~8.Bölüm~ Manyak

576 25 5
                                    

O kadar yorgunluğun ardından kesintisiz bir şekilde uyumuşum. Yatakta hafifçe doğruldum ve yumuşak yastığımı ikiye katlayıp onun üstüne başımı koydum. Önceden boş geçen zamanlarımda müzik dinlerdim, telefonumla oynardım. Artık boş zamanlarımı doldurabileceğim keyifli aktivitelerim olmadığından yapabildiğim en iyi şey düşünmek oluyor. Her şeyi sorgulamak, nedenlerini ortaya çıkarmak hobilerim arasında yer edinmişti bile. Fazla düşündüğüm için aklıma hep sorular takılıyordu. Ve cevaplarını alamadığım tüm soruları kendiliğimden cevaplamaya çalıştığım için sonuç olarak bir çıkmaza ulaşıyordum. Aklımda onlarca soru işareti olmasına rağmen onlar, Doğu'nun dünkü halinden sonra sormaya fazla cesaret edemeyeceğim türden sorulardı. Bir an önce sorularımın cevaplarını alıp, bu evden gitmek istememe rağmen beni burada tutan bir şeyler de vardı. Monoton geçen hayatıma aksiyon olmuştu. Ve Doğu beni büyük bir tehlikeden kurtarmıştı. Önceden bana zarar verebileceğinden adım gibi emin olduğum adam, şimdi daha samimi ve içten geliyordu. Beni gerçekten önemsediğini biraz da olsa hissettim. Bulaştığı bu kötü işin sonuçlarının bana zarar vermemesi için elinden geleni yapıyordu anladığım kadarıyla. Bazı şeyleri- özelliklede benimle ilgili olanları- öğrenmem gerektiğini düşünüyordum. Fakat gerçekler acı verir dediklerini doğrulayan bir ifadeyle bana anlatmak istemediğini söylemişti. Zamanı gelince anlatacağını umduğum şeyler, artık beni biraz korkutuyordu. Ya öğrendiğim şeylerin altından kalkamazsam? Gerçekler, gerçekten acı verirse ve ben bu acıya dayanamazsam?

Bu kadar saçma düşünce yeter deyip, ayağa kalktım. Odamın öbür ucunda bulunan banyoya girdim ve yüzümü yıkadım. Yemek yediğim ve biraz da olsa kendimle ilgilendiğim için, yüzüm o eski halinden arınmış görünüyordu. Bakılamaz halde olan yüzüm daha az bakılamaz hale gelmişti. 'Kötünün iyisi' demek bu olsa gerekti. Geçen gün gittiğimiz mağazadan aldığım fondötenimi ve rujumu sürüp yüzüme renk gelmesi için yanaklarımı çimdikledim. Henüz kızlara ait sadece pedlerin ve makyaj malzemelerinin bulunduğu banyomda tarak olmadığı için, saçlarımı parmaklarımın arasından geçirerek açmaya çalıştım. Sonunda insan içine çıkabilecek hale geldiğimde banyodan çıktım. Odamın içinde büyük bir yer kaplayan gömme dolabın kayar kapağını açtığımda Doğu ile birlikte aldığımız, evin içinde rahat edebileceğim eşofman tarzı kıyafetlerimi giydim. Koyu yeşil renkte olan eşofman altımın üstüne kahve renkteki bir tişört giyip aynaya baktım. Ama bakmamış olmayı dilerdim. En lüks kıyafetleri giyip en şık kombinleri yapan ben, aradan geçen zaman sonunda koyu yeşille kahverengini bir araya getirdiğime inanamadım. Daha da kötü olan şeyse bunları Doğu'yla birlikte almış olmamızdı. Zevk kelimesinin beynimde anlamını yitirdiğini anlayan Doğu, kendi seçtiği şeyleri almıştı ve ben o kadar güzel parçanın içinden en iğrenç kombini yapmıştım. Kızsal özelliklerimi kaybetmiş olduğumu biliyordum bu yüzden makyaj malzemesi gibi şeyler almıştım ama durumun bu kadar kötü olduğunun farkında değildim. Daha düzgün bir şeyler giymek için bakınırken kapı çaldı. O kadar paniklemiştim ki, ne yapacağımı bilemez bir halde üzerimdekini çıkarttım. Devrik bir halde dolabın içine atarken Doğu,

" Nefes! " diye seslendi.

" ... Efendim." Dedim sesimin çıkıp çıkmadığını anlamamışken.

" Yok bir şey tamam, sadece uyandırmak için gelmiştim."

" Şey. Tamam. Ben uyanığım zaten şimdi ışık hızıyla hazırlanıp koşa koşa geleceğim." Dedim. Fakat dediğim şeyin ne kadar saçma olduğunu anlamamla utançtan kendimi boğmak istemem bir oldu.

" Tamam, çabuk ol. Ah pardon zaten ışık hızıyla gelecektin değil mi? " dedi.

Bunu dediği için utançtan kendimi yatağa attım ve yastığı dişerimin arasına alıp başımı bir köpek edasıyla savurdum. Bir yandan da ayaklarımı yatağa vuruyordum ki Doğu'nun beni beklediği aklıma geldi ve daha fazla utanmama gerek kalmadan gitmem gerektiğini fark ettim.

NEFESİM OLDUĞUN İÇİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin