Bölüm 4: Tarumar

18 4 0
                                    


Yosun'un anlatımı ile


Sanki yıllardır uyumuş gibi hissediyordum. Başım feci şekilde ağırıyordu. Tenime doğru esen hafif rüzgar beni yavaş yavaş kendime getiriyordu. Gözümü zorlukla araladım. Sanki göz kapaklarım benim inadıma aşağı iniyordu. Altımdaki zemini hissettim. Parkenin üzerindeydim. Gece uyurken yere mi düştüm acaba? Zonklayan kafamı acıyla kaldırıp henüz açılmamış gözlerimle etrafı incelemeye çalıştım. Camdan içeri giren hafif güneş ışığı gözümü almıştı. Hava yeni aydınlanıyor olmalıydı. Cama biraz daha dikkatli bakınca kırıldığını gördüm.

O an aklım yerine geldi. Dün gece yüzü maskeli bir herif camı kırıp bu odaya dalmıştı. Cam kırılma sesiyle uyandığımı hatırlıyorum. Üzerime doğru koşan adamı kendimden uzaklaştırmak için elini ısırmıştım. Sanırım kafama sert bir şeyle vurmuş olmalı ki bir anda tüm gördüklerim karardı ve şu an bu haldeyim. Elimi yavaşça kafamın arkasına götürdüm. Darbenin etkisiyle kafam kanamış olamlı. Kurumuş kan kalıntıları elime sürüldü. Kan bu derecede kurumuş olduğuna göre uzun bir süre uyuyorum demektir.

Yoksa.. Yoksa o adamlar Ateş'i kaçırmak için mi geldiler? Daha da kötüsü diğerlerine birşey yaptılar mı? Acı içinde havaya bir küfür sallayıp ayağa doğruldum. Diğerlerini kontrol etmeliydim. Titreyen bacaklarımı kontrol etmekte zorlanıyordum. Yalpalayarak odanın kapısına geldim. Arkamı dönüp kırık camdan içeriye giren havayla ahenk içinde dans eden perdeye baktım. Kapının soğuk, yuvarlak kulbunu kavradım. Kapı aralıktı. Yatmadan önce kapattıp kilitlediğimden emindim. Bana saldıran adam beni bayılttıktan sonra kapıyı açıp diğerlerinin işini halletmiş olmalıydı.

Koridora çıktım. Her yer sessizlik içerisindeydi. İlk olarak yan odamda yatan Alvina ve Hera'nın yanına gittim. Küt küt atan kalbim sanki ağızımdan çıkacak gibiydi. Kapı aralıktı. İçimden başlarına bir şey gelmemiş olması için dua ediyordum. Odaya girdiğimde ikisi de yataklarındaydı. Camları kırık değildi. Yanlarına gidip nabızlarını ve bilinçlerini kontrol ettim. Nabızları normaldi ama bilinçleri yerinde değildi. Vücutlarında kan ve darp izi de yoktu. Hiç şüphesiz ilaçla bayıltıldıkları aşikardı. Eğer kızlar buradaysa diğerleri de buradadır diye düşünüp Sarp'ı kontrol etmek için koridorun en uç odasına yürüdüm. Hava yeni aydınlandığı için koridor karanlıktı. Duvara asılı olan küçük lambalar koridorun karanlığını biraz da olsa gideriyordu. Loş ışığın yansıdığı kasvetli renkteki duvardan destek alarak koridorun sonundaki odaya vardım.

Kapı kapalıydı. Ağır hareketlerle kapıyı açtım. O an aklıma çok kötü binbir senaryo geldi. Hızlıca bu düşüncelerimden kurtulup titreyen elimle kapıyı açtım. Yüzüme esen rüzgar bu sefer bir tokat gibi çarpmıştı. Sarp! Sarp kanlar içinde yerdeydi. Çiçek ve Toprak da yerde baygın haldeydiler. Bir kaç saniye olduğum yerde kocaman olmuş gözlerle onlara baktıktan sonra ilk olarak Sarp'ın durumunu kontrol etmek için yanına çömeldim. Kan içinde kalmış başını ellerimin arasına aldım. Yüzü buz kesmişti. Kan içindeki tişörtünü kaldırdım. Sanırım karnına bir çakı ya da bir bıçak yemış olmalıydı. Kanaması devam ediyordu. Nabzını kontrol ettim. Düzenli atmıyordu. Hemen çekmecelerin içinden bulduğum temiz bir bezi karnına bastırdım.

Diğerlerini de hızlı bir şekilde kontrol etmeliydim. Toprak'ın yanına geldim. Kaşına sağlam bir darbe almış olmalıydı. Ateş'in çakıyla açtığı yarası açılmıştı. Arkamı dönüp komindinin içinden temiz bir atlet aldım ve yarasına bastım. O anda aklıma Ateş geldi. Kaçmış olmalıydı. Bağlı olduğu sandalyedeki ipler çözülmüş. Güzelinden bir beddua savurduktan sonra hızlıca Çiçek'i kontrol etmeye başladım. Nabzı normaldi ama yüzünde ve kollarında bir çok çizik vardı. Esen rüzgardan tüylerim ürpermişti. Dönüp cama baktım. Buranın camı da kırılmıştı. Bu herifler gerçekten aptal! Camı kırıp içeri girmişler ama içerden kilidi açıp çıkmak yerine kapı kilidini kırmışlar. 'Şimdi bunları düşünmenin sırası değil'
Diye geçirdim içimden.

ABİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin