1. Bölüm

179 3 0
                                    

Umarım bu ilk yazmaya başladığım romanımı beğenirsiniz :) okumayı çok seven birisiyim, yazmayı da en az okumak kadar seviyorum, kitapların insanlara en iyi dostlardan birisi olduğuna hep inanmışımdır. Kitapları dost edinip okumayı seven insanlar aslında çok şanslı :) ve umarım bi gün herkes okumaktan keyif alır :) hadi başlayalım romanımıza ..

Issız karanlık ve gece...

Ne kadar zamandır yürüdüğümü bilmiyorum. Aklımı karşıtıran düşünceler bulunduğum durumu farketmeme engel olmuştu. En son hatırladığım şey sokak lambalarının yanmaya başladığı ve kalabalık sokağın yavaş yavaş yerini boş kaldırımlara bırakmasıydı. nerede olduğumu anlamaya çalıştığımda ilk hissettiğim şey ayaklarımdaki bütün vücudumu kasıp kavuran o eşsiz ağrı oldu. . Rüzgarın etkisiyle hissettiğim soğuk, hafif bir şekilde titrememe neden oldu. Gecenin karanlığı her yeri sarmış, sokak lambaları ve ay bütün güzelliğiyle gecenin esir aldığı sokakarı karanlıktan kurtarmıştı. Nerede olduğumu anlamak adına kafamı kaldırıp baktığımda Sokağın köşesinde bulunan marketin led aydınlatmalı tabelası bulunduğum yer hakkında bilgi veriyordu bana. O dev marketin bulunduğu adresi kim bilmez ki. ilk açıldığı gün hala dün gibi aklımda. Fazlasıyla kalabalık bir açılış olmuştu, açılış nedeniyle ürünlerdeki kampanyalar izdihama neden olmuş ve bu durum gazetede yerini almıştı. Eski mahallemdeyim. Çocukluğumun geçtiği, arkadaşlarımla misket oynadığım mahallemde. Çok fazla yorulduğumu tekrar hissettiğimde artık ayakta kalacak mecalimin kalmadığını anladım ve oturup dinleneceğim bir yer aradım kendime. Arkadaşlarımla her günümün büyük bir vaktini geçirdiğim parkı görünce yönümü o yöne doğru çevirdim. Yorgunluğum adımlarımı yavaş atmama neden oluyordu. Bir süre sonra parka ulaştım ve çocukken arkadaşlarımla tartıştığımda yalnız kalmak için oturduğum o bankın yanına giderek bi süre ayakta kalıp soluk aldıktan sonra oturdum. Bir süre dinlendikten sonra yorgunluğumun yerini patronumun söylediği, aklımı başımdan alıp götüren duyduğumda beni düşünmeye mahkum eden o cümle doldurdu. Beni farkında olmadan çocukluğumun geçtiği bu parka sürükleyen cümle, aklımı bi fare gibi kemirmeye devam ediyordu. O söz hala kulaklarımda çınlıyordu: " seni seviyorum. " bu cümleyi bana söyleyeceğini tahmin edeceğim en son kişi çocukluk yıllarımda aynı mahalle de büyüyüp yetiştiğimiz Sevim'di. Sevim, çocukken de hep masum ve saftı. Temiz ve iyiliklerle dolu bir kalbi vardı onun. Biz hep birer kardeş gibi büyüdük onunla, 18 yaşına kadar aynı mahallede hayatımızı sürdürdük. Birer yetişkin olduğumuz zamanlarda bile asla ona farklı bir gözle bakmadım. Babamın işten çıkarılması nedeniyle son 3 aydır kirayı ödeyemediğimizden o hayatımın en önemli günlerinin geçtiği mahalleye veda etmek zorunda kalmıştık. Neyseki babam yeni taşındığımız mahallenin yakınındaki bir dükkanda kendine bir iş bulmuş ve düzenini sağlamıştı. Mahalleden taşınmamıza rağmen Sevim'le olan muhabbetimiz hiç bitmedi ve birbirimizin sırdaşı olmaya devam