Yine bir gün Ten maçını yapmayı reddetmiş ama bunu Taeyong'a söylememiş bir şekilde okula gelmişti öğleden sonraki saatlerde.Teselliye ihtiyacı vardı,bir dayanağa...Sabah yaşadığı olaydan sonra geçirdiği zamanın bir kısmı kararmıştı onun için.Yapacak ya da düşünecek bir şey bulamamıştı.Boş bir zihni vardı.O boş zihni bir iki gözyaşı ile doldurmayı ihmal etmemişti.Maçının olduğu saatleri bunalımla geçirirken Taeyong'un dersinin bitişine yakın çıkmıştı evden.Çıka çıka daha nefesinin kesilmediği beş katı çıktı bir çırpıda.Yine sırtını soğuk zemine yaslamışken Taeyong'un dersten çıkmasını bekledi büyük bir merakla.Onu görmeye ihtiyacı vardı,sesini duymaya,güç bulmaya.Daha yeni görüşmüş sayılırlardı ama bu önemli değildi.Şu an ona ihtiyacı vardı.
Taeyong sınıftan çıkmış ve karşısında yine Ten'i görmüştü.Narin bir gülümseme sunarken sınıfındaki kişiler de ikiliye göz ucuyla bakmayı ihmal etmiyordu.Ten de zoraki bir gülümseme takındı yüzüne ve hiçbir şey konuşmadan merdivenlerden inmeye başladılar.Okuldan çıkıp okulun bahçesinde boş bir banka oturdular.İkisinin de ağzını bıçak açmıyordu.Taeyong kaçamak bakışlar atıyordu yanındaki oğlana.Yanındaki oğlan ise iç geçirip ellerini bacaklarının arasına sıkıştırmıştı.Dışarıdan bakıldığında sıkıntılı olduğu oldukça belli olurken Taeyong dayanamayıp bu kısa sürede neşesini özlediği bedene döndü.''Bir sıkıntın mı var?Çok durgunsun.''Ten ilk tavır takınmaya çalıştı Taeyong'a karşı.Sonra da bunun Taeyong'la alakalı olmadığını düşünerek sorusuna yanıt verdi.
''Evet,var.''
''Dinliyorum.''Taeyong'dan onayı alınca sebebini açıklamaya başladı durgunluğunun.
''Sabah annemi aradım.''
''Evet?''
''Beni tanımadığını söyledi.''Ten ilkten cevabı yapıştırmışken Taeyong bunu beklemiyordu.Şok içerisinde Ten'e bakarken Ten devam etti.''Tek o değil.Ablam,babam da söyledi.Hepsini tek tek aradım.''Ten ne hissedeceğinden yorulmuş bir şekilde konuşurken Taeyong kalbinin farklı şekillerde attığını hissediyordu.Sadece birkaç ay olmuştu.İki yıl boyunca kız arkadaşıyla bir ilişki yaşarken bu kadar hızlı gitmezken olaylar,Ten'le sadece birkaç ayda hızlanmaya başlamıştı.
''Neden bu kadar hızlı ilerliyor her şey?''Kendi kendine söylenirken kendine de kızmıştı.Elinden hiçbir şey gelmiyordu,ne yapması gerektiğini bilmiyordu.Özellikle bu bilinmezlik ikisini de çukura sürükleyen en temel etkendi.
Ten iki büklüm olan ve şakaklarını ovalayan bedene baktı.Böyle bir tepki bekliyordu.Aslında söylememeyi de düşündü ama bu durumda ondan bir şey saklamanın yanlış olduğunu düşünerek açıklamıştı sabah yaşadığı huzursuzluğu.En azından derse gelene kadar ağladığından bahsetmemişti.''Her gün aynı şeyi yapmama rağmen.Sen dedin Taeyong,her gün aynı olayları yaşamaya özen göster dedin.Bak gösteriyorum ama ben çoktan silinmeye başlamışım.''Bunu büyük bir huzurla söylerken Taeyong içten içe kırıldığını hissetti.Neden bu kadar iyimser bakıyordu,neden hala yanında kalmaya devam ediyordu bunu kabullenmiyordu.Yok olacağını bile bile hiçbir şey yokmuş gibi konuşması onu çıldırtıyordu.En azından bağırmasını bekliyordu,umutsuzluğa düşmesini bekliyordu.Ama düşünceleri olumsuz olsa bile onu öyle tatlı anlatıyordu ki asla o aradığı şeyleri bulamayacağını biliyordu.
''Ten.''Eğdiği başını kaldırdı ve yanındaki çocuğa baktı.İkisi de bu kelimenin arından ne geleceğini biliyordu.
''Ne diyeceğini biliyorum bu yüzden sakın ağzından çıkmasın o kelimeler.''İşte hayal kırıklığını burada hissediyordu Taeyong.Yeryüzünden silinmesinin,ailesinin onu unutmasının bir önemi yoktu ama Taeyong'un ona git demesi onu her şeyden daha çok üzen şeydi.''Bunu üzülmen için söylemedim ya da vicdan azabı çek diye.Sadece bir umut arayabilir miyiz?''Ten'in sesi sona doğru yumuşarken Taeyong alaycı bir şekilde güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Already over | taeten |
Fiksi PenggemarPygmalion kendi yaptığı heykele aşık olmuştu.