kazağı da ona büyük gelirken kulağının arkasına yerleştirdiği saçlarıyla beşinci kata ulaşmıştı.Tekrar telefonu cebinden çıkarıp saate baktı.Taeyong'un dersinin bitmesine birkaç dakika kalmıştı.Onun için dakikaların önemsiz olduğu hayatında,zamanında geldiği için hafifçe gülümsedi kendi kendine.Sırtını duvara verirken birkaç dakika sonra ön kapının açılmasıyla sınıftan birkaç kız çıkmıştı.Yerinden kıpramadan sınıfın boşalmasını bekledi ardında da sınıfa girdi.Hala birkaç kişi vardı,gülüp plan yapıyorlardı.Kendisinin aradığı ise tek bir kişiydi.
Gözleri arkalarda oturan birini aradı.Dağınık bıraktığı kahverengi saçlarıyla ona gülümseyen o yorgun ama içten gözlerle buluşunca gözleri,yüzünü büyük bir tebessüm kapladı ve yanına gitti adımlarını hızlandırıp.Gülümsemeleriyle birbirlerine selam verirken yanına oturdu sarı bir boğazlı,üzerine eskimsi bir ceket ve altına bej pantolon giyinen gencin.Bu aralar onu çok süzdüğünün kendisi de farkındaydı ama bu pek umurunda değildi."Neden buradasın?Bu saatte maçın olması gerekmez miydi?''Taeyong lafa giren ilk kişiyken Ten omuz silkmişti dudaklarını hafifçe büzüp.Sınıfta bulunan birkaç kişiye aldırış etmeden Taeyong'un yanına yaklaşıp başını omzuna yasladı.''Bu sorumsuzca davranışı gerçek dünyamda yapsaydım kaptandan güzel bir azar dinlerdim.Ama burada yarın yine aynısı yaşanacak.''Taeyong omzunda hissettiği ağırlıkla gerildiğini hissetti ama belli etmeden devam etti cümlelerine.
''Çok çabuk pes ettin.''Taeyong'a bunu dedirttiği için pişman hissediyordu kendini.Ama onun da bazen duraklamaya ihtiyacı vardı.
''Sadece her gün ve her gün aynı maçı yapmaktan bunaldım.''
''Böyle davranmaya devam edersen-''Taeyong yine Ten'in duymaktan bıktığı kelimeleri sıralayacakken başını koyduğu yerden çekti ve kaşlarını çatarak bir hışımla konuştu.
''Nereden biliyorsun?Neden her şeyden bu kadar emin bir şekilde konuşuyorsun?Yanıldığın ya da farkına varmadığın şeyler olabilir.''Ten hiçbir umudu olmayan duruma bakacak iyi bir yön ararken Taeyong bu sefer karşı gelmeden kabul etmişti.
''Haklısın.''
Taeyong'dan bir tepki alamayınca öfkesi çabuk söndü.''Neden bana yalan söylüyorsun?Söylediklerinin arasında o kadar çok boşluk var ki içimden bu hayatı devam ettiresim gelmiyor.''Sınıftaki gülüşen erkek ve kıza kaydı gözleri.Hiçbir şey umurlarında değilmiş gibi gülebiliyorlardı.Birazcık kıskandığını hissetti Ten.''Bir şey oldu mu?Döngüye sıkışıp kalmış kişilere bir şey oldu mu?"Gözleri çifti izlerken dudaklarından da günlerdir içinde biriktirdiği kelimeler çıkıyordu.Hiçbir zaman sormamıştı bunları.Taeyong'un anlatmasını,bir şeyler söylemesini beklemişti.Ama kendisi bir adım atmadıkça Taeyong kaçmaya devam edecekti.''En başından beri senden uzak durmamı söylüyorsun ama en başından beri beni kendine çeken sen değil miydin?''Taeyong Ten'in dedikleri üzerine sıranın üzerindeki kalemlere bakmak yerine bakışlarını yanındaki bedene çevirdi.Haklıydı Ten.En başından beri bunu isteyen Taeyong'du.''Eğer senin varlığın benim için tehlikeliyse neden ertesi gün geldin?Neden ilk gündeki sergilediğin performanstan farklı bir performans sergiledin?Bunu sen de istemedin mi Taeyong?''Ten ağlamaklı bir ses tonuyla konuşurken Taeyong sadece fısıldamakla yetindi.
![](https://img.wattpad.com/cover/257938796-288-k70934.jpg)