ettik. Sevim'in babası Ali Rıza Bey varlıklı birisiydi. Şu an çalıştığım ve Sevimin patronu olduğu şirketin sahibiydi. Ali Rıza Bey'in vefatı ardından servetinin tek mirascısı olan Sevim şirketin başına geçip işleri o yürütmeye başladı. Ben ise ilkokuldan sonra okumayı bırakmış ve babamın çok yakın dostu olan Marangoz Rıfat amcanın yanında işe başlamıştım. Rıfat amcanın iş yerinin yanması sonucu ortada kalmıştım. bana bütün hayatım boyunca sırdaşlık eden Sevim sahip çıkmıştı. Çocukken de öyleydi, ne zaman birisine ihtiyacım olsa o hep yanımdaydı. Bana söylediği " Kemal ben hep senin yanındayım, sen ne kadar karamsar bi çocuk olup benim pes edeceğimi düşünsende ben bundan asla sıkılmadan başının belası olmaya devam edeceğim. " sözü ona karşı hayatım boyunca hissedeceğim bir güven kazandırmıştı bana. Şirkette masa başı bir işle ilgileniyordum. Sevim gibi güvendiğim birisinin patronum olması beni her ne kadar mahçup etse de içimin rahat olmasını sağlıyordu. İkimiz de bu yaşımıza kadar evlenmeyip işimizle ilgilenmiştik. Belki de işe kendimizi fazla kaptırdığımız için kendimize yeterince vakit ayırmamıştık. Onunla hayatımız hep birlikte geçti belki ama neden benim gibi bir işçi parçasını sevsin ki. Koskaca sahibi olduğu şirkette çalışam birisini sevmesi kulağa hiç de mantıklı gelmiyordu. Biz onunla kardeş gibi büyümüştük hem. Hiç ona karşı bu gözle bakmamış olmam bu denli şaşırmama neden olmuştu. Onun söylediği bu cümleye şaşırdığımı gizleyemeyerek ne söyleyeceğimi bilmediğimi belirttim. " Ben senden bu cümleye karşılık vermeni beklemiyorum. Sana olan duygularımı daha fazla saklayamadım. " diyerek şaşkınlığımı arttırmasının üzerine biriaz da heyecanlandırmıştı beni. Neden heycanlandığımı ve bu cümle karşısında ne söyleyeceğimi bilmeyerek biraz zaman istedim ondan. Bu durumu gayet saygılı bir şekilde karşıladı ve benim vereceğim cevabı beklediğini belirtti. Beni bu denli düşünmeye mahkum edip çocukluğumu geçirdiğim parka sürükleyen yaşadığum bu olay hayatımı değiştirecek nitelikteydi. Sevim'i kaybetmek dünyadaki isteyeceğim en son şeydi. Onu karım olarak hayal etmek bile kendimi tanıyamadığımı hissettiriyordu. O çok iyi birisi ve ben onu hak ediyor muyum bilmyorum. Herşeyin olduğunu varsaysak bile ailelerimiz ne derdi, akrabalarımız, iş yerindeki çalışanlar ve diğer herkes. Böyle bir durumda çevremizden tepkiyle karşılaşacağımız kesindi. bunların yanı sıra daha da önemli olan birşey vardı: birbirimize karşı hissettiğimiz duyguar ve düşüncelerimiz. Benim hala onu bir dost gibi görmem ona karşı ne hissettiğime engel oluyordu. Aklımdaki onca sorunun ardından havanın iyice soğuduğunu hissettim ve evin yolunu tuttum. Kapınım önüne geldiğimde anahtarı cebimden çıkartmakta güçlük çekiyordum. Nihayet kapıyı açıp bi an için özlediğimi hissettiğim eve adımımı attım. Yorgunluğun vücuduma verdiği ağırlık uyumaktan başka bişey düşünememe neden oluyordu. Sanırım şuan yapılacak en iyi şey rahat bir uyku çekip üzerimdeki bu yorgunluğu atmak olacak.

Hayaller KöşküHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin